Yanal totemi tutmadı
Elhamdülillah yüzde doksan dokuzu müslüman bir ülkeyiz. Ama maşallah, müslümanlıkla ne bağdaşmıyorsa halkı onunla kandırmak mübah. Biraz ironi yapıyorum elbette ama maçlarda yan yana oturmak, forma değiştirmek, elbise değiştirmemek gibi büyü, sihir, totem gibi şeyler futbol aleminde pek moda. Bunların bir kısmının rakibi baskı altına almak için yapıldığını bilenlerdenim.
Ancak bazı şeyler var ki, insanların kariyeri ile oynanıyor, gelecekleri tehlikeye atılıyor. Fenerbahçe lige iyi bir başlangıç yapıp farkı açmaya başlayınca hemen bazı kafalardan sesler yükselmeye başladı. “Ersun Yanal’ın takımları böyledir, iyi başlarlar, sonradan dururlar.” Bu soru bana televizyon programlarında sorulunca “ O takımlar Fenerbahçe değildi” diye yanıt vermiştim. Ama ikinci yarıda sakatlıkların çoğalması ile birlikte puan kayıpları gelince sesler yükselmişti. “İşte gördünüz, şampiyon olamayacaklar.”
Peki şimdi ne oldu. Emenike, Sow, Webo, Alves, Egemen, Meireles gibilerin sakatlıkları iyileşti. Ligin son dönemecine oldukça sağlam ve yeniden form tutan takımıyla giren Fenerbahçe farkı giderek açıyor. Bana sorarsanız, açmaya da devam edecek. Aslında Galatasaray puan olarak geçen yıl olduğu yerden sadece 1 puan geride. Fark Fenerbahçe’de. Yani sizen anlayacağınız rakiplerinin yaptığı Ersun Yanal totemi tutmadı. Ama eğer bu yıl da 3 bittiğine göre 4 temmuz olayı patlatılırsa bilmem. İnsanlar o işin göründüğü gibi olmadığını daha nasıl anlayacaklar acaba?
BİR TARAFTARIN GÜNLÜĞÜNDEN...
Geçen perşembe günü Fenerbahçe TV’deki programı çekmiş, gazeteye gelmek üzere ayrılıyordum. Mütevazı görünüşlü biri elinde bir kitap ile yanıma yaklaştı. “Ben Mehmet Yıldırım, size kitabımı getirdim” dedi. Çok sevimli ve alçakgönüllü biriydi, aynı zamanda şair, sanatçı, bilemediğim için beni bağışlasın. Kitabın adı “Aziz Yıldırım’ın ıslak kirpikleri.”
Fenerbahçeli bir taraftar olduğu için elbette ki, konuya sarı lacivertli gözlükle bakmış. Bu da çok doğal, ama kendisini tanısanız ve kitabı okursanız ne kadar düzeyli bir taraftar olduğunu anlarsını. Sadece günlüklerini aktarmış ve sanırsınız ki, sanki bugün yazılmış. Keşke tüm renklerin taraftarları da bu düzeyde kendi takımlarını yazsalar ve öyle davransalar. Bakınız, arka kapaktaki yazıyı aktarayım, ne olduğunu anlayacaksınız.
“Anıların urganı beni 18 mayıs 2006 perşembe kuşluk vaktine çekti. Aziz Yıldırım, FB TV’de, biz sporun doğrusunu yaptık, şampiyon olamadık, benim üzerimden Fenerbahçe’yi yıpratıyorlar. Onun için istifa ediyorum. Cümlesi bittiğinde kirpikleri ıslaktı. O an, Aziz Yıldırım’ın Makyavel’in başarı tanrısını “kancık tanrıça”ya çevirdiği andı. O gün bir liderin doğduğunu, bu şansın da Fenerbahçe’ye nasip olduğunu anladım.”
ZİYA PAŞA DEĞİL HAYALİ
Türkiye’nin ve Türk sporunun ne durumda olduğunu, sorumluların dünyadan haberi olmadığını bir şiir alıntısıyla belirtmek istemiştim. Sevgili Erdal Batmaz ve Savaş Sönmez başta olmak üzere dostların uyarısıyla tam doğrusunu bir kez daha yazıyorum. Sahibi Ziya Paşa değil, Hayali.
“O mahiler ki derya içredür, deryayı bilmezler.” Sahi, bilenimiz ne kadar acaba?
SPORUN TOPLUMDAKİ YANSIMALARI
Geçtiğimiz pazartesi günü bir sohbet için Levent Rotary kulübünün toplantısına davetliydim. Konumuz “Spor olaylarının toplumdaki yansımaları” idi. Dilim döndüğünce yaşam tarzım olan futbol ve spor olaylarının nedenleri, çıkış kaynakları, nasıl çözülebileceği konusundaki düşüncelerimi aktarmaya çalıştım. Başkan Roben İpekel kardeşimin ve diğerlerinin sıcaklığıyla iki saat su gibi akıp gitti. Hep ben konuştum sanmayın. Yaş ortalamamız hemen hemen aynı olduğundan, anlaşmak çok daha kolay oldu. Ama inanın nazik olduklarından, benden daha fazla bilgileri olduğunu belli etmemeye çalıştılar.
Düşünün, böylesine değerli insanlar Türkiye’nin gidişinden kaygı duyuyorlar. Tekerlekli sandaye, diyaliz makinesi vb gibi yardımlarla topluma hizmet eden bu kulüp bile gerçeği görüp analiz yapma gereğini duyuyor. Özellikle Gezi ve sonrasında sporun toplum olaylarındaki yeri inanılmaz büyük. Ama bir başka şey de oldu. Gezi spordaki renkleri de birleştirdi. İşte bunun vurgulanması bu toplantının özeti oldu. Onlar böyle şeyleri anlıyor, kaygı duyuyor beni birlikte çözüm için davet ediyorlar da, spor teşkilatı, bakanlık falan gibi makamlar ne yapıyorlar. Zira hiç böyle resmi bir zirveye özellikle olayların tırmandığı 8 yıldan bu yana davet edildiğimi hatırlamıyorum.