Yandaşlar
Belediyelerin yağlı bütçelerinden, gavurların fonlarından beslendiler, semirdikçe semirdiler.
Arkalarına kodaman iş adamlarını, karanlık mafya babalarını hatta FETÖ’nün terör ağalarını aldılar. Yalan doğru demeden salladıkça salladılar.
Gürbüz müteahhitlerden, Rolex manyağı görgüsüzlerden, Amerikan uşağı soytarılardan Atatürk çıkarmaya kalktılar.
Rakı masasında balık olacaklardı, PKK’nın oltasına takıldılar.
TOGG’a çemkirdiler, SİHA’ya küfür ettiler, MİLGEM’e şarladılar.
Müslüman’a Müslümanlık, Türk’e Türklük, Kürt’e Kürtlük öğretmeye kalktılar.
Kah bölücülüğe odun taşıdılar, kah ırkçılığın ateşini harladılar.
İyi olan, güzel olan ne varsa arsızca saldırdılar, sahipleri nereyi işaret etse oraya havladılar.
İftiranın, yalanın ihtisasını yaptılar, vicdansızlığın zirvesine çıktılar, düşüklüğün kitabını yazdılar.
Ama en önemlisi…
Muhalefetin ne kadar çapsız siyasetçisi varsa yağladıkça yağladılar, yaladıkça yaladılar.
Çorbalarını veren ele, velinimetlerine saygıda kusur etmediler.
KİMMİŞ YANDAŞ?
Laf sırası gelince bize “yandaş” diye hakaret etmeye kalkarlardı. Ama işte Allah’ın sopası yok, Akşener masayı devirince, yandaşlık nasıl olurmuş, kendi tiyatroları ile cümle aleme ifşa oldular.
Masa dağılınca hesapları bozulacak, çorbaları kesilecek diye öyle bir paniğe kapılmışlar ki hiç utanıp sıkılmadan CHP’nin parti komiserleri gibi konuşabiliyorlar. Hem de ne laflar, zannedersiniz ki masa kendisi dile gelmiş de car car ötüyor!
E hani siz gazeteciydiniz? E hani bir de tarafsız falandınız? Bizlere “gazeteci” demeyi bile çok görüyordunuz?
Yazık değil mi şu halinize? Kılıçdaroğlu’nun pabuçlarını yalamak için büklüm büklüm bükülmenizi, bir yandan Ekrem’i bir yandan Mansur’u, bir yandan Kemal’i idare edebilmek için attığınız taklaları, çoluğunuza çocuğunuza nasıl anlatacaksınız?
Düne kadar demokrasi kahramanı dedikleri, “ezilenlerin ablası”, “muhaliflerin anası” diye slogan attıkları Meral Hanım’a bugün küfür kıyamet giydiriyorlar. Ne hakaretler, ne hakaretler… İnsan “ana, bacı” dediğine dönüp böyle rezil sözler söyleyebiliyorsa kişiliğinde ciddi bir bozukluk var demektir. Hele bir de bu işi para için yapıyorsa, bizim oranın sözü ile “mayası bozuk” diye tabir edilir.
“Şimdi fırıldak gibi dönmeye başlayacaklar, çünkü CHP milyonlarca lira para akıtacak, hepsi bu paracıkları kapmanın derdinde” Ben demiyorum. Yakın bir arkadaşları, onları iyi tanıyan biri, kankaları diyor!
Gerçi bu lafı söyleyen de İzmir Belediyesi’ne üç yıl öncenin parasıyla 238 bin liraya okuma yazma kursu verecekti! Artık nasıl bir arpa kavgası ise aralarındaki, birbirlerine düşmüşler, o kısmını bilmiyoruz.
Amerikan masasının dağılması işte böylesi bir “güzelliğe” de vesile oldu. Fondaşların aynı zamanda nasıl azgın yandaşlar olduğunu görmemizi sağladı.
PERİNÇEK’İN UYARISI
Masanın dağılması Amerikan tezgahının bozulması anlamına geliyor. Ama, Doğu Perinçek’in uyarısı önemli.
Bu bozulan sadece seçimlere dair bir tezgahtı. Batılıların Türkiye’ye dair tuzakları, oyunları bitmiş değil. İçerideki Amerikancılar eli ile veya dışarıdan Yunanistan’ı kullanarak Türkiye’ye yönelik yeni saldırılara kalkışabilirler.
Çünkü Türkiye’nin rotası bağımsızlık rotası. Konu bir seçim konusundan daha önemli. Milli güçlerin her parçasının birlik beraberlik içinde olması gerekiyor.
ERDOĞAN NOKTAYI KOYDU
Ülke deprem derdi ile uğraşırken muhalefetin kendi gündemini son derece sevimsiz bir şekilde ortaya saçması herkesi rahatsız etti. Bizlerde yarattığı rahatsızlığın sebeplerinden biri de eski Türkiye’nin kısır çekişmelerini hatırlatmalarıydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tam buraya parmak bastı. “Genç nesile bizden önce Türkiye nasıl yönetiliyordu gösterdiğiniz için teşekkür ederim” dedi. Çok şık ama aynı zamanda çok ağır sözler. İnsan düşünmeden edemiyor, daha iktidara gelmeden bu kavgalara tutuşanlar bir de iktidarı alsalar ülkeyi kim bilir ne hale getirirler?”