Yanlış algılanan 1 Mayıs
Geçen pazartesi 1 Mayıs’tı ve emek dünyasının bu çok önemli günü gene ülkemizde sendikalar, işçiler ve memurlar tarafından yanlış anlaşıldı ve yanlış uygulandı. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki 1 Mayıs’ın kökeninde kan vardır, sendikacıların idamı vardır ve tüm emekçilere karşı uygulanan zulüm vardır. 1886’da Amerika’da Chicago kentinin Haymarket meydanında 8 saatlik çalışma talebi için toplanan işçilere polisin bombalı saldırısı üzerine 14 işçi ölmüş, yüzlercesi yaralanmıştı. Bu toplantıyı düzenleyen dört sendikacı işçiler için hak istemekten suçlu bulunmuş ve asılmıştı. 1 Mayıs bu katliamı, bu işçi düşmanlığını lânetlemek ve ölenleri unutmamak için bir anma günü olarak İkinci Enternasyonal tarafından kabul edilmişti. Bunun neresi bayram anlamıyorum. Bunun bayram olarak algılanacak, kutlanacak bir yanı yok. 1 Mayıs emek düşmanlarına karşı dik durmanın, dayanışmanın ve toplum içinde etkili güç olmanın bilincine varma günüdür. Tarihi acılarla dolu 1 Mayıs halay çekilecek gün değil işçinin zulme karşı gücünü kanıtlama ve pekiştirme günüdür.
BÖLÜNMÜŞ SENDİKACILIĞIMIZIN İÇLER ACISI DURUMU
Geçen pazartesi sendikalarımızın sergilediği 1 Mayıs duruşu işçi hareketimizin ne kadar bölünmüş ve çaresiz oluşunun resmini, bütün çıplaklığı ile kamuoyuna gösterdi. Böylesine önemli bir günde bile bir araya gelip işçi sınıfının gücünü muktedirlere gösteremeyen bir işçi sınıfımız var. Bir bölümü Ankara’da, bir bölümü Bakırköy’de, bir bölümü Gebze’de bir bölümü Erzurum’da birbiri ile ilgisiz söylemlerin dile getirildiği, imamlara bile kürsülerde Kuran okutturulacak kadar 1 Mayıs’ın özünden kopuk bir duruş sergilendi. Gücünün ayırtına varamayan, ortak çıkarları için bir araya gelemeyen, işçilerin kazanılmış haklarını bile yok etmeye çalışan bir siyasi güce destek olmaya devam eden bu topluluğa sınıf demeye dilim varmıyor. Eğitimsiz, bilinçsiz bir topluluk oluşturuyor işçilerimiz ve bir türlü sınıfsal bir nitelik kazanamıyor, kazandırılamıyor.
TÜRK-İŞ BAŞKANI AY’DA MI YAŞIYOR?
Ankara’da toplanan işçilere seslenen Türk-İş’in necip başkanı AKP hükümetine ve onun partili Cumhurbaşkanına yaranma yarışını Tandoğan’da da sergilemekten çekinmedi. AKP’li Cumhurbaşkanının söylemini taklit ederek PKK’nın, FETÖ’nün, DEAŞ’ın emek düşmanı olduğunu, 15 Temmuz’u yapanların 1 Mayıs 1977’yi yapanlar olduğunu, bunların o günün anlamı ile hiç ilgisi olmadığını düşünmeden, tabasbus adına, kahramanca haykırmayı çok güzel başardı. Grev ertelemelerine, özgür sendikacılığın Bakanlık eliyle yok edilmesine, özelleştirmeler nedeni ile açlığa mahkûm edilen milyonlara, 9 milyon insanı kaçak çalıştıran işverenlere, buna göz yuman hükümete hiç toz kondurmayan ve emek dünyasında yaşanan onca olumsuzluğa karşı bir tek eylem bile sergileyemeyen Türk-İş Başkanına, yukarıda değindiğimiz söylemlerinden dolayı, “Helal olsun yiğit başkan” dememiz gerekiyor galiba.
BU GEMİ BÖYLE GİTMEZ
Ülkemiz bir rejim değişikliğine doğru hızla yol alıyor ve bu değişimden en büyük zararı işçilerin, memurların göreceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. AKP; işçileri, memurları sevmiyor, onların temel hakların sahibi olarak toplum içinde bir güç olmasını istemiyor ve onları yandaşlaştırmak için tüm gücünü kullanıyor ve bunda da, itiraf edelim, çok başarılı oluyor. İşçi önderleri AKP yandaşı olmanın temsil ettikleri insanlara hiçbir şey kazandırmayacağını bilmeli, birleşmenin, aydınlanmanın, bilinçlenmenin gücüne inanmalı ve ona göre davranmalıdırlar. Karanlıkta bırakılan, ülke gerçekleri karşısında bilinçlenmeyen işçi-memur örgütleri yok olmayı hak edeceklerdir. Bu böyle biline.