Yanlış derece, yanlış bayrak, yanlış yasak
Atletizmde Federasyon Başkanı değişikliği etkisini hemen gösterdi. Manipülasyon yapıldığı gerekçesi ile Türkiye’de düzenlenen yarışmalarda elde edilen dereceler Dünya Atletizm Birliği World Athletics’ten bir gözlemci bulunmadığı sürece geçerli sayılmıyordu.
Bu, Türk atletizmi için onur kırıcı ve itibar zedeleyici bir yasaktı. Anadolu’dan başarılı sporcuların çıkmasını da engelliyordu. Kaç sporcumuz derece yapmak için yurt dışına çıkabilirdi? Atletizm Dürüstlük Birimi (AIU) ve Dünya Atletizm Birliği (WA) açıkça, ülkemizdeki yarışmalarda Olimpiyat’a fazla sporcu gönderebilmek için hile yaptığımızı saptamıştı.
Erzurum’da düzenlenen 4X400 bayrak yarışında Ukrayna B takımı, A takımından daha iyi bir derece yapınca sonuçlar incelemeye alınmıştı. Türkiye 4x400 bayrak takımı, birkaç hafta önce aynı pistteki derecesini 3 saniye iyileştirmişti. Konu araştırılınca fotofiniş sonuçlarında hile yaptığımız ortaya çıkmıştı.
2012 Olimpiyatları’nda 67.58, 2016 Olimpiyatları’nda 67.05 atan çekiç atıcımız Tuğçe Şahutoğlu İzmir’de saati değiştirilen ve tek kişinin katıldığı yarışmada 74.03 atarak 2020 Olimpiyat barajını geçmişti. Tokyo’da 66.06 attı. Bu sonuçlara bakınca, doğal olarak İzmir’de atılan çekicin ağırlığı tartışma konusu olmuştu.
2020 Tokyo Olimpiyatlarına 25 atlet ile gitmiştik. Manipülasyon yüzünden takibe alındıktan sonra 2024 Paris Olimpiyatlarına 16 atlet ile katılabildik. Üstelik yürüyüş teklerde vize alan Salih Korkmaz ve Meryem Bekmez’in takım yarışında da aldığı kotayı, 2 sporcu fazla götürebilmek için Mazlum Demir ve Ayşe Tekdal’a kullandırmıştık.
Kayhan Özer’e 100 metreyi rüzgâr destekli 9.89 ile koşturmuştuk. Paris’te 10.34 koşabildi. Atletizmde alnımızda kapkara bir leke vardı. WA, Türkiye ile beraber Olimpiyatlara birkaç sporcu ile katılan 7 ülkeyi daha takibe almıştı. Ama baş aktör bizdik. Diğer ülkeler, Olimpiyata atletizmde birkaç sporcu ile katılıyordu.
YENİ FEDERASYON BAŞKANI İLE GELEN GÜVEN
Ahmet Karadağ, Atletizm Federasyon Başkanı olur olmaz; bu utancı temizlemek için uğraştı. Geçtiğimiz hafta Dünya Atletizm Birliği’nden güzel haber geldi. Türkiye dahil, 8 ülke; bu takip listesinden çıkarılmıştı.
Bu karar Dünya Atletizm Birliği’nin yeni Federasyon Başkanı’na güveninin kanıtıdır. Yeni federasyon, Türkiye’de düzenlediği ilk organizasyonu da başarı ile tamamladı.
Antalya’da düzenlenen Avrupa Kros Şampiyonası’nda büyüklerde Yasemin Can bronz kazanırken; Pelinsu Şahin, Esmanur Yılmaz, Sıla Bayır, Nursena Çeto, Urkuş Işık ve Merve Karakaya’dan oluşan 23 yaş altı kadın takımımız gümüş kazandı. Krosta devşirme içermeyen bir takım ile madalya aldık, hem de bir alt yaş kategorisinde.
TÜRK KIZI NEHİR
Rus Milli Ragbi Takımı’nın Almanya’da Almanya ile oynadığı karşılaşmada Rus Milli Marşı yerine Sovyet Milli Marşı çalınmıştı. Gerçi Rus oyuncular Sovyet Marşı’nı daha heyecanlı söylemişlerdi. 2017’de İtalya’da düzenlenen 20 yaş altı Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda 3 adım atlamada altın kazanan Belaruslu Viyaleta Skvartsova, madalyası boynuna takıldıktan sonra Belarus yerine Bosna Hersek Milli Marşı çalmaya başlayınca kürsüyü terk etmişti.
Bu hatalar, kolay kolay yapılacak hatalar değil. Birinin Rus diğerinin Belarus takımlarının başına gelmesi de rastlantı gibi gözükmüyor. Türk sporcuların başına da benzer olaylar ne yazık ki geliyor. Bizim şanssızlıklarımız genelde bayraktan yana. Yurtdışında ülkemiz temsil edilirken Osmanlı İmparatorluğu bayraklarının göndere çekildiğine çok şahit olmuştuk.
Bazen orantısız büyük hilalleri, bazen de orantısız büyük yıldızları görmüştük. Hilal değil, dolunaydı; bayraktaki sanki. Ama bu sefer ayı yıldızı karıştırmadılar. Hilalin ve yıldızın yerine haç koydular. Bu pazar günü genç bale sanatçılarının yarıştığı en prestijli organizasyonlardan YAPG Grand Prix’si Barselona’da düzenlendi.
2024’te Viyana’da Avrupa Bale Grand Prix’sinde ülkemize birincilik kazandıran Berlin Devlet Konservatuarı, Münih Konservatuarı ve Den Haag Hollanda Kraliyet Akademisi’nde burs kazanarak kendini geliştiren Nehir Uslu, performansını sergilerken arkasında kocaman bir İsviçre Bayrağı ekrana yansıtıldı.
Anlaşılan, Avrupalılar Türk kızının balede bu kadar başarılı olmasını içlerine sindirememişler. Voleyboldan basketbola, güreşten tekvandoya, atletizmden yüzmeye; birçok spor dalında kadınlarımız Avrupalı kadınlardan daha başarılı. Spordaki bu başarı görsel sanatlara da yansıyor. Nehir; eninde sonunda, yeteneği ve azmi ile arkasında Türk bayrağı olduğunu tüm dünyaya gösterecektir.
10-15 TARAFTARDAN KORKAN GÜVENLİK
İl Spor Güvenlik Kurulları Türk sporuna zarar vermeye devam ediyor. Takım taraftarlarına deplasman yasağı koyma hakkı; İl Spor Güvenlik Kurulları’ndan alınmalıdır. Deplasman yasağı koyan bu kurullar; okulsuz Milli Eğitim Bakanlığı, camisiz Diyanet İşleri Başkanlığı, hastanesiz Sağlık bakanlığı, kulüpsüz Spor Bakanlığı gibi çalışmak istiyorlar.
Depasman yasağı koyan bu kamu yöneticilerinin gözünde tüm taraftarlar potansiyel suçlu. Kulübünü destekleyen biri görürlerse, ona sporsever olarak değil holigan gözüyle bakıyorlar. Bu yüzden salonlarımız boş, statlarımız boş. Bu yüzden Türkiye Olimpiyat düzenleyemez.
UŞAK’IN DERİSİ AFYON’UN KAYMAĞI
Bu hafta Havran’da oynanan Havran-Karşıyaka kadın voleybol karşılaşmasına Karşıyakalı taraftarların gelmesini Balıkesir İl Spor Güvenlik Kurulu yasakladı. Karşıyaka’nın voleybol maçlarını deplasmanda takip eden kişiler genelde 50 yaşın üzerinde, çoğu ailelerden oluşan topu topu 10-15 kişi. Balıkesir Emniyeti bu 10-15 kişinin olay çıkarmasından mı çekindi, yoksa bu 10-15 kişiyi koruyamayacağını mı düşündü?
Taraftarı potansiyel suçlu olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Bu yasaklar Türk sporunu öldürüyor. Spor, taraftarın tribünde olması ile güzel. Hem maddi hem zamanla ilgili olanağınız varsa; takımınızın deplasman maçlarını takip etmek kadar güzel bir şey yoktur. Yeni yerler tanırsınız, yeni tatlar tadarsınız, yeni dostlar kazanırsınız. İki takımın taraftarı düşman değil, benzer kaygılarla şehrine sevdalanmış kişilerdir. Taraftarlardan korkmayın.
İl Spor Güvenlik Kurullarının bu aldıkları kararlar; bulundukları şehrin esnafına da kötülük. Gittiği şehirde konaklayacak, yemek yiyecek, eğlenecek taraftarı; şehre sokmuyorsunuz.
Yugoslavya’da bölünmeyi başlatan bir Dinamo Zagreb-Kızılyıldız, ya da Suriye’de iç savaşı başlatan bir Kamışlı-Deyrizor, ya da Mısır’da iktidar düşüren bir Al Masry-Al Ahly gibi bir karşılaşmada veya Liverpool-Juventus arasındaki Heysel FaciasI ya da geçtiğimiz haftalarda Gine’de meydana gelen provokatörlerin elebaşılık yapacağı bir karşılaşma değil ki bunlar.
Zaten, bu boyuttaki bir karşılaşma ile ilgili kararı da şehirdeki 3-4 yönetici vermemeli, İçişleri Bakanlığı bu kararı vermeli. Yıllarca Uşak ve Afyon Basketbol Süper Ligi’nde oynadı. Karşıyaka’dan bu karşılaşmalara gidemedim. Çünkü hepsinde, İl Spor Güvenlik Kuruları deplasman seyircisine yasak koydu. Halbuki bir Afyon karşılaşmasına gitsem; Afyon kaymağı ev Afyon sucuğu ilk tadacaklarım olurdu. Anlaşılan, İl Spor Güvenlik Kurulları Sağlık Bakanlığı’nın işini yapıyor…