22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yanlış siyasetin şiiri yoktur!

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

> Her şeyden önce edebiyat ve şiir, doğru ve sağlam bir siyasi kayaya oturmalıdır. Edebiyat tarihi, baştan aşağı bunun örnekleriyle doludur. Şiir tarihinin en çarpıcı yanı, şairin mücadele süreçlerinde, doğru siyasi cepheyle bütünleşmesidir. Şiir sanatının, her zaman haklıyı ve gerçeği dile getirip öne çıkarması, haksızı ve yanlışı yermesi bu nedenle önemlidir. Yanlışın, çürümüşün, geri konumda olanın, insanlık erdemlerine ters düşenin şiiri olmaz. Olsaydı FETÖ’nün, Gladyo’nun, PKK terörünün, gerici tarikatların şiiri yazılırdı. Düşünün, LGBT’ye şiir yazmak olası mıdır? Şiirini özü, insanın milyonlarca yılda kurduğu, yetkinleştirdiği erdemlere saldırıyı kabul eder mi? Asla!

>> BÖLÜCÜLÜĞÜN, İŞGALCİLİĞİN DESTANI OLMAZ

> Bugün PKK, FETÖ ve emperyalizmin denetiminde yapılanan Türkiye karşıtı bütün hain siyasi oluşumların içinde şiirin bulunduğu iddia edilemez. Eğer kendi içinde bu odakların övgüsü ya da şiirsel yansıtılması söz konusu ediliyorsa, bilin ki orada bir sahte temellendirme vardır. Bunlar bütünüyle gerçekten kopartılıp romantik kılınmış, insan ve ülke gerçeğine uymayan sahte görüntülerdir. Çünkü hareket temelden emperyalizm tarafından yanlış kurgulanmış, insanları kendi vatanına karşı kışkırtmıştır. Kendi vatanına saldıran şiir, insanlığın bütün erdemlerini karşısına almış demektir.

> Elbette yaşanan her trajediden, bir şekilde şiir çıkarmak mümkündür ama gelin görün ki bu hiçbir zaman gerçeğin bütünün karşılamaz. Derinden bakınca şiirin siyasi amaç doğrultusunda bükülüp saptırıldığını görürüz. Şiir sanatı da bunu kabul etmez. Örneğin Türk Kurtuluş Savaşı’ndan destanlar yaratılırken, İngiliz Emperyalizminin ayartmasıyla Anadolu’yu işgale kalkışan Yunan tecavüzünden şiir çıkartılamaz. Varsa eğer gerçeklerden kopuktur. Destanları her zaman haklı ve doğru mücadele veren halklar yaratmıştır.

>> KARTALLI KAZIM’LARIN ŞİİRİ YAZILIR!

> Karşıdevrimin gemi azıya aldığı bugünlerde, olup biteni daha iyi anlamak için bazı kavramların üzerinde durmamız gerekiyor. Örneğin, işbirliği ve işbirlikçilik nedir? İşbirliği, aynı amaç, aynı çıkarlar doğrultusundaki kişi ya da kurumların ortak hedefe yönelik birlikte çalışması demek. Bir bakıma, toplumun gelişmesi yönünde, zorunlu birliğin, toplumsal irade yönünde kurulmasıdır.

> Bir de ”işbirliği”nin karşıtı işbirlikçilik var. İşbirlikçi, düşmanla işbirliği yapana deniyor. Başka bir deyişle o, Kartallı Kazım’ın filintasını doğrultup, atının üzerinden indirdiği, İngiliz’in adamı Mansur’dur. Düşmanla işbirliği yapanın varlığı, yurtseverler için, düşmandan daha tehlikelidir. İşbirlikçi hainle mücadele etmek, doğrudan düşmanla savaşmaktan daha zordur. Çünkü o, karşımızda değil, aramıza karışmıştır. İşini sinsice yapar. Kartallı Kazım’ın şiiri var da işbirlikçi Ali Kemal’in şiiri niçin yok, sorusunun yanıtı buradadır.

>> İHANETİN VE ÇÜRÜYENİN ŞİİRİ OLMAZ

> Bir de hain kavramı var. Sözlükler, “Kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya ona karşı davranma, ihanet,” diye tanımlanıyor. Hain, suyunu içtiği, ekmeğini yediği yurduna ihanet edendir. Hain, düşman adına toplumun kutsal değerlerine saldırır. Ergenekon tertibinde, 15- 16 Temmuz sürecinde küresel tarafta, Gladyo yanında yer alanlarda olduğu gibi. Arkalarına aldıkları Amerikancı küresel medyanın olanaklarına dayanarak Milli kültüre sinsice saldıran bu kişi ya da çevreler, belli bir algı bozukluğu içinde olduklarını kabul etmek istemezler. Bunu yaparken de halkın inançlarını, değerlerini kullanır, halkı aldatırlar. Kendi küçük çıkarları için, ulusun köklü varlıklarını kolayca harcarlar.

> Düşmana, “hain düşman” denilmesinin nedeni, düşman ile işbirlikçiyi birlikte anlatma çabasındandır. Yoksa düşmanın kötülük etmesine, kutsal değerlere el uzatmasına hainlik denmez, saldırı denir. Bugün düşmanla işbirliği yapanların kökü çok eskilere gitse de, devrim sonrası yuvalanma 1940’larda başladı. ABD önce, ulusallığını koruyan egemen sınıfları Kemalist devrim programından koparıp, kendi ihanet programına bağladı. Türk şairleri de bu siyasi meydanda tavır koydular. Kendini kamuya, milli bağımsızlığa adayan Toplumcu Gerçekçi 40 Kuşağı buradan doğdu. Bu cesarette olamayanlar, sözüm ona yenilik peşinde, şiirlerinde laf dolaştırdılar. Bu koca süreçte de ihanetin şiirini göremiyoruz. Çünkü ihanetin ve çürüyenin şiiri olmaz.

>> ŞİİR TARİHİ, İNSANLIĞIN BÖLÜCÜLÜKLE MÜCADELE TARİHİDİR

> Öte yandan, Amerika’nın yedekte tuttuğu daha gerici seçenekler darbeler sonrası sahaya sürüldü. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle güçlendirilen bu Ortaçağ güçleri, boyanıp süslenip 2000’lerde boy gösterdiler. Onlar Türkiye’nin değil, düşmanın projelerine hizmet ettiler. Bunu fikren yapabildiler, şiirini yazamadılar. Yazamazlar da. Çünkü NATO’ya ve ona bağlı Amerikancı düşmanlara olsa olsa yergi şiiri yazılır, sövgü şiiri yazılır.

> Ülkemizde, ulusal bütünlükle sorunu olan üç ayrı kesim var. 1. Cumhuriyet düşmanı (haçlı) irticacılar, 2. Millet düşmanı (etnik) bölücüler, ve 3. Devlet düşmanı (küreselci) liberaller. Her üç kesim de ulus düşüncesinden nefret ederler. Emperyalizmle işbirliği için bu yeterlidir. Geçmişte edebiyat bütün türleriyle, işbirlikçilerle mücadele etti. Namık Kemal, Akif, Nazım, Sabahattin Ali vb. toplumcu yazarlar, şairler bu mücadeleye ömürlerini, canlarını verdiler.

> Güçlü bir ulusal edebiyat, işbirlikçinin alanını daraltırken, yurtseverleri güçlendirir. Acaba bugün edebiyatçımız bunun ne kadar farkında? Eğer siyasi görüşleriniz şiire yansımıyorsa,

görüş ve inançlarınızda sorun var demektir. Dünya şiiri hep insanlık devrimlerinin yatağında aktı, çağladı. Aklınızın bir yanı emperyalist siyasetlerin ağına takıldıysa, şiire elveda edebilirsiniz. Başka bir deyişle şiirde dile getirilemeyen mücadele ruhu çürük demektir.