Yaşar Seyman: Yazmasam yaşayamam
Sendikacı/Siyasetci/Yazar Yaşar Seyman’la konuştum. O benim toprağım Erzincanlı, Tercan’ın Gökdere köyünden babası onu okutmak için aile ile birlikte Ankara’ya getirmiş. Sendikacı olarak dünya çapında çok önemli bir ödül almış. Yazar olarak çok önemli kitaplara imza atmış, “Benazir” romanından sonra şimdi “Zine” adlı öykü kitabına kadınlar yoğun ilgi gösteriyor/okunuyor. Hemşehrimle sözleştik Erzincan’a gideceğiz, Tercan ve Kemaliye’de dolaşacağız. Ülkemin aydın bir kadın yazarını anlatmaktan kıvanç duyuyorum. Ben sordum Yaşar Seyman anlattı.
- Değerli Yaşar Seyman, Erzincan Tercan’da doğmuşsunuz. Tercan’da kaç yıl yaşadınız? Çocukluğunuzu, arkadaşlarınızı, o mekânları anlatır
mısınız?
Gökdere, şimdilerde adı haritalarda kalan güzel köyüm... Köyde ilkokul olmadığı için babam çocuklarını okutmak için Ankara’ya göçmeye karar veriyor. Uzun yıllar köyümüze gitmediğimiz ve ilkokul öncesi çıktığımız için hayal meyal anımsıyorum. Erzincan’a birkaç kez gittim ama şehir merkezinde kaldık. 2017 yılında gittiğim köyümde çok duygulandım. Yangır viran edilen köyümüz Tercan ilçemize 10 kilometre uzaklıkta şirin bir köy. Köyün yıkık harabeleri içinde arıcılık yapılıyor.
- Ankara’ya ne zaman geldiniz? Ankara’nın sizin yaşamınıza ve yazarlığınıza etkisi var mıdır?
Göç göç olur göçler yola dizilir misali 60’lı yıllarda Ankara’ya gelmişiz. Elektriksiz dağ köyünden sonra kara trenle geldiğimiz Ankara Garı ve ailemizin akrabalarımızın yaşadığı Altındağ’a yerleşmesiyle benim ışıklı laboratuvarımı da bilmeden bu yoksul tepeye kurmuşlar. Ankara hem yazarlığımı besledi hem de dünyanın neresine gitsem adının yazdığı kirli tabelayı özler sevgiyle koşarım. Devrimin başkenti Ankara’ya kim sevdalanmaz ki. Ayrıca okullar bitirdiğim, sevdalandığım, anne olduğum, sendikacılık yaptığım siyasi yaşamımı sürdürdüğüm en önemlisi de yazarlığımın anavatanı bir şehir. İlk kitabım Hüznün Coşkusu Altındağ 1986 yılında ilk çıkışı ile Akademi Kitabevi ödülü aldı.
ŞİİR OKUMADAN UYUYAMAM
- Favori yazarlarınız, kitaplarınız var mıdır?
Rahmetli babam ve annemin okuyana saygısı büyüktü. Amaçları çocuklarını okutmaktı. Bu amaç uğruna doğdukları toprakları terk ettiler. Dünya klasikleri ile ortaokullu yıllarda tanıştım. Ansiklopediler başucumdaydı. Victor Hugo’nun Sefiller ile başladım. Tolstoy, Dostoyevski, Stendal, Anton Çehov, Maksim Gorki, Hemingway, Cengiz Aytmatov, John Steinbeck, George Sand, Virgiana Woolf, Toni Morrıson, Susan Sontag, Simone de Beauvoir, bizim yazarlarımızın birçoğu… Sait Faik, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Suat Derviş, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat, Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Adnan Binyazar, Mehmed Uzun, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Tomris Uyar, Edip Cansever, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Atilla İlhan saymakla bitmez. Şiire tutkum bir sevdadır. Şiir okumadan uyumam.
- Sendikacı olmaya nasıl karar verdiniz?
Bizim kuşağın politik bilinci yüksekti. Sendikaya sempati ile bakıyorduk. İş yaşamına İş Bankası’nda başladım. Çalışanlar sendikalı olduğundan sendikaya üye oldum. Arkadaşlar sendika işyeri temsilcisi olmamı istediler. İki rakip yarıştık, seçimi kazanınca sendikal dünya ile buluştum. Önce amatör sonra tam gün sendikal uğraşımı sürdürdüm. Banka, finans ve sigorta işkolunda örgütlü BASİSEN sendikasının Ankara İç Anadolu Bölge başkanı oldum. Türk-İş’e üye sendikamızın uzun yıllar tek kadın bölge başkanlığını yaptım. O yıllarda tek kadın sendikacı olarak panel ve TV’lerde konuştum. Bununla yetinmeyip çalışan kadınların sorunlarını yazmaya başladım. Dünyanın dört kıtasında ülkemin işçi kadınını temsilen Türk-İş delegesi ya da BASİSEN delegesi olarak uluslararası kongrelere katıldım. 23 Nisan 2007’de Atina’da Avrupa’nın en başarılı kadın sendikacısı seçildim. Sendika da siyaset de insana dönük uğraşlar. Sendika ve siyaset bu iki zor ‘S’ harfi ile başlayan uğraşı başka iki ‘S’ olan sevgi ve sabır ile sürdürdüm. Siyaseti sürdürüyorum.
- “Benazir” romanını neden yazdınız anlatır mısınız?
Biyografileri, biyografik romanları okumayı çok seviyorum. Kadın Hakları savunucusu olduğum için dünyadaki kadın liderleri okuyor ve izliyorum. Asya’dan dünyaya ses veren Benazir Butto’yu rahmetli babam önermişti. “Bak kadın isterse neler yapabilir. Pakistan’ın ve İslam ülkelerinin ilk kadın başbakanı oldu. Hem o sizin kadar şanslı değil onun bir Atatürk’ü bile yok,” demişti. Yıllarca özenle topladığım kaynaklarda Benazir Butto’yu yazmaya karar verdim. Benazir’i okurlar çok sevdi. 6. baskı yaptı. İngilizce ve Urduca’ya çevrildi. Türkiye İslam ülkeleri içinde demokratik laik yüzü ile ışıldıyor. İslam ülkelerinde Benazir rüzgârı esecektir dedim esmeye İran ve İslam ülkelerinde başladı. Pakistan’a kitabımın tanıtımına gittiğimde Benazir’i yazmakla ne kadar doğru bir karar verdiğimi toplumsal yaşamda gördüm.
- “Yangın Yeriydi Yurdum” kitabınız: Röportaj- deneme ve fotoğraflardan oluşuyor. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
Kitabın adını koyarken yangınlar son bulsun istedim. 2013 yılında çıkan kitaptan sonra ne yazık ki daha büyük yangınlar yaşadık. Dünyanın dört kıtasına, birçok ülkesine, şehirlerine gittim. Ülkemiz gibi güzeli yok. Bu kitabı okuyan birçok okur ülkeyi gezmeye başladı. Gezi yazılarını çok seviyorum. Bu kitabı Prof. Dr. Huriye Şükran Kuruoğlu okudu ve Fikret Otyam’ın Anadolu yazıları tadında bulduğunu yazdı.
Üç kitap çalışma masamda birbiriyle flört ediyor. Cilveleşiyor. Biri ötekinin önüne geçmeye çalışıyor. Kahramanlarım hep kadınlar. “Kadın hayattır,” diye bir çalışmam var. Yaşadığım sürece yazma eylemim sürecek. Her zaman çalışma masamda ve bilgisayarımda yarım kalan öyküler, hikâyeler, anılar, denemeler olacak.
ZİNE VE BEHİCE BORAN
- “Zine” kitabınızdaki öykülerinizin yaşanmış öykülerden oluştuğunu söylüyorsunuz, son öykünüzde Behice Boran’ı anlatmışsınız…
Ülkemizde kadınların ses duvarını aşması kolay mı? Anadolu’da kadın evden giderse evin ışığı söner. Siz hiç hafta sonu annesi duydunuz mu? Günümüzde kadınlar ülkesini dünyaya tanıtan gönüllü elçiler. Bir köyü bir şehri mücadeleleri ile dünya haritasının ortasına koyuyorlar. Yüreğimi en çok şiddetten ölen kadınlar yakıyor. Kadın örgütleri bu konuda inanılmaz mücadele veriyorlar. Boran’ı, İlhan Tekeli, Gökhan Atılgan gibi güçlü kalemler yazdı. Yüzlerce tez yazıldı. Belgeseli çekildi. Genç kuşaklarla buluşmasını istedim. Anadolu türkülerine tutkusu onu Anadolu kadınları ile Zine’de buluştursun istedim. Zine’deki Behice öyküsünde sürgünde ölen,anne eş güçlü kadın Behice yi yazdım. Zine ülkemiz kadınlarından bir umut demeti.