02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaşasın Cumhuriyet-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Ulusların hayatında çok önemli günler vardır. Bizim hayatımızda da 29 Ekim 1923 yani Cumhuriyet’in ilan edildiİi gün gibi. Bu tarih sadece Türk halkı için önemli deİildir; tüm mazlum milletler için bir ışık, bir rehberdir. 19 Mayıs 1919’da başlayan ve 29 Ekim 1923’te halkın egemenliİinin fiilen hayata geçmesi olan Cumhuriyet’in ilanı ile taçlanan bu muhteşem yürüyü ş, sömürgeciliİin zulmü altında kıvranan mazlum milletlere örnek olmuştur. Bu yazdıklarımız, bir Kemalist siyasetçinin söylemi deİildir. Bu bir gerçeİin, yabancı bir devlet adamı tarafından teslimidir. 31 Mayıs 1965 günü Türkiye’ye ziyarette bulunan Hindistan Cumhurba şkanı Zakir Hüseyin, Anıtkabir ğeref Defteri’ne “... Kendi halkının Ata’sı olan Kemal Atatürk, hürriyetlerine kavuşmak ve bu hürriyet üzerine dayanan güzel hayat kurmak amacı ile gayret sarf eden bütün milletler için ilham kaynaİı olmuştur...” diyerek tarihe not düşmüştür.

Atatürk’ün antiemperyalist tavrı

1923’te dünyada 50 tane bağımsız devlet var iken bugün bu rakam 250’yi geçmiştir. Bunun başlıca sebebi, mazlum milletlere örnek olan muhteşem Türk Kurtuluş Savaşı ve devrimleridir.

1930’lara gelindiğinde Fransa ve İngiltere dünyanın yarısından fazlasını egemenlikleri altında tutup o mazlum milletleri hem siyaseten ve hem de ekonomik olarak sömürüyorlardı. İşte 29 Ekim 1931 tarihinde, daha dünyada bunların söylenemediği bir dönemde, Ulu Önder Atatürk Cumhuriyet Bayramı Balosu’nda İngiliz ve Fransız askeri ataşelerine “Ülkeleriniz, dünyanın yarısından çoğunu fethetmekle insanlığa karşı hareket etmektedir” demiştir.

Bu sözler Atatürk’ün antiemperyalist tavrının dışa vurumudur.

Bireyi ümmet olmaktan çıkarıp yurttaş konumuna getiren cumhuriyet rejimi, bu ülkenin çocukları arasında eşitliği sağlamış, herkese ülke yönetimine katılma ve ülkenin geleceğini belirleme hakkı vermiştir.

O kadar vermiştir ki bugün Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini bir genelgeyle yasaklayan, Rizeli Ahmet Kaptan’ın delik pabuçla siyasete atılan oğlu Recep Tayyip Erdoğan Başbakan, Kayserili tornacı Ahmet Hamdi’nin oğlu Abdullah Gül de Cumhurbaşkanı olabilmişlerdir.

Hedef Avrupalı olmak mı?

Bugün ulus olarak hepimizin görevi, Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni ve cumhuriyetin temel değerleri ile kazanımlarını korumak olmalıdır. Zira cumhuriyet bu devletin varlık nedenidir.

Bir zamanlar AB’nin Türkiye temsilcisi olan Karen Fogg, “Türk milletinin kalbinden Atatürk sevgisi silinmeden Türkiye Avrupalı olamaz” demişti.

Çok doğru söylemiş çünkü bizim hedefimiz Avrupalı olmak değil, “muasır medeniyetin de üstüne çıkmak”. Yani Avrupalı’nın da yakaladığı medeniyet düzeyinin üstüne çıkmaktır.

Daha Avrupa’nın birçok ülkesinde diktatörlükler hüküm sürerken, Atatürk’ün cumhuriyet ideali demokrasiye giden yolun kilometre taşlarını döşüyordu.

Kendi açıklamalarından görüleceği gibi Türkiye’de birbirini kontrol edecek siyasi partilerin oluşması O’nun en büyük idealiydi. O’nun bu ideali bugün gerçekleşti.

Demokratik özerklik

Aksi olsaydı yani O’nun bu büyük demokrasi ideali gerçekleşmemiş olsaydı, bugün 29 Ekim törenlerini ve resepsiyonunu iptal edip aynı gece 2 düğün kovalayan, Hikmetyar’ın hizmetkârı Tayyip Erdoğan nasıl olur da bu ülkede Başbakan olurdu.

O’nun demokrasi ideali gerçekleşmiş olmasaydı, bizde de aynı uygar(!) Avusturya’da olduğu gibi AKP iktidara geldiği gün onu istifaya zorlarlardı. Avrupa Birliği de buna yardımcı olurdu.

Ama AKP’ye böyle bir tepkileri hiç olmadı, olamazdı zira AKP onlara uygun bir siyasi hareketti. Lozan’da başaramadıkları Müslüman azınlık yaratma emellerine AKP sayesinde erişeceklerdi.

Kendi ülkelerinde terör bitmeden teröristle görüşülmeyeceğini söyleyenler, konu Türkiye olunca teröristle görüşülmesi gerektiğini söyleyebilmektedirler. Nitekim Oslo’da demokratik özerklik tanınarak, Türkiye’de Lozan’a aykırı ilk Müslüman azınlığı yaratacaklardır.

Cumhuriyet’i anlamak

Törenleri ve resepsiyonlarını bir Başbakanlık genelgesiyle iptal eden Tayyip Erdoğan, Oslo görüşmeleriyle hem Anayasamız’a hem de bu Cumhuriyet’in kurucu antlaşması olan Lozan’a saldırıyı fütursuzca yapmaktadır.
Ulus olarak hepimize düşen en büyük görev; Atatürk’ü ve O’nun “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i anlamak, Cumhuriyet’in temel niteliklerini ve kazanımlarını her koşulda korumak, Kemalist düşünce tarzını benimseyip onun devrimcilik ülküsü gereği, benim ülkemin güzel insanları buna layık oldukları için, ülkemizin dünyanın güçlü demokratik ülkeleri arasında yer almasını sağlamaktır.

Yaşasın büyük Türk ulusu, yaşasın Cumhuriyet..