Yandex
11 Mart 2025 Salı
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaşasın Fedahiler!

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

İnsanlık her devirde kendini yüce düşüncelerle insanlığa adayan fedailer yetiştirir. Onlar fedakârlık ruhunun önderleridir. Kusurları olsa da onların karakterinde milletlerin yüksek değerlerinin toplamı, yani üstün dehası yansır. Bu özellikleriyle, bir bakıma onlara “Fedahi” diyebiliriz.

Onların benliğinde en ileri zekâ ile en yüksek cesaret kaynaşmıştır. Fedainin tutkusu, ateşe kapılan pervanenin içgüdüsel karakterini değil, kendini topluma adamış insanın derindeki kararlılığını taşır.
İşte bu kararlılığın mayası bilince çıkmış adanış duygusudur.

Fedai kendini kendi arzusuyla çağın ateşine atar. Güç ve bilgelik gerektiren bir eylemde kendini ortaya koyan birey, atılganlığıyla hayatı kutsar. Kişisel görünen devrimci irade, dünya insanlığının büyük yaşama arzusuna ulaşmak için toplumla birleşir.

Ölümsüzlüğe kavuşmalarının 45. yılında Denizleri, Doğu Tabletleri, Fedai şiiriyle anıyorum.

Yirmi Sekizinci Tablet, Fedai

Dalından düşen nar gibi değil,
Savrulup dağılan akça kar gibi değil,
Korkunun dolunay olduğu gecede,
Sönmüş ocağa çakmak gibi çakar.
Doğduğu gün ölen kimdir, öldüğü gün doğar,
Kimdir dağılan kardeşleri canevinde toplayan,
Aşıyor şimdi kendini, kendi hükmüyle.
Çıplağım: Gömleğim, kefenim yok!
Göbekbağım da yoktu, ciğerlerim kurt ciğeri.
Ben o taşın içine girerim kılınç gibi,
Ben o ateşe dalarım çölde mecnun gibi.
Kopacak tufan için gönderildim: Adım fedai.
Canevinden cansızlara can veren kimdir,
Damarda durmayan kan gibi akar?
Kimdir, kale taşlarına vurur omuz başları:
Akşamları kireç yer, sabahları zindanı içer?
Adım Namık, adım Kemal, adım Ömer, adım Naci.
Yolunu yitirmiş mermi çekirdeği değil,
Ben atılan kargıyım, beş bin yıllık yargı böyle.
Nefes alan bir granit, sinirleri olan bir ırmak,
Çıkar Balkan’a Kafkas’a, dökülür Kerkük’e Tiflis’e.
Ey tigin külsün, ey yiğit daimsin,
Ay ile Yıldızın oğlu bilge, sen fedaimsin...
Adım Yakup, adım Cemil, adım Suphi, adım Deniz.
Aynı gönüllü atılır koyar başını araya,
Gök aydınlanır o an, aydınlanıp kalır ya,
Bilinir: Sundu yine kendini bir fedai dünyaya!