Yaşayarak öğrenmek
Belirli bir yaşa ulaştıysanız, sabah uyandığınızda, dışarıdaki havanın az mı, çok mu nemli olduğunu hissedersiniz. Bunu eklemleriniz kavratır size.
Yataktan çıkıp pencerenin ufkuyla sınırlı olsa da dışarıya baktığınızda ilk teyidi alırsınız: Doğru hissetmişim, yağmur yağmış, dersiniz. Dışarıya çıktığınızda ise gece olup biteni bütünüyle anlamak mümkün olur. Küçük gölcükler oluşmuş ve belki de buharlaşma başlamıştır.
Ama yataktan çıkmazsanız eklemlerinizin algısıyla sınırlı bir değerlendirme sizi sarar.
Yaşadığımız olayları anlamlandırmak da böyledir aslında. Olaylara neresinden baktığınızla ilgili bir görüş oluşur. Kendinizi merkeze koyduğunuzda farklı, ülkenizi merkeze aldığınızda farklı sonuçlara ulaşırsınız.
Ülkenin rejimini dönüştürme davaları
Bu nedenledir ki, Ergenekon’dan başlayan Şike’ye kadar uzanan ve ÖYM’lerde görülen “ülkenin rejiminin dönüştürülmesi davaları”na, başlangıçta dar açılar ile baktık. Bu bir ölçüde doğaldı ve bunun sonucu olarak mücadelenin merkezine hukuku koyduk. Sahtelikleri sergiledik. İddianameleri çürüttük. Tek tek başımızdan geçenleri anlattık. İyi de oldu. Halk gerçeği önemli ölçüde anladı. Ama bütün bu gayretlerin sonuç almaya yetmediğini de gördük.
Çünkü davaların hukuk ile hiçbir ilgisi yoktu. Davalar siyasi idi.
Bu gerçeği geç de olsa anladık.
Ama hâlâ bunu görmekte zorlananların olduğu anlaşılıyor. Meseleyi hukuki sınırlara hapsetme ve kendisini merkeze koyarak kurtuluş çareleri arama gayretine girenlerin varlığı aşikâr. Tabiatıyla konu zihinsel kavrama problemi olmaktan çıkıyor ve ahlaki bir temele oturuyor.
Ve sorun gelip yüklenmemiz gereken misyona dayanıyor.
Yapılanları kişisel boyutta mı ele alacağız? Yoksa rejime yönelik saldırıya karşı tutum benimseme olarak mı göreceğiz?
Öyle sanıyorum ki bütün bu hukuksuzluklarla başa çıkmanın yolu doğru, ilkeli ve onurlu bir tavır takınmaktan geçiyor.
Yağan yağmur sel oldu, ülkeyi sardı.
Ancak seferber olunarak karşı konulabilir bir hal aldı.
Oynanan oyun açık ve net
Oyun Cumhuriyet’in üniter yapısını ortadan kaldırmak ve Laikliği tasfiye etmektir.
Bu büyük oyunun felsefesi ABD’ye, stratejisi AKP’ye ve taktiksel uygulamaları Cemaat’e aittir.
ABD’nin bölgeyi dizayn, sınırları, rejimleri düzenleme çabası ortadadır.
AKP kendisini yeni bir Cumhuriyet’in kurucusu olmaya adamıştır. Planın içeriğinde özerklik, başkanlık, İslami burjuvazinin yaratılması ve dini toplumsal hayatın ve hatta hukukun temeli yapma gayreti vardır. İçeride yapacaklarının sınırına geldiği içindir ki Suriye’de savaşı arzu etmektedir. Böylelikle eline ülkeyi yeniden kurma fırsatının geçeceğini öngörmektedir. K. Irak ile de bunun için dans etmeyi denemiştir.
Cemaat bu oyunda, taktik düzeydeki bütün sorumluluğunu yerine getirmiştir. Polisi, savcısı, hâkimi, bilirkişisiyle düşman savaş hukukunu Silivri hukuku olarak meşrulaştırmayı başarmıştır. Esas amacı devletin kritik mevkilerini ele geçirmek ve kim iktidar olursa olsun kendi iktidarını sürdürmektir.
Hep birlikte bu planı bozacak olanları da tertiplerle ortadan kaldırmışlardır.
Bu genel çerçeve içerisinde durumu doğru anlamlandırmak zorundayız.
Artık sahte dijital veriymiş, seminermiş, o gün başka bir yerdeymiş vb. argümanları bir kenara koymanın zamanı gelmiştir.
Bu topraklarda özgür ve onurlu yaşamak biraz da bu tavrın takınılmasıyla bağlantılıdır.
Yurtseverler kazanacak
Bütün bu olumsuzlukların kadrine uğramış birisi olarak zaman zaman “iyi ki bunları yaşadık” diyebiliyorum.
Çünkü bu yaşananlar hem Cemaat’in hem de AKP’nin ne olduğunu ortaya koymuştur.
Zihniyetlerini açığa çıkarmıştır.
Ilımlı İslam’ın iflasını kanıtlamıştır.
Belki de en önemlisi halkın önemli bir bölümünün tehlikenin farkına varmasını sağlamıştır. “Atatürk’te birleşmek” fikri güç kazanmıştır. Bu fikir dallanıp budaklanacaktır.
Bu iyimserliği gerçekçi bir bakış açısına çevirmek, şu İskoç atasözünün hakkını vermekle mümkün: “Beni bir kere kandırırlarsa onlar, iki kere kandırırlarsa ben kaybederim.”
İki kere kanmak yok!
Biz kazanacağız! Yani yurtseverler...
NOT: 4-B-11 mensupları olarak değerli büyüklerimiz Sayın Doğan Temel, Sayın Muzaffer Tekin ve kıymetli arkadaşım Levent Ersöz’e acil şifalar diliyoruz.