Yaser Arafat'ın Türk halkına bugün için de mesajı
Yaser Arafat sürgünde 15 Kasım 1988'de Filistin Devleti'nin kuruluşunu ilan etmişti. Yazılı ve görsel Türk basınından bir grup gazeteci ve yazar Filistin PEN Merkezi'nin ve Filistin Basın Ajansı'nın (WAFA) çağrılısı olarak 1998'de 10. yıl kutlamaları için Filistin'deydik. İsrail, kalabalık gazeteci grubunda bir tek benim vizemde sorun çıkardı. Neyse onu da aştık. Heyecan içinde Filistin'deyim. Gençlik mücadelemizin simgelerinden biri, 12 Mart cezaevlerinde kutlama kartlarımızda bile resmettiğimiz Filistin, dokuz arkadaşımızı o topraklarda dayanışma için şehit vermişiz, gitmelerinden birkaç gün önce güle oynaya vedalaşmışız, yolculamışız, ama geri dönmemişler. İhaneti görmüşler. İki evladım onların adını taşıyor. Sonunda onları karşıdan, Golan tepelerinden selamlama şansım oldu.
Arafat o yıl bağımsızlık konuşmasını Nablus kentinde yaptı.
“Ateş Dağı”.
Arafat, ufak tefek, sıcak, nazik, alçakgönüllü, güler yüzlü bir lider.
Ama siz o Ateş Dağı'nın kaplanını mikrofonda göreceksiniz.
Nasıl o koca adam, o koca alanı “Müstakil Filistin” diye ayağa kaldırıyor, oturtuyor!
Bıraksan Kudüs'e kadar koşacaklar.
O zaman da başbakan, Benjamin Netanyahu. Dışişleri Bakanı Şaron. ABD'de Clinton var.
Geziyi o zaman Aydınlık'ta yazmıştım (“Devletin doğum sancıları”, “Yaser Arafat'tan Türk halkına mesaj, Sabrımız 4 Mayıs'a kadar”, Aydınlık, 29 Kasım 1998, s.22; “Bağımsızlık mücadelesi Filistin'i laikleştiriyor”, age 6 Aralık 1998, s.22)
Arafat'la17 Kasım'da Eriha'daki karargâhında görüştük.
Konuşmamızın sonunda ben ve Filistin PEN Merkezi'nin onur konuğu yazar Şükran Kurdakul heyet adına dayanışma konuşmalarımızı yaptık, gazeteci arkadaşlarımızla sorular sorduk, söyleştik, armağanlarımızı takdim ettik, fotoğraflar çektirdik...
Filistin Devlet Başkanı da konuşmasını Türk halkına şöyle seslenerek bitirmişti. Sesi kulağımızda ve yüreğimizde:
“Tek ümidimiz gelecekteki Filistin Devleti'ne sahip çıkın. Başkent olarak Kudüs-ü Şerif'e sahip çıkın. Tabii ki Türkiye Hükümeti, Kudüs'ün ilhak kararına karşı çıktı ve tanımadı.”
KORANA BİZİ EVE HAPSETTİN, KENDİN DÜNYAYI GEZİYORSUN, AYIP OLUYOR AMA!
Her gün sayıları izler olduk.
“Vaka” sayısı. Hasta sayısı. Can kaybı sayısı.
Bir yandan ekonomiye bakıyoruz. Çiftçi, esnaf, sanayici... zor durumda.
Kimi başarısızlığa vurgu yapıyor.
Burada iktidar-muhalefet ayrımı olmamalı.
Kapanma olunca neden kapandık, kapanmayınca neden kapanmıyoruz...
Bu milletimizin acısı.
Evlerimiz yangın yerine döndü.
Oy mu hesaplayacağız.
Yol gösterici olacağız.
Seçenek sunacağız.
Bilimin gereklerini uygulayacağız,
Gelin bu hafta hepsine bir mola verelim! Halkımızın üretimine kulak verelim!
Ulusal Kanal'da her hafta pazar akşamları yaptığımız Yeni Ufuklar programında geçen hafta şair-yazar Onur Caymaz konuğumuzdu. Birlikte en güzel aşk şiirleri gezintisine çıktık.
Kimse bitsin istemedi.
O da bir tür ruhumuzun gıdası.
HEPİMİZ EVDE KALDIK
Bu kez de Aydınlık sayfalarında bir mola veriyoruz.
Halkımızın yaratıcılığıyla sizleri başbaşa bırakıyoruz...
Uzun süre sonra bugün ilk defa çöp atmaya çıkacağım, o kadar heyecanlıyım ki ne giyeceğimi bilemiyorum.
Oturma odasına İzmir, mutfağa Ankara, yatak odasına da İstanbul ismini yazdım, şehir şehir dolaşıyorum ohhh...
Ne eğlenceli bir gün, dur biraz da şu koltukta oturayım, sonra diğer odaya geçer duvarlara falan bakarım, olmadı bir de salon yaparım.
Yarın hava güzel olacakmış, çocukları da alıp salona geçeyim diyorum.
Bana “evlen, evde kalacaksın” diyordunuz, hepiniz kaldınız mı evde? Etme bulma dünyası işte.
Şu karantina bitsin hepinizi pikniğe götüreceğim siz etleri ayranları alın, ben ormanı ayarlarım.
Berberler kapalı diye herkes kafayı üç numaraya vurmuş, memleket Isparta komando Tugayı gibi.
Fıkra gibi ülkeyiz. Testi pozitif çıktı diye tüm köyle sarılıp kucaklaşıp helalleşti, şimdi bütün köy karantinaya alındı. Yalnız gitmek istemedi herhalde.
Koranadan korunmak için 200 TL'ye muska yapan sahtekârlara itibar etmeyin, ben size 100 TL'ye yaparım.
ARKADAŞLIK İSTEKLERİ KARANTİNADA
Kolonya şişesini çamaşır suyu ile, çamaşır suyu şişesini kolonya ile, kolonya şişesini sirke ile siliyorum, çıldırmama az kaldı.
İstanbul adliyesine girerken kapıda güvenlikler gülümseyerek kolonya tuttular, bu samimi ev ortamı havasına kapılarak ayakkabılarımı çıkarıp terlik rica ettim, iki kolumdan tutup dışarı attılar.
Yeni gelen arkadaşlık isteklerini 14 gün karantinada bekleteceğim, içerideki arkadaşların sağlığını düşünmek zorundayım.
Korona virüsüne yakalanırsam bütün kavgalı olduklarımla öpüp barışacağım. Hayatta küs kalmamak lazım...
Bazen evde o kadar canım sıkılıyor ki, kapıyı açıp "ooooo kimler gelmemiş" deyip kapatıyorum.
Ürdün'de bir adam aracın içinde koranadan öldüğü için aracı ile birlikte defnedildi, malını öbür tarafa götüren ilk insan olarak tarihe geçti.
GEÇ OLDU ARTIK, BALKONDAN EVE GİDELİM
Anneme virüs var biraz alışveriş yapalım diyorum, o da “dur belki ölürüz, masraf yapmayalım” diyor.
Korkudan sadece sokağa değil, tartıya da çıkamıyorum.
Ev kızı isteyenlere müjde, şimdi bütün kızlar evde.
Yüzük partisi, çiş partisi, bebek geldi partisi, bebek geliyor partisi, cinsiyet belli oldu partisi... adım adım sapıtıyordunuz, şimdi düğün bile yapamıyorsunuz.
Eskiden virüs telefona, bilgisayara girmesin diye uğraşıyorduk; şimdi bize girmesin diye uğraşıyoruz.
Bakıyorum da sokakta el ele gezen çift göremiyorum, hani ölümüne seviyordunuz?
Yaz geliyor fit olayım derken, karantinaya girdim fil gibi oldum.
Ailecek balkona çıkıp kahve içtik, babam diyor ki “geç oldu artık, eve gidelim.”
Ay sonuna kadar kuaförler açılmazsa sarışınların yüzde doksanı yeryüzünden silinecek.
Ulan korana bizi eve hapsettin, kendin dünyayı geziyorsun; ayıp oluyor ama!
Bu gidişle evde kalsak Bakırköy, dışarı çıksak tahtalıköy... Allah hayra çıkarsın sonumuzu.
Şekerimizi kolonyamızı aldık, görücü bekleyen gibi oturduk evde virüs bekliyoruz.
Allah'ım dünyayı gezmek istiyorum dediğim için çok özür dilerim, mahalleyi gezsem yeter!
SAHTE SOLCU TİYATROCULAR!
Mehmet Ali Erbil, İsrail'in Filistin'de yaptığı zulme sessiz kalan ünlülere tepki gösterdi. Telefonla katıldığı bir televizyon programında, şunları söyledi:
“Almanya Yahudilere soykırım yaptığında dünya sessiz kalmadı. Ama Filistin'de altı aylık çocuklar, kadınlar hiçbir suçu olmadan öldürülüyor. Dünya buna sessiz kalıyor. Hiç paylaşım yapmayan ünlüler var. Çakma komünistlere sesleniyorum; sahte solculara sesleniyorum hiçbir tanesinin sesi çıkmıyor o tiyatrocuların”.
AYDA KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ
Ayda 1578 krater varmış.
Amerikalı gazeteci Betina Forget adlarını araştırmış.
Yalnızca 32'si kadın adı.
Batı'nın o öve öve bitirilemeyen kadın-erkek eşitliği aydan döndü!
Bir tek LGBT ve diğer ek harflere indirgendi.
Ben de bir ara Batı'daki o yerleşim bölgelerini yerle bir eden, yüzlerce can alan kasırgaların adlarını araştırmıştım.
Neredeyse hepsi kadın adıydı.
Demek ki neymiş...! Emperyalist devlet sözü dinlemezseniz böyle olurmuş...
“Orada İstanbul Sözleşmesi yok, elbette!!” diyenler haklıymış :) :)
FİLİSTİN SAHALARA İNDİ
Manchester United'ta oynayan siyah renkli Fransız milli futbolcu Paul Pogba ve takım arkadaşı Amad Diallo, geçen hafta Fulham ile 1-1 berabere kaldıkları maçtan sonra geleneksel şeref turunu 10 bin taraftarın önünde Filistin bayrağıyla attı.
Leicester oyuncuları Hamza Choudhury ve Wesley Fofana da, Chelsea maçından sonra Filistin bayrağı açtılar. Arsenal'in orta saha oyuncusu Mısırlı Mohamed Elneny, sosyal medyadan “Kalbim ve ruhum ve desteğim sana Filistin” diye yazdı. Yahudi taraftarların tepkisine hedef oldu. Kulübün sponsorlarından kahve makinesi üreticisi Lavazza'dan uyarı geldi.
Benim saptayabildiğim Kanada'nın Vancouver, Saint John, Ottawa, Toronto kentlerinde; İngiltere'de Londra'da, Berlin, Madrid ve Paris'te, Los Angeles'ta İsrail konsolosluğu önünde, New York, Washington DC ve Denver'de binlerce kişi Filistin'le dayanışma gösterileri yaptılar. Yalnızca siyahlar, Müslümanlar ya da otomatiğe bağlanmış her şeye itirazcılar değil çok geniş katılımlı. Oliver Stone, 12 Mayıs'ta Washington Post gazetesindeki söyleşisinde “Dünyada saldırganlığın kaynağı Rusya ve Çin'i kuşatan NATO'dur” dedi.
Neler oluyor?
Küresel salgın Batı'yı silkeledi, biraz kendine getirdi. Tarihlerini anımsadılar.
Kuşkusuz, yalnız o da değil.
Kurt kocadı.
Kağıttan kaplan sıkıntıda.
Durun bakalım, daha başına neler gelecek...
BİR İSRAİL YETMEDİ DEMEK Kİ
ABD Başkanı Biden, 1986 yılında Senato oturumunda yaptığı konuşmada, “Eğer bir İsrail olmasaydı, çıkarlarımızın korunabildiğinden emin olmak için bir tane (İsrail) icat etmek zorunda kalırdık” demişti.
Biden'ın, bu söyledikleri sosyal medyada tekrar gündem oldu.