Yazım sorunları
Yazımımızda çoğu anlaşmazlıkların gerisinde bilim adamlarının inatlaşması vardır, kısa zamanda çözümlenebilecek çok basit sorunlar bu bilim adamlarının iktidar kavgaları yüzünden uzayıp gitmiştir. Atatürk bize çok kolay bir yazı bıraktı, bugün yaşadığımız yazım sorunları Osmanlıcada yaşanan sorunların yanında çok önemsizdir. Şekspir, " İngilizceyi kim konuşulduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi konuşulan bir dil haline getirirse, bütün malvarlığımı ona bağışlayacağım" demiş. Şekspir gerçekten böyle bir söz söylemiş midir bilmiyorum, ama Türkçe için söylenseydi bu ödül kuşkusuz Atatürk'e verilirdi, onun sayesinde imlası çok kolay bir yazıya kavuştuk.
Bugün tartıştığımız yazım sorunlarının nerdeyse tamamı bilim adamlarımızın iktidar kavgalarından ve biraz da yetersizliklerinden kaynaklanır. Halk dilinde "şapka" da denilen düzeltme imine bağlı kurallar, bizde uzayıp giden yazım tartışmalarından biridir, bilim adamlarımız epey bir zaman düzeltme imi yüzünden didişip durdular, neyse ki bu konudaki anlaşmazlıklar azaldı, nispet i'si dediğimiz ekin yazımı dışında, bu imle ilgili kurallarda bir birlik sağlandı.
Yaygınlık kazanmış kurallar var
Bileşik sözcüklerin yazımı da uzun süre uzmanları, kılavuz yazarlarını uğraştırdı. Bu konu gerçekten zor ve karışık bir konudur, ancak sözünü ettiğim inatlaşma bu karışık konuyu daha da karışık ve zor hale getirdi. Hâlâ çözüm bekleyen örnekler var. Bu soruna tam çözüm getirebilecek bir uzmana, ben bütün malvarlığımı değilse de, bir maaşımı vermeye hazırım. Bileşik sözcükler konusu karışık ve zordur gerçekten. İşin kolayına kaçmak isteyen Prof. Dr. Hasan Eren, hepsini ayrı yazarak bu sorundan kurtulmak istedi; ama olmadı, bunun dilin söz varlığına büyük bir darbe olacağı anlaşıldı.
Bileşik sözcükler konusunda gene de oturmuş, yerleşmiş, artık itiraz etmememiz gereken, yaygınlık kazanmış kurallar var.
Örneğin, bir ad ile bir eylemden oluşan bileşik eylemlerin yazımında şu kurallara uyuyoruz: Birinci sözcükte, yani ad soylu sözcükte bir ses düşmesi ya da ses türemesi varsa, bitişik yazılır, ilk sözcükte bir ses olayı yoksa ayrı yazılır. Dilekçelerin sonunda kullandığımız "arz ederim" ayrı yazılır. Çünkü ilk sözcükte "hissetmek" ya da "hapsetmek" örneklerine benzer bir ses olayı yok. Bazılarının bitişik yazdığı "terk etmek" "terk edilen" gibi bileşik eylemler de ayrı yazılır.
Bazı yazarlar "hak etmek" ile "hakketmek" sözlerini karıştırıyorlar. Bitişik yazılan "hakketmek", ağaca ya da maden üzerine kazımak, yazmak anlamına gelir, bildiğimiz "hak etmek"ten farklı bir sözdür.