YCHP işçiye neden uzak?-(TAMAMI)
İşçi sınıfı, yaygın biçimde örgütlenerek gücünü somutlaştıramadığından bugün toplumun aynasında silik bir görüntü vermektedir. Ne iktidar, ne siyasi partiler ve ne de medya, işçi sınıfını ve örgütlerini ciddiye almaz bir hava içindedirler. Emek ile ilgili gelişmeler ve sendikaların eylemleri bir zamanlar basının ön sayfalarında yer bulurken şimdi holding medyasının gündeminde yoktur.
Bu yalnızlığın içine, işçi hareketini ve sendikaları işçi önderlerinin kendileri atmıştır. Günlük çıkar politikaları, her siyasi iktidar ile iyi geçinme yanlışı, sosyal sendikacılık değil ücret sendikacılığı yapılması ve toplumun yapısını değiştirebilecek projelerin üretilememesi bu yalnızlığın başlıca nedenleridir. Bu yüzden işçi sınıfının örgütlü gücü olan sendikalar iktidarlar karşısında buyurgan, isteyen ve istediğini alabilen güçlü kuruluşlar değil dizlerinin üstünde rica eden kuruluşlar görüntüsü vermektedir. Bu nedenle de ciddi kan kaybetmektedir.
TUİK verilerine göre iş sözleşmesine dayalı olarak çalışanların sayısı 14 milyona yaklaşmaktadır. Sendikalar tüketicilerle de işbirliği içinde yaygın ve etkili örgütlenme kampanyaları yapamadıklarından küreselleşen sermaye karşısında güç kazanamamakta ve giderek minimalleşmektedir. İktidar partisi kendi siyasal egemenliğini güçlendirmek için yürütmeyi, yargıyı ve tüm sivil toplum kuruluşlarını yönlendirme sürecini başarıyla sergilemiştir. Bu bağlamda “özgür sendikacılığı” “biat sendikacılığı”na dönüştürmede hüner sahibi olduğunu kanıtlamıştır. İktidar dışında ki siyasi partiler bu konuda ne yapmışlardır? İşçinin oy gücünün, kendilerini iktidar yapabileceğinin ayırdına varıp bu yolda adım atabilmişler midir?
Sendika yöneticilerinin siyasal görüntü vermek ve yönlendirmek konusunda sergilediği çekingenlik, mislisi ile iktidar partisi dışında TBMM’de temsil edilen partilerde açıkca yaşanmaktadır.
CHP’yi taklitçilik değil
işçi gerçeği kurtarır
Bu konuda özellikle dikkat çeken gelişmeler, kendisine Yeni CHP demeye başlamış ana muhalefet partisinde gözlenmektedir. Sosyal demokrasi kulvarında politika yaptığı iddiasında olan bu partinin yöneticileri ya sosyal demokrasinin ne anlama geldiğini bilmemekte ya da kasıtlı olarak partiye geçmişini tamamen inkâr eden yeni bir gömlek giydirmek çabasındadırlar. Sosyal demokrat olsalar sosyal demokrasinin emek eksenli olduğunu bilirler ve örgüt birimlerinde işçi sınıfı açılımı başlatırlar ve üye profilini ağırlıklı olarak emekçilerden oluşturmaya çalışırlardı. Bu yapılmıyor ve üst düzey yöneticileri gizli-kapaklı Pensilvania ziyaretleri yaparak Türkiye’de iktidar olma kavgası veren bir cemaat ile aralarında bir kapı açmaya çalışıyorlar. Tarikatlara odaklanma, CHP’de belirgin bir nitelik olmaya, Deniz Baykal’ın Moon tarikatına hayranlığı ile başladı şimdilerde ise Fetullahçılıkla sürüdürülmek isteniyor. Yöneticilerin, cemaatin toplantılarında boy göstermesini, Atatürkçüleri ve ulusalcıları partiden silme söylemlerini bu açıdan değerlendirmekte yarar var.
Yeni CHP söylemi, Fetullah’a yaklaşma çabaları, AKP’nin dümen suyuna girme politikaları hayırlara vesile olacak ve Atatürk’ün kurduğu partiye yakışacak gelişmeler değildir.
CHP yeni bir kimlik arayışından vazgeçerek işçi sınıfının gerçeğine sarılmalı, bu sınıfla bütünleşmek için örgütlenme ve eğitme seferberliğini başlatmalı, sendika yöneticilerinin yapamadığı işçi sınıfını aydınlatma ve siyaseten etkili kılma misyonunu yüklenmelidir. CHP’yi AKP taklitçiliği değil ancak işçi sınıfı gerçeği kurtarabilecektir. Bu böyle biline.