29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Yemekte ağır makineli mi var?’

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Diyelim ki eviniz soyuldu. Polise haber vermek için telefon edip, “Evime hırsız girdi” diyorsanız... Yandınız!

Çünkü bu ülkede artık “çok alıngan” birileri var ve hemen gereğini yaptırıyorlar!

Ayrıca o çok alıngan birileri adına “kraldan çok kralcılık” yapan başka birileri daha var...

Daha ağzınızdan “hırsız” sözcüğünün çıktığını duyunca...

Yakanızdan tutup götürüyorlar merkeze...

Gerisini biliyorsunuz zaten!

***

Sadece söylemek mi tehlikeli?

Hayır... Yazmak da başınızı belaya sokabilir!

Diyelim ki Google’a “Hırsız” yazıp, “ara” düğmesini tıklattınız...

Emin olun, o andan itibaren “aranan” siz olabilirsiniz!

Çünkü arama motorları da yakın takipte ve birileri adına “alınganlık” yapmakla görevli kadrolar sanal alemde de göz açtırmıyor!

Diyeceksiniz ki, “Öyleyse sen nasıl yazıyorsun? Senin yakana yapışmıyorlar mı?”

Yapışmaz olurlar mı?

Biz zaten “mimlendiğimiz” için, “Doktor ne yerse yesin dedi” durumundayız!

***

Bir zamanlar bu yöntemi ABD kullanmıştı...

Hâlâ devam ediyorlar mı bilmem; içinde “CIA, FBI, saldırı, Irak, Afganistan, İran, Pakistan, Çin, Kuzey Kore, zenginleştirilmiş, kimyasal, biyolojik, virüs, bakteri” gibi sözcükler geçen her internet yazışması veya telefon konuşması, anında “takibe” yakalanıyordu...

“Ulusal güvenlik” gerekçesiyle yapılan bu izlemede, filtre olarak bu gibi bazı anahtar sözcükler kullanılıyordu...

Şimdi büyük bir olasılıkla çok daha geniş kapsamlı bir “izleme” bizim için yapılıyor!

Bırakın interneti ya da telefonu...

Diyelim ki arkadaşınızla yolda yürürken ya da bir lokantada, kahvehanede, alışveriş merkezinde içinde “yolsuzluk”, “17-25Aralık”, “rüşvet”, “ayakkabı kutusu”, “sıfırlama”, “peki babacığım”, “dört bakan”, “bakan çocukları”, “para sayma makinesi”, “kol saati”, “saat kaç” gibi sözcükler olan bir sohbete daldınız...

Allah ya da kul yapısı kulakların (!) devreye girmesiyle kendinizi merkeze götürülüp herkese öptürülürken bulmanız arasında sadece birkaç dakika geçebilir...

***

Diyeceksiniz ki...

“İyi de Mustafa Mutlu bunları yazarak bize ne demek istiyorsun? Korkmamızı, dikkatli konuşmamızı mı öneriyorsun? Bu tavır sana yakışıyor mu?”

Hayır; tam tersine...

Yukarıda bir kısmını yazdığım ama tamamını asla buraya sığdıramayacağım o “olası yasaklı” sözcükleri bundan sonra kullanabildiğiniz kadar fazla kullanın ki; artık bu gerekçeyle kimse merkeze götürülmesin, herkese öptürülmesin!

Yani demokrasinin, özgürlüklerin anasını ağlatanların kafalarındaki devreler yansın!

***

Diyelim ki işten eve dönüyorsunuz, eşinizi arayıp bir şey isteyip istemediğini soracaksınız...

“Şefim, örgüte yaklaştım, ne getireyim? Dün bombaları (kuru fasulye) sıfırlamıştık, bugün ağır makineliyle mi (asker argosunda, nohut) çatışacağız?” deyin...

Ama hepiniz aynı anda deyin ki; içinizden birkaç kişinin başı yanmasın!

***

Buraya kadar şaşkın şaşkın okudunuz değil mi?

Ne diyeyim; bizi bu hallere düşürenler utansın!

YILBAŞI!

Semavi dinler zaman içinde birbirlerinin geleneklerini kabul etmiştir; aklı başında hiçbir dindar bundan rahatsız olmaz, “insani zenginlik” olarak görür.

Örneğin Müslümanlar da Museviler de ölmüş hayvanın etini mundar sayar...

İkisinde de domuz eti yenmez...

İkisinde de kadının başını bir şekilde örtme geleneği vardır.

İkisinde de bazı erkekler dua ederken başlarına “takke” geçirir...

İkisinde de sakal “değerli” bulunur...

Museviler karşılaşınca “Şalom”, Müslüman Araplar “Salam” der... Her ikisinin anlamı da “barış”tır!

***

Bugünlerde yine bazı yobazlar yılbaşı kutlamalarının “Hıristiyan adeti” olduğunu öne sürüyor ve topluma manevi baskı yapıyor...

Sözüm onlara:

Nasıl ki siz Museviler gibi takke taktığınız zaman Yahudi olmuyorsanız, hiçbir gerçek Müslüman da yılbaşına eğlenerek girdi, tombala çekti, hindi eti yedi, Noel Baba şapkasını taktı diye Hıristiyan olmaz...

Demek ki sizin itikadınız güçlü değil ki; bunları yapınca dinden çıkacağınızı düşünüyorsunuz!

GÜNÜN SORUSU

AKP’nin hazırladığı “Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı” Meclis’e sunulmuş... Buna göre MİT ve Emniyet “Irkımız, etnik kökenimiz, siyasi düşüncemiz, dinimiz, mezhebimiz, üyesi olduğumuz dernekler ve sendikalar, sağlığımız ve hatta cinsel hayatımızla ilgili her türlü veriyi” toplayabilecekmiş... Sorum bu tasarıyı hazırlayanlara:

Cinsel hatamızdan size ne; sapık mısınız?

BİR DE RUSÇA YAZALIM! (60)

Yukarıdaki Rusça metnin Türkçesi:

“Abdullah Bey...

Tam 59 defa Türkçe yazdım... Anlamadınız.

Osmanlıca yazdım... Yine anlamadınız.

Şansımı bir de Rusça deniyorum:

Huber’i hemen boşaltın!

Mustafa Mutlu...”

GÜNÜN İSYANI

İsyanım Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK ile Hizbullah arasında önceki gün başlayan ve çok sayıda vatandaşın ölmesine, yaralanmasına neden olan “savaş” sürerken; partisinin Konya Kongresi’ne katılıp Ayna Grubu’nun kendisi için bestelediği şarkıyla kendisinden geçen Başbakan Davutoğlu’na:

Siz nasıl Başbakansınız ki, ülkenin bir köşesi yanarken siz duruma el koyacağınıza keyfinize bakabiliyorsunuz?