23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yemen’de izlenilmesi gerek rota

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

O vakit BOP’ta görev alan AKP iktidarı ve “sırf” sorun politikalarının mucidi Davutoğlu propagandalarında İhvancı (Müslüman kardeşler Örgütlerinin) ve en aşağılık mezhep söylemlerinde bulundukları için, Türkiye’de, 2003’ten sonra Irak, 2010 sonrasında “Arap Baharı” adı altında pazarlanan olaylar sanki Suriye, Mısır, Libya ve Tunus ile sınırlı ve ilgili olarak sunuldu. Özellikle 12 Eylül askeri darbesinden sonra Türkiye, Suudi tarafından finanse edilen ve ABD tarafından sahaya daha güçlü sürülen örgütlerin rahat çalışabildiği bir alana dönüşmüştü. Farklı toplulukların birleştirici gücü olan Millet yerine “Sünni ümmetçilik” siyaseti benimsendi. Bu sebeple Yemen, Bahreyn ve Suudi hanedanlığında sokaklara dökülen halkın talepleri üzerinde durulmadı. Zira bu kalabalıkların ekseriyeti “Şii” mezhebine mensuptu. 15 Eylül 2014’te devrik lider Abdrabbu Mansur Hadi'nin, Sana'daki başkanlık koltuğuna tekrar oturması hedefiyle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), ABD, İngiltere ve Fransa'nın da içinde olduğu uluslararası bir savaş koalisyonu Yemen'i havadan vurmaya başladı.

YEMEN KONUSUNDA ÜÇ MAYMUNU OYNADILAR

Ana muhalefet ama özellikle halkların demokrasisi söylemini sakız gibi çiğneyen solak ve liboşlar, Yemen, Suudi ve Bahreyn’de demokrasi ve adalet isteyen milyonlar için bırakın bir protesto mitingi düzenlemeyi, üç maymunu oynadılar. İlaveten 2013’te mafya-siyaset-ticaret üçgeninde Ukrayna menşeli top mermiler önce İskenderun limanına, geminin muhtevası beyanata aykırı olmasına rağmen dönemin savcısının talimatıyla askeri malzeme yüklü gemi Yemen’e yola çıktı. Aynı sene, Yemen karasularında bisküvi paketleri içinde Türkiye menşeli silahların Türkiye’ye ait bir gemide ele geçirildiği haberleri ayyuka çıkmıştı. Hakkını teslim edelim Hatay eski CHP Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu konu hakkında TBMM’ye soru önergesi vermiştir. Ödül olarak, Suriye konusunda da önemli çalışmalara imza atmış olan Ediboğlu partisi tarafından tekrar Vekilliğe aday gösterilmemişti.

2015’ten sonra ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail’in direkt yardımları ve müdahalesi ile Suudi Ordusu Yemen’i işgal etmeye ve Yemen’de güvenli bölgeler ve askeri üsler inşa etmeye yöneldi. Suudi ordusuna paralel olarak BAE ordusu Yemen’in güney bölgelerini işgal etmeye başladı. Bu iki ordu tüm araçlar ve katliamları mubah kabul etti. Her iki ordunun fütursuzca işlediği katliamları, işkenceleri, sivil yerleşim bölgelerini sistematik olarak bombalaması, düğün ve cenaze salonlarını füzelerle hedef alması Birleşmiş Milletler (BM) ve Batı medyasını bile çileden çıkardı. İtalya’da liman işçileri Suudi hanedanlığına giden silahları gemiye yüklemeyi ret etti. Cılız da olsa başkentlerde Suudi vahşeti protesto edildi. Ancak Türkiye’de hükümet sözcüleri, Dış İşleri Bakanlığı ve hükümet medyası Yemen konusunda başını kuma gömdü.

15 TEMMUZ’DAN SONRA DEĞİŞTİ

15 Temmuz 2016’dan sonra bozulan AK parti ve BAE ilişkileri ile Katar meselesi yüzünden ekşimeye başlayan Türkiye-Suudi münasebetleri sebebiyle hükümet medyası bu iki ülkenin Yemen’de sergilediği vahşetleri görmeye başladı. BAE ve Suudi ile yeniden arzulanan ilişkiler sebebiyle haftalardır Yemen’i kan gölüne çeviren BAE ve Suudi eleştirileri buzdolabı dondurucusuna taşındı. Batı ve NATO ile yürümemiz gerektiğini öneren Erdoğan’ın danışmanları ve bunların hazırlayacağı siyaset programları Yemen’de Türkiye’yi zora sokacak politikaların önünü açar. Bu konuyu irdeleyen Utku Reyhan’ın gazetemizde 25 Ocak’ta yayınlanan yazısı, “İlnur Çevik’ten Cüneyt Zapsu Hareketleri” okunmalıdır.

MERKEZİ DEVLET OLUŞMADAN HUZUR OLMAZ

Dünya pazarlarına ulaşan petrol ve doğal gazın yüzde 40’ı Arap-Fars Körfezine kıyısı olan ülkelerden gelmektedir. İlaveten rafine edilmiş petrolün yüzde 15’inden fazlası buradan temin edilmektedir. Emperyalist devletlerin, özellikle 1869’da açılan ve Akdeniz’i Kızıl Deniz üzerinden Yemen Denizi ve Hint Okyanusuna bağlayan Süveyş Kanalından sonra, suyollarını kontrol etmek, petrol ve doğal gazın ekonomik hayatımızdaki öneminin artması sonucunda zuhur eden enerji kaynakları, üretimi ve sevkiyatı sebebiyle artan rekabet ve savaşlar, Musevi, Mesihi ve Muhammedi dinin kutsal kentlerinin, tarihin ilk medeniyetlerinin burada olması, 5 deniz tarafından sarmalanan bu hassas devasa kara coğrafyasını çoğu zaman savunmasız bırakmaktadır. Bir veya birden fazla ülkenin birleşmesi ile kurulacak muktedir ve etkin bir bölgesel merkezi devlet oluşmadan bu coğrafyanın huzur ve istikrar bulması çok zordur.

Bu zorun bir merkezi düğümü de Yemen’dir. Hani üzerine türküler yaktığımız, “Havada bulut yok bu ne dumandır? Mehlede (mahallede, avluda) ölüm yok bu ne şivandır (ağıt, yas)? Bu yemen elleri ne de yamandır. Ano Yemen’dir gülü çemendir. Giden gelmiyor acep nedendir.” dediğimiz Yemen. Beş deniz ile çevrili kara coğrafyamızın güney omurgasını oluşturan Yemen. Mustafa Kemal Atatürk’ün, asker gönderilmesine itiraz ettiği, gidenin dönmediği Yemen. Arap Körfezi ile Kızıl Deniz boğazlarını kontrol eden Yemen. An itibariyle Yemen sadece Suudi ve BAE’nin işgali altında değildir. BAE işgal ettikleri bölgeleri ve adaları ilhak etmenin planlarını yapmaktadır. BAE’nin Yemen’e ait Yemen Denizinde yer alan Sokotra ve Kızıl Deniz girişinde yer alan Perim adalarında askeri üsler inşa etti. Kızıl Denizi kontrol eden Somali ve Eritre’de de askeri üsleri var.

ÇİN VE İRAN İLE HAREKET ETMEMİZDE ÇIKARIMIZ VARDIR

Sokotra adasında İsrail’de ciddi bir varlık gösteriyor. İşgal kuvvetlerine ve onlarla iş birliği yapan devrik lider Mansur Hadi ve şürekasına karşı savaşan Yemen halkı Suudi ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Suudi şehirlerini füze ve silahlı dronlarla vuruyor. Geçen haftadan itibaren ilk kez BAE başkenti Abu Dabi Yemen dronlarıyla hedef alındı. Yemen’deki bu gelişmeler Çin ve İran kadar Türkiye’yi de yakinen ilgilendirmelidir. Zira Arap Körfezi, Kızıl Deniz ve bu denize komşu Afrika kıyılarının BAE, İsrail ve ABD tarafından kontrol edilmesi Türkiye’yi bu ülkelerin rahmetine muhtaç edebilir. Ankara, Yemen’in yabancı askerlerden arındırılması, ilhakın yasadışı olduğunu ilan etmesi elzem ve yararınadır. Burada Çin ve İran ile birlikte hareket etmemizde de çıkarımız vardır. Aksi politikalar ve danışmanların NATOcu batıcı aklı bizi bölgeden tamamen soyutlamaya ve başkalarının emir eri yapmaya götürecektir.