15 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni bir döneme giriyoruz

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

Yeni bir döneme giriyoruz. 19 Ekim Çarşamba günü Pakistan Maliye Bakanı Rusya’dan indirimli petrol almaya hazır olduklarını açıkladı. Hindistan, Çin, Endonezya, Suudi Arabistan’ın yaptığı açıklamaları tekrarlamıyorum. Dünyanın, Atlantik sisteminin hâkim ülkeleri hariç, tüm ülkeler Rusya ile ticaret yapıyorlar. Türkiye’deki özel sektör kuruluşlarına gönderilen, ABD yaptırımlarını delene yaptırım uygulanacak mektubu karşısında, MİR kart turizm sezonu sonu itibariyle askıya alındı. Evet, MİR kart askıya alındı. ABD’ye boyun eğen bu tavırlara karşın yayınlanan EPDK temmuz ayı raporlarına göre, Türkiye ABD’den önceki aylarda aldığı doğalgazı Temmuz ayında almadı. Doğalgaz alımının yüzde 42.45’i Rusya’dan, yüzde 25.52’si İran’dan, yüzde 20.81’i Azerbaycan’dan ve yüzde 11.22’si Cezayir’den olmak üzere, tüm doğalgaz alımı komşu ve dost ülkelerden yapıldı. Petrol alımı ise Temmuz ayında; yüzde 42.35 Rusya, yüzde 25.44 Irak, yüzde 9.68 ile Kazakistan olmak üzere ağırlıklı olarak Rusya’dan yapılmaya devam etti. Ancak buradaki sorun, komşu İran temmuz ayı itibariyle halen devrede değil. Ancak çok uzak bir süre değil, İran’dan da akaryakıt alımı konusunda girişim yapılacak gibi duruyor. Burada Tüpraş ve Socar’ın Rusya’dan indirimli aldıklarını düşündüğüm akaryakıtı, Türkiye’de dünya fiyatlarından satıyor olma ihtimali konusundaki eleştirimi saklı tutuyorum.

RUBLE İLE ALIŞVERİŞ TIKIR TIKIR İŞLİYOR

Türkiye’nin Rusya ile para transferlerini nasıl yaptığı ise -bunu öğrendiğim yer “istersen söyleme” dediği için, para transferleri için kullanılan yöntemi yazmıyorum- Türkiye ile Rusya arasında “ruble” ile alışveriş yapılıyor. Bu alışveriş, kurulan ağ ile tıkır tıkır işliyor. ABD bankaları çoktan devre dışı bırakılmış. Milli paralarla ticaret son hızla başlamış. ABD’nin müdahale etme şansı yok. ABD bindiği dalı kesiyor. Artık, Türkiye-Rusya ticaretinde dünyanın rezerv parası kabul edilen dolar yok.

Merkez Bankası Başkanı Sn. Kavcıoğlu yazdığı yazıda “liralaşma” politikalarını anlattı. Merkez bankasının “liralaşma” adını verdiği politika, Türk ekonomisi içine ahtapotun kolları gibi yerleşmiş olan doları, devre dışı bırakmak için çizilen bir politika. Bankaları vatandaşla karşı karşıya bırakarak, bankalar üzerinden dolarizasyonu bitirme politikası. Kur Korumalı Mevduat, bonolarda yapılan düzenlemeler vb. gibi önlemlerle dövize karşı mücadele ediliyor. Bu politikalar tartışılabilir. Dövizin sistem içinden tasfiye edilmesi için daha kökten önlemler alınması, süreci daha çabuk ve daha az hasarla atlatma konusunda doğru politika olabilir.

ABD’NİN FAİZ UYGULAMALARINA BEL BAĞLAMAK HATA

20 Ekim Perşembe günü iktidara yakın Yeni Şafak gazetesi manşetinin sanki ABD ekonomisi kötü durumda algısı haricinde, beklentisi ilginç. “Faizi Düşürmesi Şart Görünüyor” alt başlığında, “ABD’deki ekonomistler 6 aydır süren faiz artışlarına rağmen enflasyonda kayda değer bir düşme olmadığına da dikkat çekerek, küçülme ve resesyon uyarıları yapıyor. Ülke bu resesyondan faiz arttırarak değil ancak faiz düşürerek çıkabilir. Bu durumda dolar endeksi düşecek ve TL karşısında değer artışı sınırlanacak.” Ak Parti’nin KKM ve diğer araçlarla Türkiye’yi dolarizasyondan soğutma çabalarındaki asıl beklenti bu. ABD faiz artırımına dayanamayacak, faiz artırımını durduracak, dolara talep düşecek, TL üzerindeki kur baskısı kalkacak. ABD’de “talep enflasyonu” var. Enflasyonu düşüremezse, hiper enflasyona dönüşür. FED sanki bunu bilmiyor gibi davranmak büyük hata. ABD yönetimi bilinçli bir şekilde ABD halkını yoksullaştırmaya çalışıyor. Başka çıkışları yok. Hükümet hata yapıyor. Biz ABD’nin faiz uygulamalarına bel bağlayarak dolarizasyonu yok etmeye çalışıyoruz. ABD’de ekonomi darmadağın olur, dolar sistemi hiper enflasyona girer. Belki o zaman yurt içinde dolara talep düşebilir. Ama tek çözüm yolu “Türkiye’de Türk Lirası” politikasıdır. Ekonomik (dışalım-dışsatım) ve fiziki dolar (döviz) hariç dolar alış verişi ve bankalarda hesap açılışı yasaklanmak zorundadır. Kendi kendimize Türk liralarımızla muhasebesel olarak dolar yaratıp, sonra başımıza dert ediyoruz.

DEVLET YATIRIMCI OLMALI

Cari açığı fonlama yöntemleri değişti. Daha önce cari açık; yurt dışı borçlanma ve sıcak para ile kapatılırken, artık diğer ülke merkez bankalarından alınan swap limitleri ve ihracatçı ile turizmcilerin dövizlerinin yüzde 40’ına el konularak cari açık kapatılmaktadır.

Dış ticaret ve sanayi konusunda; Berat Albayrak döneminden bu yana gümrük vergileri ile alınan önlemlerle, Türkiye’de üretilen ürünlerin gümrük vergileri ile desteklenerek, Türkiye’de üretimin artmasını sağlamak politikası sonuçlarını veriyor. Türkiye’de cari açık, enerji fiyatlarının artması nedeniyle hâlâ ciddi boyutlarda bulunmakla birlikte ithal ikamesi politikası uygulanmaya başladı. “Altın ve enerji hariç” fazla veriyoruz iddiası biraz fazla abartılı. Nedeni ise, bu istatistiğin tutulmaya başlandığı 2013 yılından bu yana, 2016 yılı hariç zaten her zaman “enerji ve altın ithalatı hariç” cari açık fazla vermiş. Onun için vakit kaybetmeden, ilerisi ne olacağı belli olmayan özellikle Atlantik ülkelerine ihracatı sonuna kadar destekleme politikası yerine; petro kimya, yassı demir, Zonguldak kömür ocaklarının verimli işletilmesine, enerji üretiminde Türk kömürüne öncelik tanınmasına, altın gibi madenlerin işletilmesine, enerji tesislerinde kamu yatırımlarının yapılmasına başlanmalıdır. Tüm bu yatırımlarda engeller ortadan kaldırılarak, kamunun bu konularda yatırımcı olmasının sağlanması gerekmektedir. Bu önlemler, dünya enerji fiyatlarında kısa sürede düşüş beklenmemesi ve her halükarda özellikle Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde çok yüksek seviyede gözlenen işsizliğe çözüm sağlayacak ve cari fazlayı garanti edecek bu yatırımların bir an önce tamamlanması gerekmektedir.

Konut sorununun çözümü için nihayet kamu devreye sokuldu. 350 bin konut devlet tarafından yapılarak, ihtiyaç sahiplerine ucuza verilecek. Konut sorununun çözülmesinde kamunun devreye girerek Türkiye’de yaygın olarak büyük miktarlı konut yapımı politikası devam etmelidir. Konut kredileri ile “rezidans” denilen lüks konutlar yerine, aynı kaynak geniş halk yığınları için kullanılmalıdır.

TARIMDA ATILAN ADIMLAR

Tarım politikalarına gelince; hükümet 2022 yılında, 2021 yılı içerisinde hem kurlardaki hem de dünya fiyatlarındaki artış nedeniyle 4-5 katına fırlayan gübre fiyatları dolayısıyla, 2021 yılı tarla sürüm döneminde atılması gereken taban gübresi, üretici tarafından atılmadı. Hükümet de bu konuda üreticiye destek çıkmadı. Buna karşın hükümet mevsim yağışlarının düzgün olması nedeniyle, ürün hasadını büyük bir şans ile sorunsuz kapattı. Bu arada taban gübresi atımında üreticiyi desteklemeyen hükümet, bahar aylarında atılması gereken gübre ile ilgili harekete geçerek üreticiyi destekledi. Hasat döneminde ise 24 Ocak kararları ile kaldırılan taban fiyat ve destekleme alımlarının birçok temel üründe iyi fiyatlarla uygulanması sonrasında üreticinin mahsulü olumlu değerlendi. Evet, 2021 yılındaki tereddütlü politika ertesinde, 2022 yılında yapılan destekler, hem üreticinin soluk almasını hem de özellikle buğday gibi temel besinde kıtlık konusunda -tüccarın eline geçecek buğdayın devletin elinde kalması sayesinde- özellikle ekmek fiyatlarında devlet kontrolünün sağlanması sonucunu getirdi.

ÜRETİCİ HER TÜRLÜ ÜRÜNDE TÜCCARIN ELİNDEN KURTULMALI

Temel gıda ürünlerinin destekleri TMO ve diğer aygıtlarla sağlanabiliyor. Ancak limon, muz vb gibi ürünlerde üretici tüccarın elinde kalıyor. Ardahanlı bir üreticinin aktardığına göre, yöresinde isimlendirildiği şekilde bir “cambazlık sektörü” oluşmuş. Bu cambazlar (tüccarlar) üreticinin tepesindeki kene gibi kanını emiyor.

Üreticinin temel taleplerinden biri her türlü üründe tüccarın elinden kurtulmak. Bunun çözümü olarak da kooperatifleşmenin devlet tarafından desteklenmesini, yöresel olarak kurulmasını talep ediyorlar. Muhtelif yörelerden üreticilerle yaptığım görüşmelerde dile getiriliyor; Ortacalı bir üretici, eğer kooperatifimiz olursa, tüccarın eline düşmeden kendi limonumuzu kendimiz ihraç ederiz, satarız diyor.

TARIM DESTEKLERİ SİSTEMLEŞTİRİLSİN

Tarımda ayrıca sahadan gelen bilgiler doğrultusunda ekilmeyen arazilerin eğer komşu üreticiler tarafından ekimi yapılırsa, tarla sahiplerine de kira bedeli ödenerek, Türkiye’de özellikle göç, küçük ölçek nedeniyle ekim dikimi yapılmayan toprakların tekrar değerlendirilmesi konusunda yeni uygulamaların başlatıldığı söyleniyor. Aynı zamanda daha önce ÇKS (Çiftçi Kayıt Sistemi) üzerinden verilen desteklerin, ekimi yapan ve ekim yapılan araziler için verilecek olması, ekim-dikim yapılmayan arazilerin ise bu desteklerden faydalanamayacağı söyleniyor. Umarım bu yeni politikalar sahada uygulanır. Tarımda üreticinin sorunlarının çözülmesi için temel meseleler ise; 2022 yılında gerçekleşen tarım desteklerini sadece zorda kalındığında değil, devlet tarafından artık sistemli olarak devreye almak. Taban fiyat uygulamasını sistemleştirmek ve üreticinin eline hasat zamanı piyasada geçerli fiyattan destek sağlamak ve destek alımlarını ve ödemelerini aksatmadan yapmak. Bu sene hasat sonunda üretici memnun ancak artan girdi fiyatları üreticinin “seneye nasıl olacak?” sorusunu sormasına neden oluyor.

Tüm tarım üreticilerinin üzerinde mutabık oldukları konu, havza planlaması. Her eylülde, ekimde, bu sene ne diksek sorusundan kurtulmak hem onlar hem de gıda güvenliği açısından tüm ülke için önemli.

Girdi (mazot, gübre, tohumluk, tarım ilacı vb.) fiyatlarının üreticiye ucuz olarak temin edilmesi ise halen en önemli temel sorunlardan.

MİLLİCİ ÇİZGİ VE DEVLETÇİ POLİTİKA

Sonuç olarak yeni dönem için, Sn. Nureddin Nebati yaptığı konuşmada; artık neoliberal politikaların izlenmediğini, ekonomiye artık devletin müdahil olduğunu açıkladı.

Yukarıda saydıklarımı alt alta koyduğumuzda, Nebati’nin devlet müdahalesini uyguluyoruz ifadesinin altının doldurulduğunu görmekteyiz.

Ak Parti’nin millici bu çizgisini, daha sonuç alıcı devletçi politikalarla uygulamaya koyması gerekir. Bu da ancak Vatan Partisinin “Üretim Devrimi” politikalarının uygulanması ile gerçekleşir

ABD Türkiye Merkez Bankası