Yeni bir dönemin kapısında
İnancını kaybedersen çok şeyini kaybedersin! Umudunu kaybedersen her şeyini! İnancın yoksa kazanmazsın ama eğer iddian var da inancın ve umudun yoksa sonuca ulaşamazsın!
Eğer iddian ve inancın var da gerekli ısrar, çaba ve çalışman yoksa da kazanamazsın! Eğer kazanmak istiyorsan inancını, umudunu, çabanı, heyecanını asla kaybetmeyecek ve sonuna kadar da asla gevşemeyeceksin! Gidip referandumda oyunu verecek ve gidişata “Hayır” diyeceksin! Başka bir yolun yok çünkü!
Siyasette, ekonomide, çağdaş sanatta, kültürde, aklımızda, bilincimizde, ruhumuzda, güncel kişisel ve toplumsal hayatlarımızda hemen her durumda bu temel güdü gerekli önce.
Sanma ki başımıza geçirilmeye çalışılan çivili “Başkanlık” tacı sadece Türkiye’yi kanatacak? Sanma ki bu sadece bir Tayyip Erdoğan mı yoksa “bütün Türkiye” mi tercihi?
Bu kritik tarihi sınav Türkiye’de açılmadı ki Türkiye’de olup bitsin. Bu referandum asıl Ortadoğu’nun geleceği için gerçekleşecek! Çünkü referandumu Türkiye’nin karşısına bir uyurgezer edasıyla getirenlerin kendileri de zaten bu çizgi için gerçekleştirilmediler mi?
Referandumun merkezinde duran kimlik başta olmak üzere her siyasi merkez bunun böyle olduğunu çok iyi biliyor ve hazırlıklar da zaten ona göre yapılıyor. -ABD’ye söz edilemediği için- iki yüzlü ve kof bir “Avrupa çöküyor” yaygarası da zaten sadece oy kaygısıyla değil işte bu yüzden tam o noktada koparılıyor. Fakat nafile! Çünkü geldikleri yer çıkışsızlık sadece ve bunun müsebbibi de kendileri zaten. 15 yıllık iktidarlarını tek başlarına özgürce kendileri kurmadılar ki? ABD, AB (Avrupa) ve FETÖ ile iktidar olup bu ittifaka yine aynı güçler tarafından PKK’nın da eklenerek iktidar kılındıklarını da yine en çok kendileri biliyor.
Fakat artık isteseler bile bu ittifak karmaşasının içinden çıkma basiretleri kalmadı. Asıl elebaşı ABD ile pazarlıktalar ama daha düne kadar birlikte yürüdükleri AB ile bölgesel “FETÖ”, PKK-PYD vd. terör enstrümanlarıyla köprüler önemli ölçüde yıkılmış gibi.
AVRUPA ÇÖKELİ ÇOK OLDU
Oysa “Avrupa’nın çöküşü” daha Birinci Dünya Savaşı’ndan çok daha öncesinde başladı. Avrupalı entelektüeller bu tarihsel öngörüyü daha yüz elli küsur yıl önce yapmaya başladılar. Başta Marks-Engels, Nietzsche, Spengler, Frankfurt Okulu düşünürleri gibi Avrupalı düşünürler ile Joseph Beuys, Anselm Kiefer, Enzo Cucchi, Jannis Kounellis gibi sanatçılar açık açık saptadılar. 50 yıla yayılan iki Dünya Savaşı da zaten bu tarihsel çöküşün sonucu yaşandı.
Bakmayın öyle Almanya, Hollanda bağlamında kopartılan “Avrupa çöküyor” yaygaralarına. AKP de mirasını harcadıkları merkez siyasetler de her zaman “Batı” kavramı ile eşleştirip modernliğe, aydınlanma devrimine hep karşı durdular.
Fakat öte yandan da o çöken Avrupa ile “ittifak” kurarak iktidara geldiler. Bu çarpık çıkmaz siyaseti günümüzde en tehlikeli bir biçimde AKP sürdürüyor fakat artık sona gelindi. Çünkü Türkiye’nin içine çekildiği bütün can alıcı tarihsel, kültürel sorunların temelinde bu çarpık siyasi tercih var.
Son 60-70 yıldır sanatımızın, kültürümüzün, ahlakımızın sürüklene sürüklene getirildiği çöküntüye bakınız. Aslında bir kültür bile sayılmayacak, bir kenara atılmış, kof, demode, dejenere bir yığıntı sadece. “Milli” kılıklı siyasetler sanılanın aksine geleneksel kültür bohçamızın değerini ve anlamını hiçbir zaman anlamadı, bilemedi. Gördüklerini ya içi boş bir kalıp ya da dini bir imge olarak anladı ya da öteki dünya idealine çevirdi. Öyle olduğu için de bir sonsuz bilinç çarpılmasında kayboldu. Bütün bu iç karartıcı yozluk, kısırlık, darlık, kadir kıymet bilmezlik bunun sonucu.
16 Nisan referandumu bu gidişatın sonu için kritik bir basamak oluşturacak kesin! Sadece Türkiye değil, bölgemiz de, dünya da yeni bir dönemin kapısında çünkü!