11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni CHP ve Robert Michels-(TAMAMI)

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Robert Michels 1876-1936 yılları arasında yaşamış ünlü bir Alman toplumbilimcisi ve Max Weber’in de öğrencidir. 1911’de yayınladığı Siyasi Partiler adlı kitabı siyasal, sosyal içerikli tüm örgütsel girişimlerin toplumbilimsel açılımını yapan bir başyapıttır. Michels’in bu çalışması ile oluşturduğu ve Oligarşinin Demir Yasası adın verdiği kural bizim günümüzde, başta siyasi partiler ve sendikalar olmak üzere, tüm örgütlerde yaşanan oligarşik eğilimleri anlamamızın anahtarını oluşturmaktadır. Michels’e göre örgütler yöneticilerine ve liderlerine güç konusunda neredeyse bir tekelleşme olanağı sağlarlar. Michels, siyasi partilerin demokratik olamayacağını çünkü kuruluşlarından kısa bir süre sonra kendilerini bürokratik oligarşilere dönüştürme zorunda oldukları kanısındadır. Artan bürokrasinin bedeli ise gücün tepede toplanması ve tabandaki üyelerin etkisinin azalmasıdır. Liderler politika üretmeye çalışan üyeleri etkileme ve yönlendirme konusunda önemli avantajlara sahiptirler. Liderler kendi otoritelerine ya da mevkilerine karşı örgüt içinden bir tehdit ile karşılaştıklarında aşırı saldırgan bir tavır sergiler ve bu uğurda bir çok demokratik hakka zarar vermekte tereddüt etmezler(1).

Parti içi kurullar öne çıkmalı

Robet Michels’in özellikle siyasi partiler için oluşturduğu bu kuralın günümüz gerçekleri ile birebir örtüşmesi, oluşturulan kuralın sağlamlığı konusunda insanı şaşırtmaktadır. CHP Temmuz ayında yeni bir kurultaya hazırlanmaktadır. Gönül isterdi ki bu kurultay genel başkanı değil parti içi kurulları ve onların etkisini öne çıkaran önerilerin ışığında yapılsın. CHP’de böyle bir hazırlık yok ve parti genel başkanın asla sorgulanmayacağı bir yapıyı saklı tutarak kurultaya gidiyor. Bunu vurgulamak istiyoruz çünkü CHP giderek AKP’lileşiyor, AKP politikalarına destek vererek muhafazakâr kesimin oylarını alacağını sanıyor ve fena halde yanılıyor. İşin ilginç yanı CHP içinde kimsenin liderin söylemlerine karşı çıkma yürekliliğini gösterememesi. CHP bu olayı 2002’de de yaşamıştı. Yasaklı oluşu nedeni ile Parlamentoya giremeyen Tayyip Erdoğan’ı kurtarmak için o zaman ki CHP Genel Başkanı Baykal’ın başlattığı girişimle Anayasa değişikliğine gidilmiş ve Tayyip siyasetimize Baykal’ın hediyesi olarak girmiş ve ülkeyi bu bugünlere getirmiştir. O zaman da hiçbir CHP’li bu felaketi görememiş ve Baykal’a karşı çıkarak bu girişimi durdurmamıştır. Tek adamlık ve dokunulmaz olma hastalığı AKP’de de var. Tayyip bugün tarihimizde hiçbir siyasetçinin sahip olmadığı güçle hem partisini hem de ülkeyi yönetmekte ve yaptığı yanlışların karşısında kimse sesini çıkaramamakta, bir şakşakçılar korosu çıkar uğruna el etek öpmektedir. .

CHP’de ilginç dönem

Bu gelişme CHP’nin tarihsel gelişimi açısından incelendiğinde ilginç bir sonuç ortaya çıkmaktadır: CHP’nin hiçbir döneminde bir genel başkan böylesine mutlak bir güç ile taçlandırılmamıştır. Ne partinin kurucusu Atatürk, ne Milli Şef, Ebedi Şef olarak adlandırıldığı dönemlerde İsmet İnönü bu yetkileri istemiş ne de bu yetkiler kendilerine tanınmıştır. CHP için ilginç bir dönem başlamaktadır. Kılıçdaroğlu Yeni CHP diye isimlendirdiği partiyi tarihsel çizgisinin dışına çıkarıp belirsiz bir sona doğru götürme çabasındadır.

Avrupa solu sömürülen milyonların ayağa kalkışı ile, küreselleşen sermayenin yok etmek istediği işçi sendikalarının desteği ile kapitalizme dur deme sürecini başlatmıştır. Türkiye’de ezilen ve sömürülen, güvencesiz milyonlara siyaseten öncülük etmesi gereken CHP’nin bu konuda söyleyecek sözü ve projesi olmaması hayli düşündürücüdür.

Türkiye tarihsel bir dönemeçten geçmektedir. AKP iktidarı ülkeyi hızla bir ortaçağ karanlığı içine sürüklemek istemektedir. Ülkenin 89 yıllık ekonomik kazanımları çokuluslu şirketlere ve özellikle yeşil sermayeye yok pahasına satılmıştır. Ülkenin batıya dönük aydınlık yüzü karartılmak istenmektedir. Atatürkçü olmak neredeyse suç sayılacaktır. İçki satışından giyim kuşama kadar bir çok alanda mahalle baskısının varlığı sosyolojik olarak kanıtlanmıştır. AKP başta sendikalar olmak üzere tüm olası direnç noktalarına tek tek ele geçirmektedir. Bürokratik yapı öylesine dinci kadrolarla doldurulmuştur ki yeni bir iktidarın bu kadroları temizlemesi yıllar alabilecektir.

Türkiye bir siyasal değişim yaşamak zorundadır. Bunun ancak demokratik yoldan sağlanabileceği ve bunu da 2014 yerel seçimlerde göstereceği başarı ile CHP’nin yapabileceği savına inanmak istiyorum. CHP yerel seçimlerde başarılı olmak zorundadır. Başarısızlık durumunda Kılıçdaroğlu’nun ardına sığınacağı hiçbir mazaret olmayacaktır. Eğer CHP oligarşik yapılanmasına rağmen başarılı olamaz, oyları düşer ve AKP iktidar olmaya devam ederse, bu “güzel ve yalnız ülkeye” ve CHP’ye çok yazık olacaktır.

(1) Bu konuda daha ayrıntılı bilgi Seymour Martin Lipset’in, Michels’in “Siyasi Partiler” kitabına yazdığı önsözün Çalıma ve Toplum Dergisinin 19. sayısında yayınlanan Prof..Dr.Toker Dereli’nin yaptığı çevirisinde bulunabilir.