Yeni Din ticareti
Dünkü Aydınlık’ta 25 yıl boyunca Çatalhöyük kazılarını yönetmiş olan İngiliz Arkeolog Prof. Dr. Ian Hodder’in bir demecine yer verilmişti. Hodder, “Göbeklitepe’nin insan toplumunun kökenlerine ilişkin hikâyeyi değiştirdiğini düşünüyorum.” diye konuşmuş.
Bugüne kadar yerleşik hayatın çiftçilikle başladığı kabul edilmiş olmasına karşın, gerçeğin bundan biraz daha karmaşık olabileceğine dikkat çekmiş. Bu bakış açısı, bilimsel bilginin nesnel gerçeğe doğru birikerek ilerlemesini yansıtıyor.
Göbeklitepe’ye ilişkin bir bakış açısı daha var. Göbeklitepe’nin uzaylıların “hava limanı” olduğunu iddia ediyor. “Hava limanı” yakınlarında düzenlenen yoga-transandantal meditasyon türünden ortaya karışık terapi seanslarına sadece 69 bin lira karşılığında katılarak ruhunuzu arındırabiliyorsunuz.
Seanslar sırasında uzaylılarla bağlantı kuruluyor mu, bilmiyorum. Ancak bildiğim, bu bakış açısının bir yandan gerçeğin bilinemezliğini iddia ederken, diğer taraftan bilinmeyen alanı keyfi bir biçimde açıklamaya kalkmasıdır.
Bilim ve Ütopya Dergisi’nın Aralık sayısı bu ikinci bakış açısını ele alıyor. Yeni Dinsel Hareketlerin Yeni Ortaçağ koşullarına nasıl uyum sağladığını anlamak için mutlaka okunması gereken bir dosya olmuş.
KAÇIŞ HAREKETLERİ
Yeni Dinsel Hareketler 1960’larda ABD ve İngiltere gibi ülkelerde dikkat çekici bir hal aldı. Özellikle 70’li ve 80’li yıllarda uzaylılara inanan ya da kıyametin her an kopabileceğini düşünenlerin toplandığı bazı sapkın tarikatlar, üyelerinin toplu intiharlarıyla dünyayı şoke etmişti.
Fakat bunlar kitlesel hareketlere dönüşmedi. Esas kitleselliğe beden-ruh bütünlüğünü vurgulayan, alternatif tıp yaklaşımını öne çıkaran ve çoğunlukla uzak doğu kökenli inançların uyarlanmasıyla oluşturulmuş yeni türden dinsel pratikler ulaştı. Bugün Yoga, Reiki, Osho vb. diye bilinen bu pratikler özellikle beyaz yakalı kesimin sığındığı yeni bir mabed işlevi görmeleri için pompalanıyorlar.
Bu tür yönelimler toplumsal planda iki ana kaynaktan besleniyor. Birincisi, Yeni Ortaçağ koşullarıdır.
1970’li yıllarda solun geri çekilmeye başlamasıyla oluşan boşluk, postmodernizmden kimlik siyasetlerine kadar bir dizi teorik ve pratik “seçenekle” dolduruldu. Aklın, bilimin ve geleceğe ilişkin öngörülebilirlik düşüncesinin küpeşteden aşağı yuvarlanması ve yerine bilinemezciliğin, akıl dışılığın, mistisizmin vb. ikame edilmesi süreci Yeni Ortaçağ olarak adlandırıldı.
1980’lerden itibaren yükselen neoliberalizm ise emekçi sınıfların kazanımlarını geri almaya ve çalışan kitleleri ezmeye başladıkça, insanların önüne stres yüklerini alacak bireysel sistem-içi kaçış yolları koymak gerekti. Uzak doğu dinlerinin uyarlamaları olan Yeni Dinsel Hareketler, bu işlevi yerine getirmekte üzerlerine düşeni yapıyorlar.
BİLİNEMEZ OLANI BİLMEK
Yeni Dinsel Hareketler bağlamında şu iki düzlemi birbirinden ayırmak gerekiyor. Bu tür yönelimlerin toplumsal bir temeli vardır. Yaşamın giderek zorlaşan bireysel koşulları, eğer toplumsal çözüm yollarıyla buluşma imkânları da sınırlanmışsa, bireyleri kendi hayatlarını kurtarmaya, kendi psikolojik dengelerini yeniden kurmaya yönelik bireysel kurtuluş yollarına itiyor. Bu bir düzlem ve meseleye salt bu açıdan bakarsak, anlamayı esas alan bir yöntemle yaklaşabiliriz.
Ancak bir düzlem daha var. Göbeklitepe’yi uzaylıların hava limanı yapan, uygarlığın uzaydan gelenlerce insanoğluna öğretildiğini iddia eden ve bireysel kaçışa hizmet edecek terapileri, alternatif tıp arayışlarını vb. on binlerce liralık ticari faaliyetlere dönüştüren bir düzlem bu.
Kayıp uygarlık Atlantis efsanelerinden tutun UFO iddialarına kadar uzanan, akla ve bilime karşı, üstelik onlardan yararlanıyormuş gibi yapıp onları araçsallaştırarak açılmış bir savaşın cephaneliği üretiliyor bu düzlemde.
Bilimin her şeyi açıklamak diye bir iddiası yok. Her zaman bilmediklerimiz bildiklerimizden fazla oluyor. Ancak henüz bilemediklerimizi işaret ederek, bildiklerimizi bile keyfi bir biçimde yeniden yazmaya kalkmak, şarlatanlıktan başka bir şey değildir.