Yeni Ekonomi Programı ve ekonomimiz-3
Daha önce yayınlanan iki yazımla değerlendirmeye çalıştığım “Yeni Ekonomi Programı” ve ülkemizin ekonomisine ilişkin bu üçüncü ve son yazım. Bu yazımda, hem söz konusu “paketi” hem de Türkiye ekonomisine ilişkin bir ufuk turunu sizlerle paylaşarak, bu yazı dizisini tamamlıyorum.
YENİ EKONOMİ PROGRAMININ VERİLERLE ANALİZİ
494 milyar TL’nin Dayanakları ve Dağılımı
Yeni Ekonomi Programı’nın (Paketin) verileri açısından analitik, sayısal incelemesine gelirsek… Pakete konu desteğin 494 milyar TL olduğu ifade edilmiştir. İlk bakışta Hazine’den beş yüz milyar TL’ye yakın bir paranın çıkacağı sanılabilir. Gerçek, böyle değildir. Söz konusu 494 milyar TL’nin parasal büyüklüğünün dayanakları şöyledir: 8 milyon yardım alan, 6 milyon işini kaybeden insanlarımıza yönelik parasal destekler, artı kredi ertelemeleri, artı prim ötelemeleri ve artı yeni kredi tahsisi… Bu paranın dağılımı ise şöyledir: 267.4 milyar TL’si yeni kullandırılan krediler, 47,5 milyar TL’si dokuz milyon kişiye tahsis edilen 5 ile 10 bin TL arası “ihtiyaç kredileri”, 122 milyar TL’si “ertelenen krediler” ve 49 milyar TL’si “vergi ve sigorta primleri tehir edilmesi”…
O arada, altı milyondan fazla kişiye istihdam desteği adına verilen 26 milyar 693 milyon TL de işsizlik fonundan karşılanmıştır. Yaklaşık sekiz milyon haneye de bir defalık 1000’er TL yardım olarak yaklaşık 8.000.000.000 (sekiz milyar) TL aktarılmıştır.
Sosyal Koruma Kalkanının İçeriği
Pakette, “Sosyal Koruma Kalkanı” olarak ifade edilen 34.917.720.720 TL’nin 1.960.239.000 TL’si “Biz Bize Yeteriz” kampanyasından gelmiş, 3.566.751.617 TL’si işsizlik ödeneğinden oluşmuş (811.469 kişiye), 18.728.191.979 TL’si kısa çalışma ödeneğinden kaynaklanmış, 4.398.944.124 TL’si nakdi ücret desteği (1.976.532 çalışana) meydana gelmiştir. Söz konusu “kalkan” dolayısıyla meydana getirilen parasal büyüklükte bütçenin yükü algılandığı kadar derin değildir.
YEP ve Revizeler
Yeni Ekonomik Program vesilesiyle büyüme beklentilerine yapılan atıfta, içinde bulunduğumuz 2020 sonunda iyimser tahminle yüzde 0,3 büyüme kaydedebileceğimiz belirtilmiştir. Yine 2020 için “kötümser senaryoya göre” ise yüzde -5,1 küçüleceğimiz belirtilmektedir. İki veri arasında ciddi fark bulunması bir yana, 2023 yılı için daha önce serdedilen hedeflerde de revizeler yapıldığı hatırlanmalıdır. Nitekim 2023 yılı için daha önceleri 500 milyar dolar ihracat, 2 trilyon dolar milli gelir ve 25 bin dolar kişi başı gelir taahhüt edilmişken, bu veriler aynı yıl için 214 milyar dolar ihracat, 875 milyar dolar milli gelir ve 10.033 dolar kişi başına milli gelir olarak revize edilmiştir.
Sonuç olarak;
Yeni Ekonomi Programı'nın neresi yenidir? İçinde üretim, istihdam, sanayileşme, kalkınma, sağlam para, denk bütçe olmayan program ne getirebilir?.. Denenmiş tüm yöntemleri tekrar deneyerek farklı sonuçlara ulaşamayız. Yapılmış bütün hataları tekrarlayarak, hatadan arınmış bir sistem kuramayız. Dünya’nın kamuculuğu keşfettiği bir çağdayız!
Kamu iktisadi girişimleri ele alınmadan, Devlet Planlama Teşkilatı yeniden etkinleştirilmeden, kamusal üretken alt yapı yatırımlarına hız kazandırılmadan, yatırımlar yurt genelinde hızla ve adil dağıtılmadan, sosyal devlet anlayışı ihya edilmeden, bölge ülkeleri başta Avrasya seçeneği tam olarak değerlendirilmeden sorunlarımızı aşamayız.
Türkiye üretim ekonomisine yönelmek, dış ticaretini teknolojiye dayalı üretimle artırmak, vergide adaleti, ücretlerde hakkaniyeti, gelir dağılımda ahlaki bir düzeyi yakalamak zorundadır. Bu amaçla eğitim ile endüstrinin bağı güçlendirilmeli, Tekno-Parklar yurt genelinde yaygınlaştırılmalı, tarım ve enerji milli -ve hatta milli güvenlik- politika alanları olarak ele alınmalı, katma değer ve üretkenlik anlayışı ekseninde yapısal dönüşüm katsayımızı yükseltmeliyiz…
İnsanına iş sağlayan, emeklisine insanca yaşam sunan, ulusal birlik içinde büyüyen, gelişen, güçlenen ve hakça bölüşen bir Türkiye hepimizin özlemidir. Başarmalıyız!