Yeni ‘FB müdürü’ Nihat Özdemir olsun mu?
Cemaatin, Fenerbahçe Kalesi’ne karşı giriştiği, kaleyle birlikte, komutanın kellesini de hedefleyen saldırısı, epeyce hasar yaratsa da sonunda püskürtüldü. Kale düşmedi, komutanı vermediler. Bunun için verilen, göğüs göğse ve topyekûn mücadeleye hepimiz tanık olduk.
Ne var ki, Başkan’ı, dolaylı olarak görevinden uzaklaştıracak yargı kararı, 20 Ocak’ta kesinleşti. Aynı gün Başbakan, “Manidar... Niye seçim öncesi?..” diyerek hukuka bakışını yine ortaya koydu. Anlaşıldı ki, onun nezdinde bu Fener’in, Deniz Feneri kadar hükmü yok! Cemaat “kumpası” olduğu bizzat yetkililerce söylenen yargılamaların, yeniden ve âdil olarak yapılması konusunda, başbakan tarafından ortaya atılan “yem”in arkası gelmeyeceği anlaşılınca, Aziz Yıldırım tavrını iyice netleştirdi.
Yargıtay onayınca gemileri yaktı
3 Temmuz 2011’den beri, hedefine sadece Cemaat’i oturtan ve AKP’ye nötr kalan Başkan, 20 Ocak’ta, Fransa’da The Wall Street Journal’a, “Evet, son 11 yıllık süreç içerisinde Türkiye Cumhuriyeti AK Parti’si Cemaat’le iç içe Türkiye’de iktidara yürüdü.” diyerek gemileri yakmış oldu. Ertesi gün havaalanında, binlerce kişi tarafından, “Hırsız Tayip Erdoğan” sloganlarıyla karşılandı.
3 gün sonra Posta gazetesinde, Candaş Tolga Işık’a, “Bak ne diyorum, bu operasyonu cemaat yaptı, hükümet de sorumludur. Son kısmına cemaat yaptı diyemiyorum ama...” açıklamasını yaptı.
8 Şubat 2014’te “Vardiya Bizde Platformu”nun Sessiz Çığlık eylemine destek için Beşiktaş’taydı. 3 gün sonra, Fenerbahçe Spor Kulübü imzasıyla gazetelere verilen ilanda, birçok AKP yetkilisinin “kumpas”la ilgili sözlerine yer verilip, gereğini yapmamaları “Dünya kamuoyuna” şikâyet edildi.
1 gün sonra CNN Türk’te, CAS davasını çekmelerinde Başbakan’ın rolü olduğunu söyledi Yıldırım. Yürütmenin başı için “kâbus” anlamına gelen, Gezi tezahüratlarını normal bulduğundan bahsetti. Bundan 4 gün sonra, her renkten yüz binlerce insanın katıldığı, “Türkiye için adalet, Fenerbahçe için adalet” sloganıyla kapsamı genişletilmiş yürüyüşte, gövde gösterisi yaptı.
“Namussuz” başkan
Bu arada taraftarlar, Gezi Direnişi’nde dövülerek öldürülen “Ali İsmail Korkmaz”ın ailesini statta ağırladılar. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırdıkları için kulüplerine ceza verildi. Onlar, hiç yılmadan yürüdüler doğru bildikleri yolda. Adamın nefret ettiği şeyleri dillerinden düşürmediler, Gezi’den Kuvayı Milliye’ye... Tehdit, yasak, ceza, baskı, gaz, cop, ne yaptılarsa kesemediler Fenerbahçe’nin sesini 2,5 yıldır! Ama unutmadılar da bu direnişi, yazdılar bir köşeye...
İlgili mahfilde yapılan, Yıldırım’ı seçimle devirme hesapları başarısız oldu. Savcısından gazetecisine, kullanışlı bulmadığı herkese hesap soracağını söylemekten çekinmeyen birisinin, Fenerbahçe’yi pas geçmesi düşünülemez elbette. Kin, aklın önüne geçince; ne Fenerbahçelilik kalır, ne insanlık... Zaten telefon konuşmalarında her şey gayet net. Çocuk babacığına, başkandan “Namussuz” diye bahsediyor mesela, amatör bir örgütlenme içinde oldukları da anlaşılıyor.
Hesap yapanlar değişmiş olsa bile, öyle görünüyor ki; siyasal konjonktüre bağlı olarak Fenerbahçe üzerindeki “niyetler”, Aziz Yıldırım’ın yerine bir “yandaş” oturtulana kadar sürdürülmeye çalışılacak. Bu süreçte, Fenerbahçe’nin amiral gemisi olan, futbol takımına zarar verilmesi olası. Tabii hesapçıların devrilip gitmesi ihtimali de var.
Ferit Şah var, Özdemir var...
Mehmet Ali Aydınlar, onca desteğe rağmen beklenen performansı gösteremedi. Şimdi, Yıldırım sonrası hesaplarında, başefendinin elini 85 derece eğilerek sıkan Ferit Şah’la beraber, Nihat Özdemir’in adı geçiyor. Majesteleri tarafından uygun görülecek böyle bir görevin, “onur duyarak” kabul edileceğine şüphe yok. Yeter ki o, tensip buyursun!
Hazır sırası gelmişken; spor kulüplerinin yeniden yapılandırılması için parlak bir önerim olacak. Hepsi, Spor Bakanlığı’na bağlanıp, şube müdürlüğüne dönüştürülsün! Türgev’e falan da bağlanabilir ama bakanlık daha iyi bence, “şaibe montajı” da olmaz! “CHP Genel Müdürü” oluyor da, “Fenerbahçe Şube Müdürlüğü” niye olmasın? Bir nevi YÖK yapılanması... Hem pragmatik AKP kafasına uyar, hem de başlarına atama yapmak ve azletmek daha kolay ve çabuk olur. Türk sporu kazanır, kaybeden olmaz! Neyse, konuyu dağıtmayalım.
Nihat Özdemir diyorduk; Yıldırım hapisteyken, başkanlığa vekâlet etmişti. O günlerde, Aziz Bey’in ifadesiyle, kendisinin muhalefetine karşın, CAS davası, “Başbakan’ın dahliyle” Özdemir tarafından geri çekilmişti. Aynı Özdemir, 3 Temmuz’un ikinci ayı dolmadan, sağlık durumunu gerekçe gösterip istifa etmiş; 10 gün sonra “sağlığının hızla düzelmesi üzerine(!)” geri dönmüştü. Pabucun pahalı olduğu, gerçek “Fenerbahçeli”liğin, Metris’te, Çağlayan’da, Kadıköy’de polis şiddetiyle sınandığı günlerdi.
Nihat Bey’e yürü ya kulum...
Nihat Bey, bu sınavda çakmıştı! Bu türden çark edişler, ona yabancı değildi aslında. 2004’te özelleştirilen Tekel’in “İçki”sini satın alıp, Mey İçki’yi kurmuş, işler tıkırındayken 2006’da tamamını elden çıkarmıştı. Bu şaşırtıcı operasyonunu, “Aile bu işle uğraşmamızı istemedi” diye gerekçelendirmişti. Bu nasıl bir aileydi ki; 2 yıl sonra fark edebilmişti “haram kazancı”? Yoksa başka bir “aile”den mi söz ediyordu?
Başbakanın inkâr ettiği Sabah-Atv havuzuna, 100 kağıt(100 milyon dolar) attığını itiraf eden Özdemir’in adı, son 25 Aralık soruşturmasında da geçti. 63 yaşındaki Makine Mühendisi Nihat Özdemir’in inşaat ofisi, M.Nazif Günal ve Hamdi Akın gibi isimlerin uçuşa geçtiği Özal döneminde, Ankara Tunus caddesindeki bir apartman katından ibaretti.
AKP iktidara geldiğinde topu topu 2 otel ve bir çimento fabrikası olan Nihat Bey’in Limak Holding’i, bu dönemde mucizevî bir ivmeyle yükseldi. Bugün devam eden yatırımlar hariç; 4 ilde 8 otelle turizm; 10 fabrika ile çimento; 5 hidro-elektrik santrali ve 5 elektrik dağıtım şirketiyle enerji; havaalanı ve liman işletmeciliği; hava taşımacılığı; gıda gibi sektörlerde faaliyet gösteriyor.
Telefondaki küfürleriyle ünlenen Mehmet Bey’in Cengiz İnşaat’ı ve Kolin İnşaat gibi, hükümete yakın ortaklarıyla oluşturdukları sacayağı; devletten altyapı, özelleştirme, enerji ihalesi olarak yaklaşık 50 milyar dolarlık iş aldı. 42 milyar dolarlık İstanbul’un “çevre katili” 3.Havalimanı işinin de ortaklarından Limak.
Fenerliler hesabı bırakmaz!
“Nasıl profil, başkanlığa uygun değil mi? Para dersen para, tecrübe dersen tecrübe, sadakat dersen sadakat... Geçsin dümene, yanaştırsın limana... Bitsin bu baş ağrısı! Hem biz de Fenerli’yiz!” diye düşünenler varsa, biraz canlarını sıkalım! Bu hesaplara, Fenerbahçe Kongresi geçit vermez de; geçtik onu, milyonlarca taraftarı ne yapacaksın? Nasıl susturacaksın, sende bu kafa oldukça?
Bak, AKP hayranlığını gizleyemeyen Ünal Aysal’ın tribünlerinde de “Alo Babacım” pankartı açıldı. Acı ama gerçek! Taraftara ipotek koyulamıyor, halka tehdit sökmüyor, katakulli herkese işlemiyor! Fenerliler her şeyin farkında, bu hesabı sende bırakmazlar Babacık!