Yeni Kaledonya’dan Maupassant’a
Fransa’nın ada sömürgesi Yeni Kaledonya'da, bağımsızlık yanlısı protestolar günlerdir sürüyor. Göstericiler ile polis arasındaki çatışmalar bitmek bilmiyor. Paris’in ayaklanmayı Azerbaycan’ın körüklediğini iddia etmesi üzerine Azerbaycan Dışişleri Sözcüsü Ayhan Hacızade, Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’e ülkesinin yerli halklara karşı işlediği insanlık suçlarını, milyonlarca masum insanın vahşice öldürülmesine neden olan sömürgecilik geçmişini hatırlattı.
Ben de Darmanin’e Guy de Maupassant’ın “Güzel Dost” (Bel Ami) romanı üzerinden hatırlatayım. Sık sık soruyorsunuz “Ne okuyalım?” diye. Hem bu soruya bir yanıt olur hem de klasikler üzerinden bugüne bakmış oluruz. “Güzel Dost” Maupassant’ın 1885 tarihli bir romanıdır.
ÖNCESİNDE FRANSA’NIN 1830’LU YILLARDA BAŞLAYAN CEZAYİR MACERASINA BAKMAK GEREK
Her şey, Cezayirli bir yöneticinin Fransa konsolosuna hakarette bulunmasıyla başlar. Gerginlik, Fransa’nın bu yöneticiyi cezalandırmak için oraya askeri bir birlik yollamasıyla devam eder. Bu askeri birliklerin Cezayir’de bulunmaları, Arap kabilelerini rahatsız edince ayaklanmalar meydana gelir. Fransa da bunu fırsat bilerek ayaklanmaları bastırmak için birlik sayılarını arttırarak ülkeye yayılır. 1840’tan itibaren de Fransızlar Cezayir’e yerleştirilir.
Ülkenin bu yeni sahipleri, Cezayir ile Oran gibi şehirlerde verimli toprakları gasp ederek işletmeye başlar. 1871’de Alsace şehri ile Lorraine’in bir kısmını Almanlara kaptıran Fransa, dünyadaki nüfuzunu genişletmek için yeni çareler arar. Sonunda Alman hegemonyasına girmek istemeyen beş bin kadar Alsace ile Lorraineliyi Cezayir’e yollamaya karar verir. On yılsonunda on beş bin Fransız Cezayir’e yollanmış, dört yüz yetmiş bin hektar arazi işgal edilmiştir.
Fransız hükümetinin bu sömürge politikasından bazı milletvekilleri rahatsızlık duymaktadır. Milliyetçi kesim de Almanların elindeki topraklarının geri alınmasını istemektedir. İş dünyası ile ilişki içinde olan diğer milletvekilleri ise sömürge politikasının devamından yana olup bu yeni ülkede yatırımların hızlandırılmasını benimserler.
İşte, Maupassant Bu Olayların Üzerine 1880’de Görevli Olarak Cezayir’e Gider
Le Gaulois gazetesi Maupassant’dan, Cezayir’deki Bouamama Ayaklanması için yazılar kaleme almasını ister. Maupassant da 11 sayıdan oluşan bir yazı dizisi hazırlar. İlk yazısında “Bu sömürge döneminde Arapları görmek ve sömürgecilerin pek de umursamadıkları, onların ruhunda olup bitenleri keşfetmek ilginç olacaktır.” diyerek amacını belirtir.
Sömürge sisteminin aksaklıkları ile yanlış uygulamalarına şahit olan Maupassant’ın tespiti gerçekten ilginçtir: “Arabı mahvetmek, durmadan onu soymak, yakasını bir türlü bırakmamak ve fakirlikten canını çıkarmaktan ibaret olan sömürgeci sistemimiz devam ettiği sürece daha çok ayaklanmalar göreceğiz. ”Fransızların Cezayir’de bulunma nedenleri Arapları medeniyetle tanıştırma, özellikle tarım alanındaki tecrübelerini onlara aktarma olarak bilindiğinden Maupassant, bu görevi önemli bulur:” Fransızların ilgilendiği topraklar, Arapların daha önce elde ettiği üründen daha fazlasını verecektir; ilkel halkın yavaş yavaş yok olacağı doğrudur; aslında bu Cezayir’in yararına olacaktır. Fakat bu dönüşüm anındaki şartlar insanı isyana iten türdendir.”
Romanında “Cezayir halkı acımasız ve kan dökücü, hırsız, yalancı ve yabani bir halktır. Tüm bunlar doğru. Ama bu insanların iyi yönlerini de görmek lazım.” diyen Maupassant, Fransa’nın Cezayir’de bulunma amacını o dönemdeki Avrupalıların birçoğu gibi yabani (!) bir ülkeyi uygarlaştırma girişimi olarak görür, bir bakıma sömürge politikasını destekler. Karşı çıktığı ise sömürge politikasının ahlak dışı, tutarsız, tehlikeli yöntemleridir.
'GÜZEL DOST' BU YAZILARIN İÇİNDEN ÇIKAN BİR ROMANDIR
Roman, taşradan Paris’e gelmiş demiryolu işçisi Georges Duroy’un başarısını anlatır. Para kazanarak bir yere gelebilmek için her türlü yola başvuran azimli bir taşralının inanılmaz yükselişine tanıklık ederiz. Maupassant romanında, 1871-1914 yılları arasındaki Fransız sömürge olaylarından gerçek bir tablo sunar.
Georges Duroy’un Cezayir’deki refah günlerini anımsaması, Cezayir’in yeniden sömürgeleştirilmesinin Fransız Meclisi’nde görüşülmesine değinmesi, özellikle para kazanma tutkusuyla bir araya gelmiş gazeteci ile siyasilerin sömürge politikasından nasıl nemalandıklarını gözler önüne sermesi “Güzel Dost”un en çarpıcı bölümlerdir.
Fransa’nın sömürgeci asker zulmünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyan satırlar, hiçbir yoruma gerek duymaz. Martine Astier Loutfi’nin şu isabetli tespitinin tercümanı olur: “İtaat toprağı olan Afrika, sömürgeciye erkekliğini tüm dünyaya kanıtlama olanağı sunar.”
ARTIK ROMANLARDA SÖMÜRGECİLİĞİ FRANSIZ YAZARLAR ANLATMIYOR
80’li yılların başlarında filizlenmeye başlayan bir Beur edebiyatı var. “Beur”, aileleri Fransa'ya göç etmiş Kuzey Afrikalı gençleri tanımlamak için kullanılan terim. Bu edebiyat; Mehdi Charef’, Faiza Guène, Farida Belghoul, Rachid Djaidani, Aïcha Benaïssa, Mehdi Lalloui gibi yazarlarla Fransız sömürgeciliğinin sonuçları olarak değerlendireceğimiz Arap göçmenlerin yaşamış olduğu sıkıntılara odaklanıyor.
Ama hâlâ Fransa Başbakanı Macron, Fransız sömürgeciliğinin suçlarından dolayı Cezayir’den özür dilemeyi reddediyor.