Yeni yıl ve ümit ışığı

Yalnız sporda değil, ülkede her şeyde bir baskı, korkutma ve tehdit imparatorluğu kurmak istendiği, bunlarla yolsuzlukların üstünün kapatılmak istendiği artık iyice açığa çıktı. Bu 3 Temmuz şike olayından, milli takımın başına teknik direktör, yönetici tayinine, televizyonların, gazetelerin yorumcu, yazar kadrolarına adam seçişe dek açık şekilde ortadadır. Ancak, tarih bunların yerle bir oluş hikayeleriyle doludur, unutmayın geriye bir bakın, ileriyi anlayacaksınız.

Şimdi, sevgili ülkemin güzel insanları, gençleri sizlere sesleniyorum. Biliniz ki, tüm ışıklar söndürülse, sönse de "ÜMİDİN IŞIĞI HİÇ SÖNMEZ." Biliyorum, bir çok nedenle kederlisiniz, atın bunu üzerinizden, yine biliniz ki, "HER KEDER KURTULUŞLA SONA ERER."

Yeni yılı sevgi, barış ve kardeşlik dilekleriyle kutluyorum.

Hain ve hainlik

Fenerbahçe taraftarlarının, müthiş oynanan ve 5-1 gibi farklı bir galibiyet alınan Kayserispor maçından önce ve maç sırasındaki Başbakan Tayyip Erdoğan ile hükümeti protesto tezahüratları tartışma yarattı. Bazıları bundan ders alacağına aynaya bakmadan olayı "hainlik" olarak nitelediler. Hain kelimesi sözlükte "hiyanet eden, kötü bir niyet taşıyan, kötülük yapmaktan hoşlanan kimse" olarak yer alıyor. İngilizce sözlükte ise hain kelimesinin karşılığı olarak tam 33 kelime daha kullanıldığı belirtiliyor.

Buna göre Fenerbahçe taraftarlarına hain diyenlere veya kınayanlara ki, bunların arasına ne yazık ki, kendisini çok sevdiğim Rıdvan Dilmen de girdi, bazı sorularım var.

Yolsuzluk iddialarının üzerine gideceğine, bunları kapatmaya çalışanlar hain değil, bunu protesto eden Fenerbahçe taraftarları hain öyle mi?

Ayakkabı kutularındaki dolarların camide saf Müslüman vatandaşımızdan toplanan sadaka ve yardımlar olduğunu, bunları o saf ve belki de rızkından veren inanmış müminlerin Türk parası değil, dolarla yaptığını söyleyenler hain değil, bunu protesto edenler hain öyle mi?

İki yıldır şike iddialarından sonra bu en yüksek katlarda ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları karşısında "gel bize yaptırım uygula" diye davet çıkaranlar, yani ülkesini yabancılara şikayet edenler, işbirliği isteyenler hain değil, bunları protesto edenler hain öyle mi?

Milli forma sırtında olanlar dahil spor sahalarında ahlaksızlık yapanları koruyanlar ve teşvik edenler değil onları eleştirenler ve ahlaksızlığın cezalandırılmasını isteyenler hain öyle mi?

Onların kullandığı dili de bilirim, kullanmak istemediğime bakmayın. Yürüyün oradan taş arabaları. Bilin ki bizler güneşe akın ediyoruz. Usta'nın dediği gibi "Güneşin zaptı yakın."

Mustafa Akçay'ın kalitesi

Trabzonspor Teknik Direktörü Mustafa Reşit Akçay ile karşılaştım mı, hiç hatırlamıyorum. Yani bu satırları okuyanların çoğu gibi onu televizyon ekranları ve gazete sayfalarından tanıyorum. Söyledikleri ve yaptıklarına baktığımda kendisini inanılmaz sıcak ve doğru bir insan olarak görüyorum. Zaten yaptıkları ortada. Üzüntüsünden istifa edip duruyor, ne olur yapmasın, birçok bakımdan. Kendini yönetenlerden çok ileride, bunun bilinmesi ve kabul edilmesi gerek.

Ancak ortada olmayan bir şey var. Birileri onun yaptıklarının yanına bile yaklaşamadıkları halde, yetersizliğinden, Trabzonspor'a birkaç gömlek falan küçük geldiğinden bahsediyorlar. Fena halde yanılıyorlar. Onun felsefesini, insancıllığını, hakkı, haklıya teslim etmeye çalışmasını falan anlayamıyorlar. Bir yönüyle Trabzonspor'un kendi çocuğun, Fenerbahçe'nin çocuğu Aykut Kocaman'la aynı kaderi yaşıyor. Oysa ikisi de doğru şeyler yaptılar. Akçay giderse bordo mavililer iki yakalarının bir araya gelmeyeceğini anlamazlarsa halleri kötü.