Yeni yıla girerken
Yeni yıla ağırlaşmış eski sorunlarla girmekteyiz. Dış sorunlar gerçek bir karabasana dönüştü. Türkiye, emperyalizmin ağır ekonomik ve politik baskısı altındadır. Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Suriye, Ürdün ve Irak’ta yer alan pek çok askeri üsten üzerimize çevrilmiş olan namlular var.
ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, İsrail, Yunanistan donanmaları, Akdeniz ve Ege Denizi’nde alenen Türkiye’yi tehdit eden tatbikatlar yapıyor. Türkiye’de yer alan İncirlik Üssü ve Kürecik gibi tesislerden kaynaklanan tehditler de var.
Ordusu dağılan bir milletin ne acıklı duruma düştüğünü komşumuz Suriye’de yaşananlar somut olarak göstermiştir. Önümüzdeki dönemde orada yaşanacak felaketleri düşündükçe tüylerimiz ürperiyor. Savunma sanayiini geliştirerek dışa bağımlılık zincirini büyük ölçüde kıran ordumuza güvenimiz tamdır.
Bölgede Rusya Federasyonu’ndan sonra en güçlü orduya sahip olan Türkiye’ye bunların alayı gelse diş geçiremez. Dış tehditlerin yoğunlaştığı bu dönem, birlik olma zamanıdır.
Dış siyasette yapılan yanlışlar bölgesel sorunların çözümünde işbirliği yapabileceğimiz İran ve Rusya Federasyonu ile ilişkilere büyük zarar vermiştir. Enerji kaynakları açısından zengin kaynaklara sahip bu ülkelerin dostluğunu yitirmenin maliyeti yüksek olacaktır.
ZİNCİRLEME ETKİ
Halk arasında bir söz vardır: “Güneş çarığı sıkarsa, çarık da ayağı sıkar”. Aslında 1946 yılında başlayan, 1980’den sonra ivmelenen ve azgınlaşan ekonomi politikaları dışa bağımlı hale gelmemize yol açmış ve bizi borca batırmıştır.
Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği, NATO gibi emperyalist batı dünyasının kurumları aracılığıyla dayatılan politikalar ulusal ekonomiyi temelden sarsmıştır.
İç piyasayı koruyan gümrük vergilerinin kaldırılması, tarıma, sanayiye ve ihracata verilen desteklerin azaltılması, paramızın döviz karşısında dalgalanmaya bırakılması, ekonominin bel kemiğini oluşturan kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesi, yıkıma yol açmıştır. Kırsal nüfus azalmış, işsizlik ve yoksulluk yoğunlaşmıştır.
Gelir dağılımı iyice bozulmuş, hayat pahalılığı dayanılmaz boyutlara gelmiştir. Vergi düzeni bozulmuş, dolaylı vergiler aşırı derecede yükselmiştir. 60 yıldan beri bir türlü giremediğimiz Avrupa Birliği hâlâ hem iktidar hem ana muhalefet tarafından bir umut gibi dillendirilmeye devam ediliyor. Hata yapmakta ısrar edilmektedir.
TARIMIN DURUMU
Mazot, gübre, ilaç, yem ham maddeleri gibi girdiler dış alım yoluyla tedarik edilmektedir. Döviz kurları yükseldikçe bunların fiyatı ve çiftçilerin giderleri artmaktadır. Buna karşın ürün fiyatlarında aşırı dalgalanmalar olmaktadır. İklim koşullarının etkisiyle tarım ürünleri arzında dalgalanmalar olmakta.
İç piyasada gıda fiyatları yükselince tahıl, et ve yağ gibi ürünler ithal edilmektedir. Tütün, şekerpancarı, pamuk, haşhaş, kenevir, susam gibi ürünlerde gerilemeler olmuştur. Tarım ürünlerinin pazarlama düzeni bozuktur. Limonun kilogram fiyatı aynı yıl içinde 10 lira ile 100 lira arasında değişiklik göstermiştir.
KISA ERİMDE
Bu sorunların kısa erimde çözüme kavuşması beklenemez. Dış ve iç meselelerde olası gelişmeler sıkıntıları artıracaktır. Petrol ve doğal gaz tedariki güçleşecek ve büyük olasılıkla zaten yüksek olan fiyatlar daha da artacaktır. Tarım ürünlerinin pazarlanmasında ulaştırma giderlerinin payı büyüktür.
Pahalılıktan yakınan tüketicilerin ödeyecekleri bedel yükselecek, çiftçilere düşen pay, mutlak değer ve oransal olarak azalacaktır. Dışişleri Bakanı, Enerji Bakanı, Ulaştırma Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı sanki buradaki işlerini dört başı mamur yapmışlar da, şimdi Suriye’yi kurtarmaya çalışıyorlar. “Kendi başını deremeyen kadın, gelin başı derermiş.” misali.
UMUTSUZLUK YOK
İşçiler, çiftçiler, emekliler “Geçinemiyoruz!” diye yakınmaktalar. Hayat pahalılığından canı yanan işçilere, gerçekleşen enflasyon üzerinden değil, liyakatsiz bürokratların hedef olarak belirlediği oran üzerinden asgari ücret düzeyi saptanmıştır. Birkaç gün sonra emeklilere de benzer bir işlem yapılacaktır. Utanmadan kitleleri enflasyona ezdirmediklerini söylüyorlar. Balyozla, presle, cendere ile şahmerdan ile mi ezeceksiniz?
Yıllardan beri “Böyle gitmez!” diyoruz. Üretim Devrimi Programı’nı ilan ettik. Türkiye rotasını değiştirip Avrasya’ya yönelmek zorundadır. Türkiye, Vatan Partisi önderliğinde zincirlerini kıracaktır. Tam bağımsız, gönençli bir ülke olarak onurla Avrasya cephesinde yerini alacaktır. İşte o zaman iyi yılları görececeğiz.