Yeni yılda neler olabilir?
Yenİ yılda neler olabileceğine dair bazı tahminler yapmak, önümüzü görmek ve anlamak açısından doğru olur diye düşünüyorum.
Öncelikle dünya genelinden başlıyorum. Bildiğimiz gibi dünyada 2 büyük çatışma tüm şiddetiyle devam ediyor. Rusya-Ukrayna ve Filistin-İsrail çatışmaları. Hepimiz açıkça biliyoruz ki bu yerel görünümlü çatışmalar aslında Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkeleri ile Atlantik ülkeleri arasında bir mücadele. ABD her iki tarafta da ana aktör. Her iki tarafa fon bulmaya çalışıyor. En son olarak Rusya’nın ABD ve Avrupa bankalarında dondurdukları paraların Ukrayna’ya kullandırılması konusunda bir deneme yaptılar. Bu paraların sadece ABD’nin kararıyla dondurulması, bırakın hukuksuzluğu bir eşkıyalık. Dondurulan bu paraların başka bir ülkeye Rusya’nın onayı olmadan verilmesi ayrı bir hukuksuzluk ve eşkıyalık.
Buradan bir sonuca varabiliriz. ABD isterse dilediği kadar para basabilir ve bastığı bu parayı dilediği gibi kullanabilir. Ama yapamıyor. Merkez bankasının matbaasında basıp Ukrayna ve İsrail’e gemi dolusu dolar verebileceği halde bunu yapmaktan aciz durumda. Çünkü ekonomisi öyle bir tehdit altındaki para basmak yerine Rusya’nın parasına el koymayı tercih ediyor.
EKONOMİDE GERÇEK BÜYÜKLÜK
Burada üstü örtülü başka bir gerçeği daha anlatmak istiyorum. Dünyanın en büyük ekonomisi olarak hala ABD ekonomisi olarak anılmaktadır.
ABD ekonomisini büyük olarak gösteren “hizmetler sektöründeki” büyüklüğüdür. Fakat gerçek büyüklük “imalat sanayi” büyüklüğüdür ki. Bu konuda Çin Halk Cumhuriyeti üstünlüğü ele geçirmiştir. 2023 yılı imalat sektörü büyüklüğünde dünya sıralamasında Çin %28,4 ile dünya üretiminde birinci sırayı almaktadır. ABD ise toplam dünya üretiminin %16,6’sını üreterek açık ara fark ile ikinci durumdadır. ABD enflasyonu yenmiş gibi gösterilmektedir. Halbuki dünyada enerji, gıda ve ham madde fiyatları düştüğü için dünya enflasyonu gerilemiştir. ABD enflasyonla mücadelede başarısız olmuştur. Ayrıca, ABD büyük borç batağına saplanmıştır. Bütçe her ay açık vermekte, ABD bu açığı ancak para basarak fonlayabilmektedir. Para basarak fonlamanın ise yukarıda anlatıldığı gibi başka büyük riskleri bulunmaktadır.
Atlantik’in diğer tarafı olan Avrupa ise ABD baskısı altında, Rusya’ya yaptırım uygulamaktan ekonomilerinin önünde büyük riskler görünmektedir.
Bu yıl içinde Avrupa’da derin bir kriz olursa bu hiç şaşırtıcı olmaz. ABD’de ise büyük bir çöküş olursa bunun alt yapısının olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bahsettiğimiz ekonomiler elbette çok büyük. Büyük krizler için elde bulundurdukları yedeklerin olduğu çok açık. Ama ne kadar büyük olurlarsa olsunlar bu kadar büyük baskıya ne kadar dayanabilirler bunu analiz etmek kolay değil.
İstanbul depreminin yaşanacağını biliyoruz. Ama kesin tarih veremiyoruz. İşte böyle bir şey. Bu çöküş yaşanacak ama ne zaman?
ŞİMŞEK PROGRAMININ İKİ BAŞARISIZLIĞI
Türkiye’ye gelince; Türkiye’nin 2024 yılında tekrar milli çizgiye döneceğini düşünüyorum. Bu düşüncemi destekleyen veriler şunlar.
Ekonomi konusunda yönetime getirilen Mehmet Şimşek-Gaye Erkan ikilisi hedefledikleri iki konuda da başarılı olamadı. Bu konulardan bir tanesi enflasyon. Her ne kadar enflasyon mayıs-haziran ayından itibaren düşecek denilse de bu düşüşün kaynağı basit matematik hesabı olan ve ekonomi dilinde “baz etkisi” denilen etki olacaktır. En basit bakış ile enflasyon yaratan; enerji, gıda ve ham madde fiyatları dünyada düşüş gösterip, dünya enflasyon rakamlarını düşürdüğü halde Türkiye’de enflasyon halen yukarı yönlü seyretmektedir.
İkinci konu ise döviz açığının kapanması meselesidir.
Bu konuda da yeni yönetim halen bir arpa boyu yol kat edememiştir. Faiz oranlarında 5 kata varan artış ve yabancı girsin diye baskılanan hisse senedi piyasasına rağmen yabancı girişi son derece kısıtlı olmuştur. Cari açık dünya enerji fiyatlarındaki düşme nedeni ile otomatik olarak kapanmaktadır. Bu başarısızlık iktidarın bu ekonomi yönetimini yerel seçimlerden belli bir süre sonra tasfiye edeceğini düşündürtmektedir.
MİLLİ ÇİZGİYE DÖNÜLECEĞİNİN KANITLARI
4 Ocak akşamı tv’de Eray Güçlüer komutanın anlattığı gelişmeler ise Türkiye’nin savunma sanayi açısından geldiği noktayı çok güzel izah etmiştir.
Bu noktada Türkiye savunma sanayinde NATO’dan bağımsız olma yolunda kritik noktadadır. Hava, deniz ve kara savunma sistemlerinde artık kendi teknolojisini yaratacak güce kavuşmaktadır. En son Altay tankının motorunu yapacak teknolojik seviyeye gelinmesi, Kaan adı verilen 5+ seviye muharip uçak için 2028 yılının hedef olarak gösterilmesi vs. Türkiye’nin siyasi bağımsızlığının da önemli göstergelerindendir.
Eray Güçlüer komutanın savunma sanayindeki bu gelişmelerin ayrıca ekonomiye katkısı konusundaki konuşması da batıya olan bağımlılığın bu açıdan da ele alınması gerektiğini düşündürtmektedir.
2023 savunma sanayi ihracat rakamı 5,5 milyar dolar. 2024 tahmini savunma sanayi ihracat rakamı 20 milyar dolar. Bu artışın nedenini Eray komutan bu yıl Altay tankı ve yeni füze sistemlerinin de ihracat kalemlerine ekleneceği bilgisi dolayısıyladır. Ayrıca daha önce ithal edilen ve şimdi Türkiye’de üretildiği için ithalatı yapılmayan savunma sanayi giderleri için de 20 milyar dolar katkı ile cari açığın kapatılmasına 40 milyar dolar katkıdan söz edilmektedir.
Ayın 4’ündeki başka bir NATO haberi ise Türkiye’nin artık fiilen NATO’da yer almadığının açık göstergesidir.
NATO, Avrupa’daki üye ülkelere yerleştirilmek üzere 1.000 adet Patriot füze savunma sistemi satın almıştır. Satın alınan füzelerin bir tanesi dahi Türkiye’ye verilmemektedir. Tüm Avrupa NATO üyelerinde artık Patriot füze savunma sistemi yerleştirilmiştir. Buna sadece Türkiye dahil değildir.
Türkiye’nin 2024 yılı içerisinde tekrar milli çizgiye döneceğinin çok daha fazla kanıtını bulabiliriz. Türkiye, Üretim Devrimi Programına çok uzun olmayan vadede girecektir. Türkiye artık yol ayrımını geçmiştir.