21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni yılda şiirlerle yeni koşu

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Yeni bir Yüzyılın mücadele günleri başlıyor. Görev zamanı.

Geçen hafta seferiydik. Çin Halk Cumhuriyeti, Eskişehir, Bursa… Bugün yazsam ya onları yazacaktım ya tarihten bir konu.

Attık notları bir yana.

Şairlerimizin yaşama dair söylediklerini bir dinleyelim dedik. Gücümüze güç katsınlar, aşkımıza aşk, ömrümüze ömür, yaşımıza yaş… ölsek bile yüreğimizin yurdumuzun sahillerine çarpacağı bilgisine bilgi, güvenine güven…katsınlar istedik.

2024’te

Zeytin ağaçlarınız bol ürün,

Düş senetleriniz bire bin versin,

Havalarınız hep güzel, alnınız kar gibi ak olsun

Değerli okurlarımız, şiirlerin yanında size bir de en içten teşekkürlerimizi gönderiyoruz. O hiç tükenmeyen umutlarınızı umutlarımıza katıp dünyaaalar kadar büyüttünüz varolun, sağolun…

Hep birlikte yeni yaşam koşusuna devam!

Güneş biricik vatanımızda ufuktan daha parlak doğacak.

ATTİLA İLHAN

Yanlış yaşamak

yanılmış bir kapıyım simsiyah

kendi üstüme kapanıyorum

seni paris’te kaybettim

yanlış bir yerde arıyorum

bozduğum her saat

içimi büsbütün daraltıyor

hiçbir mutluluğum kalmadı

ne bıraktıysan harcadım

inge bruckhart

resimlerine bakamıyorum

yanlış bir bulut çoğalıyor

akşamları yanılmış içlerime

ağzımda bozuk bir pil tadı

o korku değil artık bu yaşadığım

telefon zillerine dolaşarak

bak ne ben leipzig’deyim

ne de sen istanbul’da

ne depart kahvesi’nde çay içiyoruz

ne tiryaki köpek’te şarap

seni görmeden öleceğim

bir daha görmeden

inge bruckhart

zaten kaç yıldır yaşamıyorum

hep yanıldık mı kimbilir

inanmak gelmiyor içimden

o yanlış tren bindiğimiz midir

azala azala unutulduğumuz

hani leipzig garı’nda biten

yine yanlış mı yaşıyoruz

karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek

sen bir kadın ıssızlığına koşulmuş

yarıdan fazla mavi gözlü

eylülden eylüle gülümseyen

ben görünmez raylara düğümlü

garlarda yankılanan bir erkek

değerinden eksiğine bozulmuş

ölüversek mi ne

en büyük yanlışlığı benimseyerek

gizli bir nem sinmemiş mi ellerine

ya saçların fena halde sonbahar

yanlışlar prensesi inge bruckhart

yine marne üzerine kar yağıyor

geceleyin bembeyaz ıhlamur ağaçları

yanıldıkça lüzumsuzluğumu anlayıp

insan yaşadığından utanıyor

uykularımızda yalnızlık korkuları

dışımızda en küstah yanlışlıklar

içimizde en başka türlü ayıp

NÂZIM HİKMET

Yaşamaya dair

1

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.

(1947 )

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,

diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

(1948)

3

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

"Yaşadım" diyebilmen için...Yeni yılda şiirlerle yeni koşu - Resim : 1

ÖZDEMİR ASAF

Yaşamak Ölmek-Etika-62

Bir gün yüksek bir yere çıkıp konuşmaya başladım.

Doğumdan, yaşamdan, sevgiden, ölümden söz ettim.

Sevgi, sevmek sizin elinizdedir.

Oysa öbürleri elinizde değildir, dedim..

Doğmamak, ölmemek sizin elinizde değildir, dedim.

Sevgisiz yaşamak yaşamamaktır dedim.

Yaşamak, dedim, ilkin sevgi ile, sevmek ile başlar,

doğumla, doğmakla değil..

Yaşam da sevgisizlikle biter dedim,

ölümle, ölmekle değil…

Şimdi sizlere “seven ölmez” diyorum..

Yaşamakla ölmek konularının kavramları arasında

sizleri, kendinizi yeniden gözden geçirmeye çağırıyorum dedim ve indim.

Dinleyiciler arasında büyük bir kavga çıktı.

Üç kişi öldü. Sordum, soruşturdum.

Ölenlerden biri “evet, seven ölmez” diyenmiş.

Öbürü buna karşı: “hayır, seven de ölür” diyenmiş.

Ya üçüncü ölen? diye sordum.

O mu? dediler, anlattılar.

O, bunların ikisinin arasındaki tartışmanın

sonucunu öğrenmek için bekleyenmiş…

Yaşamak Ölmek-Etika-104

Ne kadar çok olursa o kadar ölmek kolay.

Ne kadar ölmek olursa o kadar saymak kolay.

Ne kadar saymak olursa o kadar bilmek kolay.

Ne kadar bilmek olursa o kadar anlamak kolay.

Ne kadar anlamak olursa o kadar unutmak kolay.

Ne kadar unutmak olursa, o kadar yaşamak kolay.

Bunun için o kadar zor

Kolay yaşamak.

Yaşam

Sanırım görmediniz;

Şimdi şuradan geçti.

Yazık görmediyseniz,

Böcek gibi güzeldi.

Akıl Gözü

Seni bulmaktan önce aramak isterim.

Seni sevmekten önce anlamak isterim.

Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,

Sana hep, hep yeniden başlamak isterim

MELİH CEVDET ANDAY

Çok güzel şey

Yaşamak güzel şey doğrusu

üstelik hava da güzelse

hele gücün kuvvetin yerindeyse

elin ekmek tutmuşsa bir de

hele tertemizse gönlün

hele kar gibiyse alnın

yani kendinden korkmuyorsan

kimseden korkmuyorsan dünyada

iyi günler bekliyorsan hele

iyi günlere inanıyorsan

üstelik hava da güzelse

Yaşamak güzel şey,

Çok güzel şey doğrusu!Yeni yılda şiirlerle yeni koşu - Resim : 2

CEMAL SÜREYA

Lavanta

Odanız kızkardeşinizdir,

Büyük Ş'lerle iner giysiniz;

Bir kez onarılmış anıt mihrap;

Hemen pencereye geçersiniz.

Bütün şarkıları düşünün,

Sizin yüzünüz çıkar ortaya,

Konsolun üstünde yelpaze,

Yan yana yan yana düşünün ama.

En derin çizgiler, güzelim,

En tatlı anlardan kalma...

Değme acı baş edemez

Hazların lâl oyuklarıyla.

Çıkarken yığılan basamaklar

Kaçı kaçıverirler inerken,

Beyaz sunağıyla gotik tapınak,

Eliniz sanki hep tırabzanda.

Bir şeyiniz olayım sizin,

Hani nasıl isterseniz,

Oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz;

Dünyanın bir ucuna

Birlikte gider miyiz?

Bekletilmiş ipeklinizden

Kopmaya can atar bir düğme;

Boş verin, o düğme hayın,

Gider miyiz?

Şimdiye dek düşünmediyseniz

Bakmayın içinde ne var,

Küçük bir kitaptır yaşamak

Elinde tutmaya yarar

Sevincelik

(Turgut Özal, “Boğaziçi Köprüsü’nün hisse senetlerini satışa çıkarınca…ŞP)

Kızkulesi'ni düş getiren pay senetleri

Kısa günde kapış kapış gitti

İşçisi köylüsü öğrencisi şairi

Tam tamına 49,5 milyon kişi

Yazıldı defterine güzelliğin

Çocuklar sabah akşam resim çektirdi

Sevinçler acılar şarkılar ki

İstanbul'u an an görünür kılar

Fenerime uğru yeşil tatlı pembe sürülmüş

Yanında ne ki Koç'lar Sabancı'lar

Sonra 49,5 milyon düş senedi

Bir sabah törenle denize verildi

İçlerinden üç tanesi de

Şu şu şu kişilere ciro edildi:

Tarihin babası sayılan Herodotos'a;

Tarihin bir babası daha varsa ona;

* Ve uzun tartışmalardan sonra -

Nüfusumuzun geri kalan kısmına.

EDİP CANSEVER

Yaşama telaşı

Hiç böyle ısınmamıştım;

Daldaki vişneye,

Vitrindeki aydınlığa,

Salça kokusuna mutfağımın,

Akan dereye, uçan buluta,

Hiç böyle ısınmamıştım yaşamaya.

CAN YÜCEL

Baharla ölüm konuşmaları

(…)

IV

Sevda Tepesinde geçen gün

Karşıki masanın altında

İki tane tavuk gördüm

Toprakla yıkanıyorlardı

Eşeledikleri çukurda

İnsanlar için de belki ölüm

Toprakla bi tür

Yıkanmaktır diye düşündüm

V

Üşüyor mu deniz

üstüne boşandıkça yağmur?

Ondan mı dersin

tüyleri böyle ürperiyor?

Ben de gidersem bi gün bu biçim bi sağnakta

Alı al moru mor bir sandal gibi acaba

Yıllar sonra yılmayıp yine

Çarpar mı yüreğim yurdumun sahillerine?

(…)

Türkiye Kültür Sanat