Yenilgiyi hazmetmek üzerine -(TAMAMI)
Söylentileri, olayları ve suçlamaları bir türlü bitmeyen derbiden bu yana 4 gün geçti. Biz Aydınlık’ta bu konuda yatıştırıcı bir yayın politikası izlemeye çalıştık. Belki farkettiniz, belki de etmediniz, sayfalarda verdik, geçtik. Ben de maç günkü yazım dahil, futbolu ön plana çıkararak davrandım ve bu güne dek başka bir şey yazmadım. Ama görüyorum ki, ortalık hala toz duman. Herkes mart kedisi gibi hem yapıyor, hem başkalarını suçluyor. O zaman geri çekilmemek ve meydanı her kulüpte olan “azgın azınlıklara” bırakmamak gerekiyor.
Sayın okurlarım, kelimelerdeki şekle lütfen kızmasınlar ama onlara sesleniyorum. Yettiniz ama artık utanmaz adamlar, küfür sizde, kavga sizde, kabadayılık sizde, efendilik edenlere efelik etmek sizde. Futbolu ne hale getirdiğiniz ortada. Bu da yetmiyormuş gibi yüzünüz kızarmadan başrolde olanlar ekranlara çıkıp konuşuyorsunuz. Bari adam utanır da birkaç gün ortalarda görünmez, kapanır, ya da “sıcağı sıcağına açıklama yapmıyorum. Hele olaylar bir soğusun” falan der. Maşallah yüzler kösele gibi.
Açıkça yazıyorum, maçta seyrettim, günlerdir ekranlarda izliyorum. Olaylar yenilgiyi hazmedemeyenler tarafından çıkarıldı. Başrolde Sabri, Eboue, Melo var, sonra inanmayacaksınız ama Muslera. Volkan ve Emre de onlara çanak tuttu. Kardeşim maç bitmiş, takımın galip, artık uzatmalar oynanıyor. Üstelik Sabri yaptığı hareketle sana fırsat tanımış. Bazı şeyler yapmak istiyorsan, olay çıkartacağına, yat yere, kaleci tedavisi falan... Ortalık da yatışır, maçın sonu gelir, tüm bunlar da olmaz. Doğrudur, ben de provakasyon yapılmaya çalışıldığına inanıyorum. Sahayı kapattırmaya çalıştılar diyorsun, o da futbolun bir parçası. Öyleyse fırsat vermesene...
Taraftarının bile Sabri nefretini anladım
Lig Radyo’da Mehmet Ayan kardeşimi dinliyorum. Belli ki, gelen mesajlara kafası hayli kızmış. Zira azgın azınlık hiç susmuyor. Aynen derbi maçın sonundaki olaylar gibi hep kavga, nefret ve kin üretmek istiyorlar. Bunun en iyi malzemesi de iftira, suçlama ve yalanlar. Adeta bağırıyor Mehmet Ayan “Kardeşim benim gibi bir Galatasaraylıya ırkçı diyorsun. Ne okuduğunu, ne söyleneni anlıyorsun” ve devam etti. Fenerbahçelilere de Trabzonsporlulara da Galatasaraylılara da gereğini söyledi.
Şimdi maçın sonuna dönüyorum. Tribünlerde bizler varız, Sabri deli danalar gibi hala saldırmaya devam ediyor. Yanındaki Hamit’i de mi örnek almıyorsun? Hamit, “Geçelim bunları Reyhanlı’ya bakalım” diyor, Sabri hala, “Volkan bana öyle yaptı, şöyle dedi” derdinde.
Ben doğrusu bu maça dek biraz “köyün delisi” gibi bakar hareketlerine gülerdim. Şimdi kendi taraftarlarının bile ondan neden nefret ettiklerini daha iyi anladım. Oynadığı bir halt futbol değil. Pilli bebek gibi koşar, sırtındaki formanın saygınlığını kötüye kullanır, tekme atar, laf atar, yeterli ceza görmez. Kaptan nasıl yapılıyor, anlamak olası değil. Biz susarsak, efendi insanları susturursak böylelerinin sesi çıkıyor ne yazık ki.
Bunları niye söyledim, kırmızı kartı gördü, uzun süren tartışmalar ve ortalık karıştırmalardan sonra hala boğa gibi dolaşarak soyunma odası koridorlarına gidiyor. Bu arada kendisini yuhalayan tribünlere de hareketler çekiyor. Galatasaray amblemini öpmesi hakkıdır. Ama biliyor musunuz neler yaptı. İki elini havaya kaldırıp, defalarca kalçalarının yanına indirerek, bel aşağı hareket çekti. Tekrar, tekrar, tekrar. Yüzü bizim tribüne doğru olduğu için her şeyi net olarak gördüm. Ardından da “terbiyeli, örnek” Muslera. Ellerinin iki parmaklarını kaldırarak yukarı, aşağı, yukarı, aşağı tribünlere gösteriyor. Tabii ne anlama geldiğini anladınız. Kararınızı bir de bunları düşünerek verin.
Muz gösterileceklerin listesi
Gün içinde oradan oraya gezindiğim için genellikle arabamdayım. Doğal olarak da Lig radyo, NTV Spor ve Radyospor hep açık. Mehmet Ayan’dan başladık, devamını getirelim. “Nereden biliyorsunuz kardeşim muzun Drogba’ya, Eboue’ye, Melo’ya gösterildiğini dedim. Sizin aklınız başınızdan gitmiş. Yazdığımız masajlar akıl alır gibi değil. Hepinizle hesaplaşacağım” diyor. Ben daha sonra telefonla aradım, sakinleştirmeye çalıştım. Böyle fanatiklere fazla kapılmamak gekeriyor.
Ama o muz olayını özellikle gündeme getirip, dünyaya taşıyanlara en azından yazıklar olsun diyorum. Fenerbahçe’de Webo, Sow, Yobo yok mu? Türkiye’de ırkçılık varmış gibi dünyaya sunulması hainliktir, vicdansızlıktır. 3 Temmuz’dan sonra futbolumuza yapılmış en büyük düşmanlıktır. Sonra ben bu tiplere, ki özellikle spor basınımızın önemli köşelerindeki insanlar bunlar “vatan haini” dediğim zaman ayağa kalkıyorlar. Peki nesiniz acaba.
Şu görüntüleri gözlerinizin önüne getirin. Maç öncesi Reyhanlı katliamında kaybettiklerimiz için Fenerbahçe Kulübü tribün gösterilerini iptal etmiş. Galatasaray Kulübü Şampiyonluk kutlamalarını gelecek sezona ertelemiş. Maçı kaybedenler orta yuvarlakta toplanmış ve malum bir yaratık gibi zıplayıp duruyor. Adını vermeyeyim bu kez de ben ırkçı olurum. Neyse ki sarı lacivert formalı olanlar hemen toparlandılar, tribünlere giderek selamladılar, alkışladılar, alkış aldılar, dikkatleri kendi üzerlerinde toplayarak daha büyük sonuçlara neden olacak şeyleri önlediler.
Ama bu olayı siyah insanları seven, asla ırkçılık olmayan Türk insanına yapanlara, medyanın baş köşesine oturtanlara ve dünya platformuna taşıyanlara ben de muz gösteriyorum. Muzu yalnız göstermemek lazım ya neyse onların seviyesine inmeyelim.
Deli Petro Bilim Akademisi
- Deli Petro (1672-1724) 22 yaşında çar oldu.
- İlk işi ülkesinin dili olan Rusça gazete çıkarmak oldu.
- Ardından Avrupa’nın kullandığı Julien takvimine geçti.
- Kadınların kendi rızaları olmadan evlendirilmelerini yasakladı.
- Aralarında Kuranı Kerim de bulunan evrensel kitapları Rusça’ya çevirtti.
- İlk hastaneyi ve top fakültesini kurdu.
- Rus kilisesinin siyasete müdahelesine son verdi.
- Rus Bilim Akademisini 300 yıl önce kurdu, bizde yeni kuruldu
- Ve de kendi bağımsız seçimlerini yapan bu akademi şimdiye dek 20 ödül aldı.
Sevgili dostlar, nedense bana gelen bu yazıyı unutmuşken, Fenerbahçe -Galatasaray derbisinden sonra birden hatırlayıverdim. Yine unutmadan ekleyeyim, Avrupalılar adına Büyük Petro diyorlar. Biz de Deli Petro. Öyle ya, çar olmuşsun ye iç keyfine bak değil mi? Hadi oradan sizde, süprüntüler sürüsü.