24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

YEP'te eksik olan

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

Neredeyse konuştuğum tüm doktorlar, pandeminin ikinci atağının soğukların başlaması ile birlikte başlayacağını söylüyor. Kapalı mekânlarda kalma zorunluluğu virüsün yatay yayılmasına destek oluyormuş.

Ekim ayından başlayarak, tüm kış ve ilkbahar süresince pandeminin ikinci atağını mayıs ayına kadar yaşayacağız.

Bilimsel olarak yaşayacağımız söylenen pandeminin ikinci atağını 15-20 gün içerisinde görmeye başlarız.

Öncelikle, çok ağır tedbirler alınmak zorunda kalınacak, belki bu kez aylarca sokağa çıkma yasağı uygulanacak bir süreçte, siyasi ortama bakalım.

En son olarak, sınırlarımızda Azerbaycan’a saldırı başlatan Ermenistan olayı, PKK ve FETÖ’de dahili terör sorunlarımız olmak üzere; Irak, Suriye, Yunanistan, GKRY ve Doğu Akdeniz’den Türkiye tehdit edilmektedir. Kadife devrim kışkırtıcılığı da PKK ve Fetö ile birlikte her an harekete geçirilebilecek iç tehditlerden.

ABD'NİN MEVZİ ELDE ETME ÇABASI

İnsanın aklına şu geliyor;

Pandemi birinci dalgası süresince; sokağa çıkma yasağı ilan edilse “özgürlükler kısıtlanıyor”, serbest bırakılsa “para uğruna insanlar ölüme gönderiliyor” özellikle vatansız sol ve HDP’de örgütlenen aydınımsılardan sürekli “kırk katır mı, kırk satır mı” tehditlerini duyduk.

Son olarak, Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi, pandemi süresince en çok izlenecek meslek örgütünün başına, HDP çizgisindeki bir CHP’li dahi yeterli gelmiyor. Bölücülüğü teyit edilmiş bir isim ısrarla getirilmeye çalışılıyor.

Genel siyasi ortamı anlatmaya çalışmamın nedeni; pandemi nedeniyle yaşanacak sıkıntılı süreçte her türlü bölücü, yaratıcı yıkıcı faaliyete de uyanık olunması gerektiğidir.

Sanki, öyle bir ortam hazırlandı ki; ABD geçen yıllarda kaybettiği tüm mevzileri tekrar elde edebilmek için pandemi sürecinden yararlanmaya hazırlanıyor gibi.

YASAKLAR BAŞLAYACAK

Önümüzdeki 2020 Ekim ayı ile 2021 Mayıs ayları arasındaki sekiz aylık süreçte ekonomik olarak ne yaşayacağız. Neler yapılması gerekebilir?

Özellikle; otel, restoran, sinema gibi ticari faaliyetleri kapsayan, istihdamın yüzde 50’sinden fazlasını taşıyan, Hizmetler sektörünün yıkıcı yara aldığı bir süreç, yaşadığımız. Bunun yanında “savaş zenginlerinin de” oluşmasına müsait bir iklim var.

Şunu saptamamız gerek. Bu süreçte çok ciddi boyutta servet eriyecek. IMF Başkanı Kristalina Georgieva pandemi sürecinde 12 trilyon dolardan fazla servet eriyeceğini söyledi.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’de de mağdur olacak önemli bir kesim var. Geçen yıl, birinci atakta 700 bin restoran, kafe sosyal mesafe kuralı nedeniyle kapandı. Bu örnek bile yaşadığımız gerçeğin ne kadar yıkıcı olduğunun göstergesi.

İnsanları evlerine kapatmak maalesef bilimsel bir uygulama. AVM’lerin, sinemaların, restoran ve kafelerin kapanması, düğün, nişan vb gibi toplantıların yapılması yasaklanacak.

REFAH SEVİYESİ ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

Ekonomi nasıl desteklenecek. Bu destek sekiz ay süresince insanların bu gün sahip oldukları refah seviyesini korumaya yetecek mi? Yoksa acil ihtiyaçlar öne çıkmaya başlar mı? Türkiye bu acil ihtiyaçları karşılamaya hazır mı?

Öncelikle şunu söyleyelim. Türkiye 2020 öncesi Türkiye artık olmayacak. Özellikle hizmet sektöründeki şirketlerde büyük iflaslar yaşanacak. Tabiidir ki, hizmetler sektörünü besleyen bir kısım sanayide de bu yıkım olacak.

Pandemi sonrasında kartlar yeniden karılmış olacak.

Gerçekçi olmak gerekir ki, yapılacak destek ve yardımlar önemli bir kesimin pandemi öncesindeki refah seviyesini aynıyla yaşamasına yetmeyecek.

PARASAL GENİŞLEME ZORUNLU

Buradaki kritik nokta şu; geçen pandemi sürecinde doğal olarak, toplanamayan vergi, yerine Merkez Bankası aracılığı ile para basılarak (Parasal genişleme), bu paralar ağırlıklı olarak kamu bankaları aracılığı ile piyasaya uygun kredi olarak dağıtıldı.

Ağustos ayı sonuna doğru parasal genişleme durdurularak, enflasyonun önü kesilmeye çalışıldı. Aynı zaman da dolarizasyonun da önü alınmaya çalışıldı. Yeni dönemde mutlaka parasal genişleme enstrümanı tekrar zorunlu olarak kullanılacak.

Biliyorsunuz ABD’de seçimler öncesinde dahi Cumhuriyetçiler bir trilyon, Demokratlar 2.2 trilyon dolar yeni destek paketinden bahsediyor. Bu bizde de olacak. Kaçınamazsınız.

Buradaki sorun şu; parayı basarak sağladınız ve dağıttınız, o para ile alınacak malı bulamazsanız işte çelişki burada başlıyor.

YEP'TE EKSİK OLAN UNSUR

Türkiye’nin 3.5 milyon hektar ekilebilir arazisi muhtelif nedenlerle ekilmiyor.

Dün Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, YEP ile ilgili açıklama yaptı. İlk atak sırasında yaptıkları desteklerden bahsetti. Toplam 494 milyar TL destek verildiğinden bahsetti.

Açıklamada, ekim ayında başlayacağı söylenen, mayıs sonuna kadar devam edeceği bence de malum olan ve neredeyse başlayacağı kesin olan yeni atak karşısında ne yapacakları konusunda hiçbir açıklama yapmadı.

Bence toplantının en önemli eksiği buydu. Sanki her şey olmuş bitmişti.

Evet, Türkiye birinci atağı gayet güzel karşıladı. Alınan tedbirler büyük oranda doğru ve yerinde tedbirlerdi.

İkinci için ne yapılacak. Türkiye gerçekten güçlü, doğru yönetilirse bu krizden çok güçlü darbe yemeden çıkabilir. Önümüzde belirsiz sekiz ay var.

Ayrıca bu sekiz ayı bizimle birlikte bekleyen, bu krizin pususuna yatmış bir düşman da var. Kendi başımıza kalsak bence bu krizi toplumsal dalgalanma ve kırılmalar olmadan atlatabiliriz.

Kendi başımıza kalacağımızı ben öngörmüyorum. Krizi fırsata çevirmeye çalışacak güçleri yazımın başında sıraladım.

Açık davranmak, halkı yaşanabilecekler konusunda bilgilendirmek çok önemli.