23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yerlinin inadı kırılmadan yaptırım dalgası başladı

Recep Erçin

Recep Erçin

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye ekonomisi dış kaynağa bağımlı kırılgan yapısı yüzünden piyasaların güdümü altında. Kasım ayında ekonominin üst yönetiminde yaşanan değişim ve artırılan faize karşın henüz para piyasalarında yatay bir seyirden söz edemiyoruz. Kurlarda yüksek dalga boyu sürüyor. Bu son döneme kadar, yurt içinde yaşayan bireysel tasarruf sahiplerinin (yurt içi yerleşikler) kurdaki her gerilemeyi bir alım fırsatı olarak değerlendirmesinden kaynaklandı. Şüphesiz YouTube vb. sosyal medya mecraları üzerinden “Kur patlayacak, altın çatlayacak” yorumları yapan iktisatçı/ekonomist olmayan kimselerin vatandaşları yanlış yönlendirmesinin de bunda bir nebze etkili olduğunu görüyoruz. Ancak Hükümete yönelik güven erozyonunun da bunda etkisi oldukça büyük. Özellikle “dolar alan yanar” vs. söylemlerinden sonra kurların hep yukarı hareket etmesi ve TL mevduat faizlerinin baskılanarak negatif reel faizde ısrar edilmesi bu güven erozyonunda en başat etken oldu.

14 MİLYAR DOLAR GİRDİ

Ekonomi Yazarı Uğur Gürses, Twitter'dan yaptığı paylaşımda 4 Aralık haftası itibarıyla, son bir aylık dönemde, yurt içi yerleşiklerin toplam 6.9 milyar dolar aldığına dikkat çekti. Yabancılar ise 4 Aralık itibarıyla son bir ayda 1.2 milyar dolarlık hisse senedi, 708 milyon dolarlık da devlet iç borçlanma senedi (DİBS) aldı. Önceki üç hafta alımlar kuvvetli olurken 4 Aralık haftası itibarıyla hisselerde 23 milyon dolarlık net çıkış, DİBS tarafında ise 91 milyon dolarlık giriş oldu. Yerlilerin döviz alımının yanında yabancı girişinin oldukça zayıf kaldığını görülüyor. Bunun yanında SWAP vb. Kanallardan da ülkeye döviz girişi olduğu için kurlar aşağı geldi. QNB Finansbank analistlerinin raporuna göre ekim ayı sonundan itibaren yabancıların portföylerinde toplam fon girişi (bono, hisse senedi, carry trade) 14 milyar dolara ulaştı. Rapora göre yine ekim sonundan itibaren toplam artış 7.5 milyar dolara ulaştı. Bunun 6.8 milyar dolarlık kısmı bireylerin mevduatında oldu. Yani kurumlardan ziyade vatandaşlar döviz alımını sürdürdü.

DOLAR 8 TL'Yİ AŞTI

Buna göre bütün değişim ve söylemlere rağmen yerlinin döviz inadı kırılamadı. Bu hafta Kovid-19 salgınının gölgesinde yükselen yaptırım gündemi ise Türk piyasalarında dalga boyunu yükseltti. AB Liderler Zirvesi'nde ılımlı da olsa Türkiye aleyhine çıkan sonuç ve ABD Temsilciler Meclisi'nde ülkemize yönelik CAATSA yaptırımlarını da içeren yasanın geçmesi sonrası TL değer kaybetti. Dün gün içerisinde dolar kuru 8 TL'yi aştı. Türkiye'nin kredi risk primi, CDS 399 puana yükseldi. Dün Bloomberg'in geçtiği haberde ise ABD Başkanı Trump'ın yaptırımları da içeren yasayı imzaladığı ancak oldukça geniş çerçeveye sahip CAATSA yaptırımlarının hangilerinin ülkemize yönelik uygulanacağı konusunda bir bilgi henüz ortada yok. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise, Azerbaycan dönüşü yaptığı açıklamada, yaptırımlara ilişkin, “Amerika’da devir teslim yapıldıktan sonra herhalde akışı çok daha iyi göreceğiz. Sabredeceğiz ve göreceğiz" ifadelerini kullandı. AB Liderler Zirvesi'nden çıkan ılımlı karar sonrası mart ayındaki toplantıya yönelik bir beklenti oluştu. Erdoğan buna yönelik ise dün cuma namazı çıkışı yaptığı açıklamada, “"Mart'taki zirveden de bir şey çıkmayacaktır" dedi.

KRİTİK BİR HAFTA DAHA

Ülkedeki dolarizasyonun kalıcı olmasını sağlayan nedenlerden biri de Merkez Bankası rezervlerine yönelik spekülasyonlar. Bu konuya bir başka yazıda değinmeyi düşünüyoruz. Bir de kamunun dövizle iç borçlanma konusu var ki zurnanın zırt dediği yer orası. Türkiye gibi dış kaynağa muhtaç ve döviz açığı veren bir ekonomide bir de kamunun dövizle iç borçlanmaya gitmesi, “hoca böyle yaparsa cemaat ne yapmaz” misali yerli tasarruf sahiplerinin dövizden TL'ye geçmemesinde bir etken oluyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ise bu politikadan geri dönüleceğinin sinyalini hafta içinde yaptığı şu açıklama ile verdi: "Gelecek sene yabancı para cinsinden iç borcun payını azaltıp iç borç çevirme oranını yüzde 120 olarak gerçekleştirmeyi öngörüyoruz."

Merkez Bankası'nın rezervleri 4 Aralık itibarıyla 86.6 milyar dolar düzeyinde. Son dört haftadır döviz rezervlerinin arttığı (6 milyar dolar) gözleniyor. Merkez Bankası 16 Aralık'ta ise 2021 yılına ilişkin para ve kur politikasını açıklayacak. 24 Aralık'ta ise banka Para Politikası Kurulu'nu toplayacak ve kasımda yüzde 14'ü bulan enflasyon ortamında yüzde 15'lik politika faizini gözden geçirecek.