02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Yetmez ama evetçi’ler, gözünüz aydın-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Mardin’de 13 yaşında 26 kişiye satılan N.Ç.’nin erkeklerle rızasıyla beraber olduğuna yönelik toplum vicdanını sızlatan utanç verici kararı onayan, Yargıtay’ın AKP tarafından ele geçirilmesinden sonra kurulan 14. Ceza Dairesi’nin başkanı, “Savcı bu maddeye göre ‘rızasıyla’! diye kabul etmiş. Mahkeme buna uygun karar veriyor. Yargıtay Başsavcılığı da böyle diyor. Biz de buna uygun karar verdik. Uygulama böyle olduğu için onadık. ‘Herkes 15 yaşından küçük çocuğun rızası mı olur?’ diyor, ilgisi yok. (...) Rızası konusunda yaşına ayrıca bakmamıza gerek yok” demiştir.

Bu açıklamayı okuyan vasat kültür ve zekadaki herhangi bir hukukçunun yüzü kızarır.

Bir mahkeme kararının temyiz edilebilmesinin nedeni, ülke çapındaki mahkemelerin vereceği kararlar arasında beraberliği sağlamanın yanında insani nedenlerle yapılabilecek hataların düzeltilmesini ve hepsinden önemlisi, değişen toplumsal koşullara ve düşüncelere göre hukukun uygulanmasında içtihatların gelişmesini sağlamaktır.

Yargıya olan inanç

Yargı siyasallaşmadan evvel, yüksek yargı organlarına seçilirken, “bizden” olup olmadığına bakılmadığı, liyakatin önemli olduğu dönemdeki Yargıtay üyelerinden oluşan İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 14 Mart 1969 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararında, 15 yaşını bitirmeyen küçüğe karşı işlenen, 26 kişi tarafından ırzına geçilmesinde değil, laf atılması ve sarkıntılığa maruz kalması halinde bile bunun muvafakatin bulunmasına veya şikayetçi olmamasına bakılmayacağına karar vermiştir.

26 kişi tarafından, hangi şartlar altında ırzına geçilirse geçilsin 13 veya 14 yaşında bir çocuğun akıl sağlığının yerinde olduğunu veya rızası olduğunu düşünmek hayatın olağan akışına uygun mudur?
“Savcı da böyle düşündü, mahkeme de böyle karar verdi, Yargıtay Başsavcılığı da böyle istedi” diye savunma yapmak, yargıya olan inancı sarstığı gibi yargının siyasallaşmasının, yargıda ehliyet ve liyakati ortadan kaldıracağı için ne büyük tehlike olduğunu ortaya koymaktadır.

Egemen Bağış’ın sözleri

13 yaşındaki çocuğun ırzına bir tane sapık geçse “hasta” dersiniz ama 26’sının da hasta olduğu düşünülemeyeceğine göre, bu toplumsal ahlakın ne durumda olduğunu ortaya koymaktadır.

Tabii bazıları çokeşliliği savunabiliyorsa, bir kısmı kız çocuklarının öldürülmesini “töre cinayeti” diye geçiştirebiliyorsa, Tayyip Erdoğan’ın bu memlekette yüzde 50 oy almasını yadırgamamak lazım.

Bu karar sonrası oluşan toplumsal tepkiye destek vermek isteyen AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da şefaat arz ederken sirkatin etti ve “Yargıyı daha temizleyemedik” dedi.

Sayın Bağış, yargıyı ve yargıçları, başında bulunduğu bakanlık ve emrinde çalışan memurlar zannetmiş olacak ki demokratik bir ülkede söylenmesi mümkün olmayan bir sözü sarf edebilmiştir.

Arınç ne diyecek?

Bu ülkenin gerçek aydınları, 12 Eylül 2010’da halk oyuna sunulan Anayasa değişikliklerinin yargıyı ele geçirmek için tezgahlanmış bir oyun olduğunu söylerken, dönek liboşlarla numaralı cumhuriyetçiler, yapılan değişikliklerle yargının tarafsız ve bağımsız olacağını, yüksek yargıya yapılacak seçimlerin daha sağlıklı olacağını, 5 yüksek yargıç yerine daha çok sayıda üyenin katılımı ile oluşacak bir heyetin seçtiği yüksek yargı mensuplarının daha yetkin, daha ehliyetli kişilerden oluşacağını söylüyorlardı.

N.Ç.’nin kararını onayan Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin kararına katılan 3 üyesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yeni oluşumundan sonra, yani HSYK AKP’lileştirildikten sonra seçilmiş üyelerdir.

Her konuda gözleri sulanan, Yargıtay ve Danıştay başkanları seçildikten sonra “Kurban olduğum Allahım verdikçe veriyor” diye sevinç çığlıkları atan Sayın Bülent Arınç’ın ne diyeceğini çok merak ediyorum.

Rahat nefes alın

Kurban olduğum Allahım, bunları, dönek liboşları, “Yetmez ama evet”çileri rezil ettikçe ediyor.

AKP iktidarı döneminde yargı bağımsızlığı büyük darbe yemiş, hatta ortadan kalkmıştır. Bir bakan, Anayasa’ya göre “bağımsız” olması gereken yargıyı “temizlemek”ten bahis edebilmektedir. AB ülkelerinden herhangi birinde, bir bakan beğenmediği bir karardan sonra “Yargıyı daha temizleyemedik” diyebilir mi? Derse o koltukta oturabilir mi? Böyle konuşan bir bakanı Avrupalı mevkidaşları ciddiye alır mı?

Liboşlar, numaralı cumhuriyetçiler. Bir ses verin, siyasal iktidar istediği zaman yargıda temizlik yapabilsin mi? Siz de yardakçısı olduğunuz siyasi iktidar mensupları gibi, reform çalışmalarını muhalefetin engellediğini mi düşünüyorsunuz?

Gelinen bu noktada “Yetmez ama evet”çi liboşlar, numaralı cumhuriyetçiler, gözünüz aydın artık rahat bir nefes alabilirsiniz.