26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yetmiş Üçüncü Tablet, Bedrettin 2

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

IV

Geldi bir dem, sokuldu bağrımıza cümle âlem,
Dayandık bir çıkış kapısına ki, altı yüz yıl aktı elem.
Bir daha zuhur eyledi Bağdat’ta, Şam’da zulmü zaman,
Söndü kara şamdan, aydınlatalım günü ellerimizle,
Ellerimiz gönüllerimizdir bizim, gönüller rahman.
Durdurup bir an gideni ve elbette cismi canı adayanı,
Dayatır kendini, dedik ortağız, aynı topraktan insi cinsimiz.
Ekini biçen orak, demirini döven çekiç, sapındaki el,
Kamunun hünerli elidir, aynı kalp atışıyla duyurur kendini.
Türkmen yahut başka bir din, başka bir meşrep,
Musevi, İsevi, Muhammedi ya olsa la dini, kalptedir ilmi,
Aşar haracın, zeametin, zulmün kalebendini.
Musa Çelebi devletli yürek, batini taştan mendirek,
Öyle ki Bedrettin Simavi Müeyyed’le çekilip gitmişler idi.
Heder olduk sağlandık, her ölüşle geri geldikte,
Türkoğlu Timur otağında nice fars âlimi kalem kuşanıptır,
Aksayan ne buldun bilgelik teklifinde, tüze sahibinin?
Kardeşler vardı içte, savaş meydanında saf değiştirenler,
Kalleşlik dersen, bunun başka adı yok, cezası malum.
De bana ulum, değmez elbet, ancak iktidar tatlı meyvedir.
Bedrettin baktı gözlerinin içine yorgun Timur’un,
Dedi: İktidar tatlı meyveyse, meyveyi veren ağaç nedir?

V
Şana eyvallah, lakin Kayı düşmanlığı nedir bugün,
Bu ata nefreti, bu batı ihtirası değer mi Ertuğrul iklimine.
Türkmen kiliminde bu aykırı atkılar, düğümler niye?
Bizim gönül birliğimiz bütün, iki dünya bu dünyada akar,
Pazarlarda elini yakar tuttuğun gül, bu ne telaş?
Mevlana dergâhında taş avluya düştü sırça, döndü asır,
Kendi etrafında döndü, çıplak dalda sülüs elif gibi sır.
Vurdu yolunu Tire’ye, asi düşmüş Börklüce candan hıraş.
Musa yoldaş yenik düştü, aldık İznik’e sürgünü,
Ver elini Torlak, sana Kemal diyorum, adını yiğit bildim,
Almadık bin akçesini iktidarın, bin dört yüz on üçte.
Dedi ki, derman insanda, insan yine insanla kurtulur.
Organlaş ey halk, çünkü birleşen canlar hür olur,
Ayağa kalkmak insana ahirdir, yoksa sana ahırdır cihan.
Eyvah, yine vahiy mahkemesi kurulacak Gazali’nin,
Yürü Mustafa’m, yürü Börklüce Aydın’a, Karaburun’a,
Esrarı sırra inanmayız, lakin şerri getirir şirreti.
Kendimizi vurduk, birden bir ihtiyar gemiyle durduk yola,
Bulundu dedem Rumeli vatanında, yahut Silistre’de.

VI
“Yarin yanağından gayri her şeyde, hep beraber,”
Diyenler, geçirildi gaspın, talanın, yağmanın kılıcından,
Kılıcın sapında Osmansız Osmanlı’nın cansız eli.
Belli ki biçilen mülhit mürit değildi, kılıç ışık ağacını biçti.
Börklüce: Direnişi dağın, böceğin kuşun can günü,
Duyuldu ünü, Dede Sultan: Şahadeti çiğdem çiçeğinin,
Yaseminin dilsiz dillenişi der ki, geliyorum büyük kapıdan.
Kapandı gözleri, yaraları açık, göründü hakikat yolu,
Yoktur yoldaşım dedi Torlak, senin bildiğin o behişt.
Bir daha dedi, bir Tanrı var, canlar onunla birlik,
Yaratan da, yaratılan da birbirinin içinde ulu beylik.
Manisa gözyaşı döktü, fakat ağlamadı önünde zalimin,
Açılan kitap kapanmadan öylece yerde kaldı...
Çivilendi çarmıha hem yıldızla hem kutsal hilalle.
Karınca duydu sesini, arı inledi: İriş Dede Sultan iriş!

VII
Şeyhin yüzüne bakan hünkâr, berk aldı sözünü,
Kaçmak istedi kaçamadı, kaçırdı şavkından gözünü,
Devlet hukuku yetmedi öz kardeşini boğdurana.
Deliorman’da kanatlanan, kardeş meşeler devrilirken,
Fetva geldi Fahreddin-i Acemi’den, hukuk karardı,
Gözlerinin ışığı kamaştırdı vicdanını müftünün.
Malı haram, canı helaldir dedi, döndü yüzsüz yüzünü.
Karartmış softalık özünü, devletin altındaki bataklık,
İyiliğin ve kötülüğün sahibi aynı kişi, aynı varlıkta hiçlik.
İşi gücü elinde tutan, ölüm ve yaşamı sunan kim?
Bahçeye çıkar gibi düş âlemine çıkar, elleri güllü,
Kapıdan girer gibi aklın evine girer, kendine döner.
Rüzgâr da dönüyor Serez çarşısını köşe bucak,
Bir gâvur bıçak dalmış yoldaşlar arasına vur ha vur...
Trakya bağlarında üzüm tarhları kıvranarak uluyor.
Hal ve gidişi böyle celallendiren nedir, ey kirişçi,
Saray dönmeleri, ihanet yuvaları hıncını alıyor demek,
Haydi, kıvrak tutun ipinizi, bulabilirseniz asın beni.

(Haftaya son bölümler.)