Yıldırım ile özel ve güzel
Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybetmesi birçok sarı-lacivertliyi moral olarak çökertti. Hatta bazılarını yıktı diyebiliriz. Ancak ilkginç bir şekilde Başkan Aziz Yıldırım, sanılanın aksine dirençli ve inançlıydı. Önceki gece Fenerbahçe Todori Tesisleri’nde bir yemeğe katıldı. Ben de bu yemeğin bir kısmında bulundum. Medyadan da bir kısım arkadaşımızın bulunduğu sohbet çok özel ve güzel geçti.
Tanınmış kongre üyelerinden Çağatay Camaş ben ve Aziz Yıldırım ile fotoğraf çektirmek isteyince sayın Başkan bizi kırmadı. Orada konuşulanları sayfanın diğer kısımlarında bulacaksınız. Gördüğüm, direncini hiç yitirmeyen, tam aksine daha da azimli hale gelmiş bir Yıldırım oldu. Herhalde lider olabilmek böyle bir şey. Eğer öyle olmazsa zaten Fenerbahçe’yi de ayakta tutamaz. Gelecek yıl sürprizini de dün yapmayı planladığı basın toplantısında açıklayacağını söyledi. Zaten yandaki sütunlarda onu da okuyacaksınız.
ŞAMPİYONLUĞU VE YARSUVAT’I TEBRİK
Öncelikle Galatasaray’ın şampiyonluğunu kutamak gerek. Çok uzun ve zorlu bir maratonu 3 başkan, 3 teknik adam değiştirerek şampiyon tamamladılar. Bu şampiyonlukta aslan payını çok olgun bir başkanlık ve yöneticilik örneği sergileyen Duygun Yarsuvat’a vermek gerekir. Fenerbahçe ayrışırken, o camiasını bütünleştirdi. Bu bütünleşme başarıyı getirdi. Baksanıza, yeni yönetimde hiçbir kulübümüzde olmayan bir uygulama var. İki eski futbolcu Cengiz Özyalçın ve Cüneyt Tanman’a görev verildi. Onları da ayrıca kutluyorum.
Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu’nun bu başarıda payı yok mu diyeceksiniz. Olmaz mı, sakin duruşuyla, fırtınaları içine gömerek, hatta haksız eleştirileri sineye çekerek ekibini zirveye taşıdı. Ama o da biliyor, biz de biliyoruz ki, bu kadro Şampiyonlar Ligi’nde çok sıkıntı yaşar. Zira oradaki futbol yönetimi de hakemler de Türkiye gibi değildir. Ben katılım parasını alayımn da ne olursa olsun diye düşünülüyorsa işte orada durun. 4 yıldır 90 milyon euro buradan geldi, borçlar çığ gibi büyümeye devam etti. Bu kez de aynı şeyi yaparsanız “şampiyon olup katılım parasını alamazsak UEFA bizi maçlardan men edecek” çığlıklarını artık kimse dinlemez.
BİLİC’E YAZIK OLDU
Beşiktaş sezon içinde çok iniş çıkışlar yaşadı. Zaman zaman, özellikle Avrupa’da tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran sonuçlar aldı ve futbol oynadı. Bunu lige de yansıttığı zamanlar oldu. Bu köşeyi okuyanlar hatırlayacaklardır. Sezonu erken açmaları dolayısıyle ligin sonunda yorgunhlak gösterebileceklerini belirtmiştim. Bu bir sır değil aslında. Siyah- beyazlılar neredeyse iki sezonluk maç oynadılar.
Çoğu genç futbolcular için bu durumu adelelerinin kaldırması zordu. Yalnız gençler değil, deneyimli futbolcular bile sakatlıklar yaşadılar. Belki de sezon içinde en fazla futbolcu sakatlığı yaşayan takım oldu Beşiktaş. Stadının olmaması, her maçı ayrı bir statta oynamalarını saymadım bile. Sonuç başarısız olarak nitelendirildi ve Bilic’in gitmesi-gönderilmesi kaçınılmaz oldu.
Bence yazık oldu Bilic’e. Gerçekten siyah beyazlılara ve coşkulu taraftarlarına çok uygun bir hoca oldu Bilic. Aynen futbolcular ve taraftarlar gibi yaşadı heyecanını. Tepkilerini de onlar gibi verdi. O nedenle tribünler de onu çok sevdi. Elbette ki, Türk insanını çok iyi tanıdığından bize sıcak gelen elemanları kullanması olağandır. Zaten teknik adamın başarıya geden yolu açmasının bir şekli de bu değil midir? Peki yönetimin başarısızlık dediği şeyde hiç rolü yok mu acaba? Kendi çocukları nerede, ne yönetimde varlar, ne de teknik kadronun etrafında. Bir de Galatasaray’a bakın, farkı bulun.
FENERBAHÇE SANDIK VE ALKIŞ
Ben başkaları gibi düşünmüyorum. Tüm sezon itibariyle baktığımızda sarı lacivertlilerin vardığı nokta kötü değildir. Elbette ki, böyle bir camia ikinciliği asla kabul etmek. Onu biliyorum, ancak durumu felaket olarak niteleyenlere de katılmıyorum. Politika yazarı Selahattin Önkibar sıkı bir Fenerbahçeli’dir. Zaman zaman da iç sayfadaki köşesinde sarı lacivertlilere değinir. Bakınız dünkü “Galatasaray nasıl şampiyon” yazısının 5. maddesinde tam kitabın ortasından girip görünmeyeni açıkça göstermiş.
“AKP zirveleri ve dolayısıyla Futbol Federasyonu’nun Fenerbahçe’ye hasım olması, yani Aziz Yıldırım’ı Fenerbahçe ve futboldan tasfiye etme projesinin yürürlükte olması sayesinde...”
Evet, işin püf noktası burası aslında. Politikaya girmemeye çalışıyorum ama bu artık kör gözlerin bile göreceği bir gerçek. Bu kamuoyu oluşturmalar sayesinde Fenerbahçe tribünleri ve taraftarlar ne yazık ki, ayrıştılar. Rakipleri Galatasaray’ın bütünleştiğini anlayamadılar. Zekeriya Alp’in MHK başkanlığından tasfiye edilip, karşıt hakemliğin kendilerini ustaca doğradığını yeterince anlatamadılar.
Onların bir kısmı kendi futbolcularına, başkanlarına protestolar yağdırarak ayrışmayı körüklediler. Selçuk, Emenike, Diego, Caner hatta Volkan ve Emre bile bu işten paylarını aldılar, rakiplerin ekmeğine yağ sürüldü. Rakipte tribüne gönderilmiş Sabri, taraftarlarının sahada görmek istemediği Hakan Balta, Selçuk, “dışarı” denen Burak ve de Fenerbahçe’de olsa kadro yüzü göremeyecek olan Olcan ve Yasin rehabilite edildiler, kahraman oldular, takım oldular.
Fenerbahçe “sandıkta görüşürüz” diyerek bir partiyi ve başbakanlık yapmış kişiyi siyaset sahnesinden sildiğini unuttu galiba. Oysa 3 temmuz kumpasıyla başlayan ve tüm Türkiye’ye dalga dalga Fenerbahçe karşıtlığının arkasında kimlerin olduğunu hala anlayamadılar mı. Önümüzde seçim var, sizlerin başına bu işleri getirenlere hala sandıkta görüşürüz diyemiyor musunuz? Siyaset bu kadar mı takım sevginizin üzerine çıktı? Eğer öyleyse yazıklar olsun.