23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yüksel Günay

Halit Deringör

Halit Deringör

Eski Yazar

A+ A-

Okul arkadaşlığı, askerlik arkadaşlığı, kavga sonrası oluşan arkadaşlıklar... Bazen çok uzun süreli ve kardeş sevgisi kadar kuvvetli olur. Bunu neden yazdım? Yüksel Günay bildiğiniz gibi Fenerbahçe’nin uzun yıllardır yönetimlerinde ve divan kurulunda idi. Kendisini ben 1960’larda tanıdım. Meyve suyu fabrikası vardı. Fenerbahçe’nin çok önemli futbolcularından olan Erol Keskin de onun yanında çalışırdı. Yüksel Günay’ı Fenerbahçe’ye o getirdi. O yıllarda Fenerbahçe kulübü adeta Şambaba Semih ve birkaç arkadaşının hakimiyeti altındaydı. Yüksel Günay ve Semih Bayülken iyi anlaştılar. Uzun seneler birlikte çalıştılar.

Semih benim çocukluk arkadaşımdı. Birbirimizi çok severdik. Ama kulüp yüzünden birbirimize karşı olduk. Ve 35 yıl kavga ettik. Bu kavganın içinde Yüksel Günay da vardı. Bir anlamda ben devamlı muhalefetin Yüksel Günay da iktidarın tarafında idi. Bugünlere dek karşılıklı çok mücadelemiz oldu Fenerbahçe için. Ama son yıllarda mücadele hususunda o da ben de silahlarımızı bıraktık. Yaşamı süresince felekten çok sille yemişti. Fenerbahçe’ye ve birçok kimseye çok yardım etmişti. Son günlerde amansız hastalığa yakalanmış ve bir hayli de yıpranmıştı. Bana olan saygısını hiç yitirmemişti. Bir gün kendisine, ‘Ya Yüksel, keşke sağlıklı olsan da yine eskisi gibi her gün seninle kavga etsek ne kadar güzel olur’ demiş ve karşılıklı gülüşmüştük.

Ne yaparsınız ki Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizelerinde dediği gibi; “Neylersin ölüm herkesin başında -Uyudun uyanamadın olacak-Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında-Bir namazlık saltanatın olacak-Taht misali o musalla taşında”.

MAHALLE DERBİSİ

Geçen pazar rezalet bir derbi maçı izledik. Mahalle maçından farksızdı. Maçta tekme var, tokat var, yanlışlıklar var, bilgisizlikler var, bol sarı kart ve kırmızı kartlar var. Var oğlu var. Ama futbol adına hiçbir şey yok. Boşuna her iki takımın teknik direktörleri de bir takım palavralar yapmasınlar. Sanırım bir kez daha yazmıştım. Yine yazmak vacip oldu. 1946- 47’lerde böyle bir derbiden sonra antrenör İgnace Molnar bizi Moda Mano palasın salonunda topladı. Bir de önünde film makinesi vardı. Hepimiz oturduk. Merakla ne göstereceğini bekledik. Bir de baktık ki Antrenör Molnar kamerayı çalıştırdı. Bu köpeklerin futbol oynadığı bir sirk görüntüsü idi. Hepimiz biraz bozulduk. Ama köpeklerin bilinçsiz olarak yaptığı hareketleri de ilgiyle izledik. Sonuçta Molnar işte sizde böyle oynadınız diyerek bizimle dalga geçti.

Bu son derbi de ondan farklı değildi. Maç öncesi Mancini tekrar Drogba’ya dönmüş ondan imdat bekliyor. Ama Drogba hiçbir varlık gösteremedi. Her iki takım da öndeki iki golcü arkasına üçüncü golcüyü koymuştu. Galatasaray bu bölgede Sneijder’i kullandı. Fenerbahçe ise Emre’yi. Galatasaray’ın düşüncesi doğruydu. Nitekim golü de Sneijder attı. Fenerbahçe için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Futbolu hakkında olmasa bile Emre’nin futbol karakteri hakkında çok yazıldı. Ben de yazdım. Ama Fenerbahçe’de bu nasıl kafadır ki sahada futbol oynamaktan ziyade, gladyatörlük yapan bir futbolcuyu ve her zaman kırmızı kart görme ihtimali olan Emre’yi nasıl oluyor da üçüncü golcü olarak kullanıyor. Haydi kullandın, sarı karttan sonra atılma riski kuvvetli olan bu futbolcuyu neden oyunda tuttun? Ya Melo. Saha içindeki tuhaf hareketleri açısından Emre’den bir farkı yok. Sanki ikiz kardeş gibi birbirlerine benziyorlar.

Bu anlattıklarım benin düşüncelerim ve de bana göre doğru. Tabii ki önemli olan teknik direktörlerin düşünceleridir. Ama bizim de onların doğru dediklerini yanlış deme hakkımız ve bilgimiz vardır. Hakemlere gelince onlar da bizim tarlanın mahsulleri. Böyle başa böyle tıraş.

Maçta bence manevi açıdan Galatasaray biraz olsun kendini onardı. Şampiyonlar Ligi’ne girme şansları da artıyor. Şampiyon olma yüzdesi fazla olan Fenerbahçe’nin taraftarı bu Galatasaray yenilgisinin üzüntüsünü yaşayacaktır. Fenerbahçeliler, Galatasaray’ı yenmeden şampiyonluğun tadına varamazlar.

HAGİ VE ALEX

Derbi öncesi ekranlarda Hagi’yi izledik. Galatasaray’ın efsane futbolcularını anma etkinlikleri için getirilmiş. Çok güzel bir davranış. Galatasaray’ın bu sosyal davranışını yadsımak olanaksız. Eski bir futbolcu olarak çok beğendiğimi hatta kıskandığımı söyleyebilirim. Hagi eski yılların Romanyası’nda Lacatus ile beraber, fırtına gibi idi. Avrupa çapında futbolculardı. Bu iki oyuncuyu iki kez Romanya’da izlemiş ve hayran olmuştum. Zaman içinde Hagi, İspanya’nın Barcelona ve sonra da Real Madrid takımına tranfer oldu. Bu takımlarda pek başarılı olduğu söylenemez.

30 yaşını aşmıştı. Bu nedenle Galatasaray’a transfer oldu. İlk günler yaşı dolayısıyla çok eleştirildi. Ancak sonraları oynadığı güzel futbolla 4 kez lig şampiyonluğunda, sonra da UEFA kupalarında baş rolü oynadı. Belki de Romanya’da görmediği ilgiyi Türkiye’de gördü ve gerçekten efsane unvanını aldı. Ben onun dengeli futboluna ve şahane sol ayağına hayrandım doğrusu.

Hagi’nin tribünde röportajlarını izlerken aklıma Alex geldi. Alex de yaşı biraz ilerlemiş olsa da yıllarca Fenerbahçe’nin başarılarında Hagi gibi başrol oynadı. Sadece futbol oyunu ile değil, aile düzeni ile sosyal davranışları ile Türk spor kamuoyunun takdirini kazandı. Hatta taraftarların katkısı ile Kadıköy semtinde heykeli dikildi. Ne olurdu keşke hem moral hem de vefa açısından Alex’i derbi öncesi Türkiye’ye getirebilseydik.