22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yunanistan, İzmir'den önce Odessa'yı işgal etmişti

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

1919'a gidelim... Paris Barış Konferansı sonrası Yunanistan, İzmir'i işgal etti. Venizelos hükümeti, İngiliz ve Fransız emperyalistlerinden aldığı izinle, 'Küçük Asya'yı fethe çıktı. Amaç, Batı Anadolu'yu ve Trakya'yı, mümkünse İstanbul'u bütünüyle ele geçirerek, Büyük Yunanistan ülküsüne ulaşmaktı.

Venizelos Hükümetinin İzmir işgalinden hemen önce pek bilinmeyen başka bir 'görevi' daha vardı: Rusya'da Bolşeviklerin önderlik ettiği devrimi boğma çabalarında İngiliz, Fransız ve Amerikalılara askerlik yapmak.

1917 devrimi sonrası, Batı'nın büyük emperyalistleri, çarlık döneminin kalıntıları başta olmak üzere, bütün anti-komünist güçleri harekete geçirdiler. Bu 'beyaz' güçler yeterli olmadığı için doğrudan kendi askerlerini de Rusya topraklarına çıkardılar. ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya başı çekti. Yaklaşık 5 yıl süren işgal ve iç savaş sosyalistlerin kesin zaferiyle sonuçlandı ama her iki taraftan milyonlarca Rus, savaş, hastalık, kıtlık gibi sebeplerle hayatını kaybetti.

YUNANİSTAN'IN RUSYA İŞGALİ

Polonya ve Romanya ile birlikte Yunanistan, bu işgal sürecinde İtilaf Devletlerinin cepheye sürdüğü ülkeler oldular. Birinci Dünya Savaşı'na, Almanya yanlısı Kral I. Konstantin ile İngiliz yanlısı Başbakan Venizelos arasındaki çekişme dolayısıyla ancak 1917 gibi geç bir tarihte İtilaf yanında katılan Yunanistan, bir şekilde galip devletler arasında yer buldu. Ancak İngiltere ve özellikle Fransa, Yunanistan'ın savaştaki küçük rolüyle orantısız büyük isteklerine temkinli yaklaştılar. Yunanistan'a özetle "Eğer Anadolu'yu istiyorsan, o halde bedel ödemelisin. Odessa ve Kırım'a Bolşeviklerle savaşmak üzere 42 bin Yunan askeri göndereceksin" dediler. Hem de bunu büyük bir açıksözlülükle emrettiler.

İzmir'i işgale hazırlanan Venizelos, bu vizeyi almanın başka bir yolu olmadığını anlayınca, aklına çok yatmasa da bu emri uygulamaya koydu. 15 bin Fransız askeriyle birlikte ilk aşamada 23 bin Yunan askeri Odessa'ya çıktı. Herson ve Kırım'a da gittiler. Yunanistan'ın bu bölgede görevlendirilmesinin en önemli nedeni, Odessa'dan Mariupol'e kadar olan Karadeniz kıyısındaki bölgede Kırım dâhil 200 bin (O dönem Venizelos'un memuru olan ünlü yazar Kazancakis'e göre 500 bin) Rum nüfusun olmasıydı. Helen kökenli bu insanları da Bolşeviklere karşı kışkırtmak gerekiyordu.

Yani Yunanistan, Türkiye'den önce Rusya'ya işgal etmişti. Sonu onlar için felaket oldu. 2 ay gibi kısa bir süre içinde Bolşevikler kesin bir zafer elde etti. Fransızlar hızla çekildi, ama Yunan ordusuna bir süre daha kalma emri verildi. Dahası Bolşevikler, işgalcileri coşkuyla karşılayan Rum nüfusu ülkeden sürme kararı aldı. Venizelos, bu mültecilerin işgal edilerek Trabzon'a ya da işgal altındaki İstanbul'a yerleştirilmesi için yalvarsa da, Fransa ve İngiltere bunun fiziken mümkün olmamasından dolayı, hepsinin Selanik, Atina, Pire gibi noktalara yerleştirilmesini emretti. Rusya'dan askeri hezimetle ve dev bir mülteci yüküyle çıkan Yunanistan, emperyalist maşalığının ödülünü bir ay sonra İzmir işgaliyle aldı. Tabii buna ödül denebilirse. Sonu Ege'nin soğuk sularında ve vatana ihanetten dar ağacında biten bir ödül.

FRUNZE'NİN MEKTUBU

Hem Rusya hem Türkiye, o dönem Yunanistan'ın ortak düşman olduğunun farkındaydı. Ankara'daki TBMM hükümeti ile Sovyet Rusya arasındaki kimi ufak sorunları ve güvensizlikleri çözmek adına Sovyet Rusya'nın en önemli devlet adamlarından ve komutanlarından Mihail Vasilyeviç Frunze 'Olağanüstü yetkili temsilci' olarak Ankara'ya gönderildi. Orta Asya ve Ukrayna'da emperyalist işgale ve ayaklanmalara son veren komutan olarak bilinen Frunze'nin Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı görüşmeler, Türk-Sovyet ilişkilerini ileri bir dostluk seviyesine taşıdı. Oğlunun adını Timur koyacak kadar Türk tarihine meraklı Bişkek doğumlu bu büyük komutan, ileride Kızıl Ordu Kurmay Başkanlığı ve SSCB Devrimci Askeri Konsey Başkanlığı gibi çok önemli görevler yerine getirdi.

Frunze'nin Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adına yazdığı, 20 Aralık 1921'de TBMM'de okunan mektubu uzun süre alkışlandı. Frunze mektubunda Yunan işgalindeki Türkiye ile kader bağlarını şöyle ifade etti:

"Mezkûr hükümetler (Batılı emperyalistler) bize karşı da 1919'da Yunan ordularını Odessa ve Herson mıntıkalarında aleyhimize kullanmaktan geri durmadılar. Ve daha fazla olarak, Rusya ve Ukrayna aks-i inkılâpçı (karşı devrimci) generalleri, mülkdarları, servettarları aleyhimize kıyam ettirerek, aks-i inkılâbın galibiyeti takdirinde, İngiliz ve Fransız vesair Avrupa sermayedarları eline düşeceği ümidiyle, her daim aleyhimize çalışmakta idiler."

Sovyet Rusya, Batılı emperyalistlerin kuklası olan Yunanistan'ın her iki ülkenin de ortak tehdidi olduğunu tespit etmiş. Sovyet Rusya'nın Anadolu'daki Millî Mücadele'ye maddi ve manevi desteğinin yan nedenlerinden biri de bu olsa gerek.

BUGÜN DE SAFLAŞMA AYNI

Rusya'nın son Ukrayna harekâtı dünyadaki taşları yerinden oynattı. Devletler, bu harekâta aldıkları tavra göre konumlandılar.

Yunanistan, tarihinde sıkça görüldüğü üzere, batılı emperyalistlerin kuklası rolünde. Rusya'ya karşı yaptırımların, hava sahası kapatma dahil, en hararetli destekçilerinden. Uydusu Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de benzer siyasetler güdüyor. Rusya, Yunanistan'ı 'dost olmayan ülke' kategorisine aldı. İki ülke ilişkileri bitme noktasında. Aslında Türkiye ile birlikte Yunanistan'ın NATO'ya alınması da Rusya'ya karşı bir hareketti. 1980'de ikinci kez NATO'ya dönüşü de aynı planın parçası. Rusya'nın ve diğer sosyalist devletlerin güneyden kuşatılması planı. Türkiye, özellikle son 7-8 yıldır Atlantik'e karşı Vatan Savaşı sürecine girdiği için bu planın dışına çıktı. Ak Parti'nin inişli çıkışlı siyasetlerine rağmen Rusya ile dostluk sürecine girdi.

Aynı Yunanistan, ABD/NATO'nun Türkiye'yi kuşatma planlarının da baş figüranı. Edirne sınırlarımızdaki Dedeağaç'tan başlayarak Girit ve Güney Kıbrıs'a kadar bütün Yunanistan, ABD üssü hâline gelmiş durumda. Asıl hedef Türkiye. Ama aynı üslerin Rusya'yı ve Kuşak Yol'u baltalama üzerinden Çin'i de tehdit ettiği ortada. Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de ABD ve İsrail ile birlikte yaptığı Türkiye'yi hedef alan tatbikatları da bu bölüme ekleyelim.

Yani bugün Yunanistan, ABD'nin emelleri doğrultusunda Türkiye ve Rusya'ya karşı düşmanca faaliyetlerin merkezi konumunda. Sayın Doğu Perinçek'in tespit ettiği gibi, Ukrayna, Karadeniz'deki Yunanistan; Yunanistan ise Akdeniz'deki Ukrayna'dır.

ALTIN FIRSATLAR

Muhafazakâr tarih yazıcılığında, her ikisinin de Ortodoks olmasından hareketle, Rusya ile Yunanistan arasında mutlak bir müttefiklik ilişkisi kurulur, komplo teorileri üretilir. Bu belki, Çarlık dönemi için doğru olabilir. Çarlık Rusyası'nın Osmanlı'ya karşı Yunan ayrılıkçıları, çeteleri kullandığı bir tarihsel olgu. Fakat tarihi dondurmak mümkün değil. Derin dondurucuda belki gıdalar taze kalabilir ama bugünü anlayamayız. Bolşevik devriminden bu yana, Yunanistan hep Rusya'ya karşı konumlandı. 1919 Odessa işgalinde de, NATO'ya katılımında da, bugün Ukrayna konusundaki siyasetlerinde de bunu görüyoruz. Kiliseleri dâhi birbirine düşman.

Bu durum, Türkiye için tarihi fırsatlar anlamına geliyor. Millî Mücadele döneminde olduğu gibi, ortak düşmana karşı Rusya ile işbirliği yapmak, ülkemizin birçok sorununun çözümünde belirleyici. Enerji güvenliği, ucuz enerji, Doğu Akdeniz'deki tehditlere karşı güçlü bir müttefik, Suriye'de PKK'nın kökünün kazınması, KKTC'nin tanınması, özellikle ekonomide Asya kapılarının ardına kadar açılması... Hepsi, ABD emperyalimine karşı tutarlı ve kararlı bir karşı duruşla mümkün. Bugünkü gibi yalpalamalar, Türkiye'yi yalnız ve tehditlere açık halde bırakır.

Kaynaklar:

- Yavuz Aslan, Mustafa Kemal-M. Frunze Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, 2002

- Gürhan Yellice, İstenmeyen Rumlar: Odessa ve Kırım'dan Yunanistan'a Göç Hareketleri 1919, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Bahar 2018, s. 103-140

Yunanistan İzmir Polonya Romanya