Yunanistan’a doğru bakmak
Türkiye - Yunanistan ilişkilerindeki yumuşama Yunan halkında son derece umutlu bir havaya yol açtı.
Siyasetin ince ayarlarından ziyade Türkiye’den gelecek turizm geliriyle ilgilenen vatandaş, son gelişmelerden memnun.
Yunan basını da yeni döneme uyum sağlıyor. Türkiye’ye yönelik düşmanca söylem, yerini daha mutedil bir dile bırakıyor.
Yunan gazeteleri, Türk basının tutumuna dair yaptıkları haberlerde Sabah ve Hürriyet’in kapak haberleri ile benim bir TV kanalında yaptığım konuşmayı referans aldılar. İki ülke arasındaki son gelişmelere dair ismi anılarak referans gösterilen tek Türk gazeteci olmak benim açımdan memnuniyet verici.
İşimizi düzgün yaptığımız için böbürlenecek değiliz, bu zaten bizim görevimiz. Olayı aktarma sebebim, genç meslektaşlarıma bir mesaj vermek.
2021-2022 döneminde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde gerilim zirveye tırmandığında gazeteci gibi değil de savaş pilotu gibi konuşan, “Yunan adalarına tatile gitmek vatan ihanettir” diyecek kadar ileri giden meslektaşlarımız olmuştu. O arkadaşlarımız şimdi yüz seksen derece döndüler, Yunanistan’a ve Miçotakis’e övgüler düzüyorlar.
Biz ise o dönemde soğukkanlılığı ve objektifliği elden bırakmadan yorumlar yapmıştık. Bugün de olaylara aynı perspektiften bakıyoruz, aynı şeyleri söylüyoruz: Türkiye ve Yunanistan iki komşu devlet, kavga etme lüksleri yok. Ancak Yunanistan’daki ABD varlığı, iki ülke arasında çatışma yaratacak provokasyonlara zemin hazırlıyor. Kalıcı Türk-Yunan dostluğunun yolu ABD ve Fransa’nın Adalar Denizini terk etmesinden geçiyor.
Gazetecilik dersimiz ise şu: Siz işinizi ciddiye alır, rüzgara göre dönmezseniz başkaları da sizin fikirlerinizi ciddiye alır.
YENİ FAŞİZMİN BOYALI TİPLERİ
Türkiye’deki orman yangınlarında PKK’nın parmağını görmeyen, ormancılarımızın canlarını ortaya koyarak yaptığı çalışmalara kulaklarını tıkayan, ülkemizi küçük düşürmek için “Help Turkey” diye çirkin kampanyalar yürüten bir güruh var. Çoğunluğu sanat sepet takımından yamalı bohça tipler. Rodos adasındaki yangınlar için nasıl ağlıyorlar bir görseniz, zannedersiniz babalarının tarlasını köstebek sürüsü bellemiş!
Bunlar çok insancıl tiplerdir! Çok doğa dostu tiplerdir! Yeter ki o insan Müslüman olmasın, yeter ki o doğa Müslüman coğrafyasının bir parçası olmasın. Yunan’a, Bulgar’a, Alman’a, Ermeni’ye bol bol sempatileri vardır. Sıra Türk’e gelince burun kıvırıp “çomar” diye hakaret ederler. Çok medeni görünseler de kritik anlarda makyajları dökülür, “yeni faşizmin” boyalı müsveddeleri oldukları görülür.
Neyse ki Yunan, bunlardan daha fazla vicdan ve izan sahibi. Yunan Başbakanı Miçotakis, Türkiye’nin gönderdiği yangın söndürme uçakları için teşekkür etmiş. Yunan medyası da Türkiye’nin hassasiyetinden övgü ile söz ediyor.
Bu tip siyaset üstü konularda iki komşunun yardımlaşması çok önemli. En çok da her iki ülkedeki faşistleri susturmak için.
EVRENSEL AHMAKLIK
Sözde oyuncak Barbie’nin filmi çıkacakmış. Film çıkmadan bir dolu tartışma çıktı. Kapitalizm işini biliyor, “ne kadar çok tartışılırsa o kadar çok para getirir” diyor. Kapitalist kültür endüstrisinin en tuhaf özelliği muhaliflerini de kendi geliri için kullanabilmesi. Adeta eleştirdikçe sizi de kendisine benzetiyor.
Çünkü eleştiriyi anlayarak o kültür ürününden uzak duracak veya ona tepki gösterecek bir toplum yok. İnsanlar bile isteye aptallığa koşuyor. Mercimek beyinli bir güzellik ikonuna dönüşmek pek çok kişiye cazip geliyor. İşte şimdi de sokaklarda üzerinde Barbie giysileri ile dolaşan koca koca kadınlar türedi.
Bizler bu insanları omuzlarından tutup sarsarak uyandırmak istiyoruz. Kapitalizm ise daha kolay olanı yapıyor: Bir eliyle havaya rüya tozu serpip öbür eli ile paralarını alıyor. “Fikre ihtiyacınız yok, insani değerlere ihtiyacınız yok, hatta bir beyne bile ihtiyacınız yok.. Size sadece para lazım, o da benim sunduklarımı satın almak için” diyor…