27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yunanistan’a ve Çipras’a başarılar

Hakkı Keskin

Hakkı Keskin

Eski Yazar

A+ A-

Yunanistan krizine çözüm aranan ve 17 saat süren Avrupa Birliği zirve Toplantısında uzlaşma sağlandı. Çipras ve hükümeti, yapılan referandumdanYunan halkının yüzde 61’inin desteğini alınca, muhalefet partileri de AB ile yapılacak pazarlıklarda hükümete tam destek verme kararı aldı. Böylece Çipras AB devlet ve hükümet başkanlarıyla yaptığı maraton görüşmelerde masaya daha büyük özgüven ve kararlılıkla oturabildi.Radikal sol politika izleyen Çipras hükümetine, AB ülkelerinde ideolojik olarak karşı olan sağ ve tutucu (konservatif) hükümet yetkilileri, bu pazarlıklarda anlaşmayı zorlaştırarak veya askıya alarak, Yunanistan hükümetini istifaya mecbur bırakmayı istiyorlardı. Sosyalist ve Sosyal Demokrat hükümet yetkilileri ise bu yaklaşımı desteklemeyerek, Yunanistan’ın Avroda kalması gerektiğini belirtiyorlardı. Bu görüşte olanlara göre, “Sorun Yunanistan değil, AB’nin geleceğiydi.”Çok zor geçen ve uzun süren bu maraton görüşmesi “AB tarihinin en kritik durumu” olarak değerlendirildi. Konu yalnızca avronunnun güçlü para birimi olmayı sürdürmesinden de öteye, AB’nin geleceğini de etkileyebilecek bir nitelik taşıyordu. Yunanistan’ın avrodan çıkması belki de bir domino etkisi yaratabilir korkusu belirgindi. Öte yandan Yunanistan’ın avrodan ve hatta AB üyeliğinden ayrılması durumunda, Yunanistan’a bugüne değin verilen kredilerin geleceği detam bir belirsizliğe dönüşecekti.
AB’NİN EKONOMİ POLİTİKALARI ELEŞTİRİLİYORAB’nin 64 yıllık tarihindeki en büyük başarısı hiç kuşkusuz, üye ülkeler arasında barışın korunması olmuştur. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının Avrupa’da patlak verdiği ve Dünya’ya yayıldığı hatırlanırsa, AB ülkeleri arasında barışın korunabilmesi son derece önemlidir.Avrupa Birliği’ne üye olma koşullarında 1993 yılında kabul edilen Kopenhag kriterleri de önemle yer alıyor. Bunlar insan haklarına bağlılık, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukuk devleti, azınlıklara ait bireylerin haklarına saygı, çoğulculuk, dışlanmama, tolerans, adalet ve kadın erkek eşitliğidir.En önemli koşullar arasında ayrıca, işlerliği olan bir açık pazar ekonomisi ve AB içersinde rekabet gücüne sahip bir ekonomi bulunuyor. Ancak AB giderek artan yoğunlukta finans sermaye tarafından belirlenen kriterlere göre yönetilmektedir. Buna haklı olarak sol partilerden eleştiriler yapılmakta ve “AB’nin pazarlar ve sermaye için değil, insanlar için bir birlik olduğu” veya olması gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Bu amaçla AB’de reformlar yapılması istenmektedir.Bu bağlamda Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İrlanda’ya uygulanan kemer sıkma politikaları eleştirilmektedir. Bu politikalarla artan dolaylı vergilerden, kısıtlamaya gidilen ücretlerden ve emeklilik maaşlarından dar gelir guruplarının yükü büyük ölçüde artırılmakta, ekonomik kriz bunların sırtından giderilmeye çalışılmaktadır. Sermaye sahiplerinin paralarını yurt dışına kaçırırken gerekli önlemler alınmamakta ve bu kesimlerin vergileri artırılmamaktadır. Yunanistan ve krize giren diğer ülkelerde bu anlayış ve politikalar ağır bir eleştiri görmektedir. Bu durumun sorumlusunun beş aydır ülke yönetimine gelen Çipras değil, daha önceki yönetimler olduğu da bilinmelidir.
ÇIPRAS HÜKÜMETİNE BU ZOR GÜNLERDE BAŞARILAR DİLİYORUMKomşumuz Yunanistan gerçekten çok zor bir süreç yaşıyor. Avrupa Birliği bu güne kadar Yunanistan’a 235,7 milyar avro kredi verildiğini söylüyor. Son olarak Brüksel zirvesinde Yunanistan’a önümüzdeki üç yıl için 86 milyar avro daha kredi verilmesi kararlaştırıldı.Çipras hükümeti çok haklı olarak, verilen kredilerin ekonominin yeniden yapılanmasına, yatırımlara ve ekonomik kalkınmaya yönelik olmadığına, alınan yeni kredilerle var olan borç taksitlerinin ödenmesinin öngörüldüğünü, bu politikaların kabul edilemeyeceğini ısrarla belirtiyor. Ayrıca borçların geri ödenmesi konusunda da daha düşük faiz ve uzun sürelerin öngörülmesiniistiyor.Çipras ve ekibi zirve toplantısında pazarlıkları yaparken, Yunanistan ekonomisinin iflas aşamasında olduğu, bankamatiklerden sınırlı miktarda bile para çekilemez duruma gelindiğini bilmek gerekir. Bu nedenle AB’nin istemlerine boyun eğilerek, bazı kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi ve 50 milyar avroluk bir fon oluşturularak alacaklılara güvence sağlanması, emekli ve çalışanların aylıklarında kesintiye gidilmesi, emeklilik yaşının 67’ye çıkartılması kararlaştırıldı.Ancak borçların geri ödenmesinin daha uzun bir süreye yayılması, Yunanistan’a önümüzdeki üç yıl için 86 Milyar yeni kredinin verilmesi, bu paranın 25 Milyarlık bölümünün yatırımlara ayrılması, böylece de ülkenin kendi ayaklarının üstüne duracak konuma gelmesi, Yunanistan’ın en önemli istekleri arasında yer alıyordu. Bunlar AB yöneticileri tarafından oybirliğiyle karara bağlandı.Bu kararların Yunanistan parlamentosunda yasalaşması, Avrupa Parlamentosunun ve bazı üye ülke parlamentolarının da bu kararları onaylamaları gerekmektedir.Çipras’ı, partisini ve ona yüzde 61 oyla destek veren Yunan halkını kutlamak gerekir. Çok ağır koşullar altında bile olabildiğince dik durmayı ve ülkede bu konuda birlikte tavır almayı Yunan halkı sağladı.Dış borçların bir ülkeyi ne denli zor duruma getirdiği asla unutulmamalı ve Türkiye bu en yeni örnekten ve Osmanlı Devletini tutsak yapan kendi acılı “Duyun-i Umumiye” tarihi deneyiminden ivedi olarak gereken dersi çıkarmalıdır!