30 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yüreklerdeki yokluk

Berna Bridge

Berna Bridge

Gazete Yazarı

A+ A-

Ben 1960-1970’lerin yokluk Türkiye’sinde büyüdüm. Türk kahvesi dışında kahvenin, neskafenin bile olmadığı, kot pantolonun lüks sayılıp yurt dışından getirildiği, benzin ve yağ kuyrukları, akşam kesilen elektrik için hazırladığımız mum ve idare lambaları vardı. Televizyon yoktu. Radyo dinlerdik. İzmir’den İstanbul’a telefon konuşması yapmak için santrale bağlatılır, saatlerce santralin bağlaması için evde, telefon başında beklenir, bağlandığında ses duyulması zor olduğundan ahizenin içine bağırılırdı. O nedenle bizim kuşak cep telefonu ile konuşurken de sesine ayar veremez, gereksizce bağırır. Alışkanlıktır.

Dünya da benzeri bir durumdaydı. Her şey azdı, kanaat vardı. Uçaklar azdı. Trenler, otobüsler yavaştı. Otoyollar ya yoktu ya da çok azdı. Klima yoktu. Butikler çok azdı, elbiseler dikilirdi, terzilere gereksinme vardı. Yine bizim kuşak o azlıkta yetiştiği için kolay kolay bir şeyi atamaz, biriktirir, bir gün işe yarar diye tutar. Varsılla yoksul arası çok fark yoktu. Varsılın 2 çift ayakkabısı varsa, yoksulun bir çift ayakkabısı vardı. Her köşe başında bir bakkal vardı, supermarketler yoktu. Dünya böyleydi.

DEĞİŞEN DÜNYA

Sonra dünya değişti. Bakkallar kapandı, yerini büyük şirketlerin büyük supermarketler zincirleri aldı. Çiftçiler ezildi, genetiği değiştirilmiş tohumlar, büyük şirketlerin üretiminde yapılan tarım, kimyasal, kanserojen tarım ilaçları, hormonlu gıdalar, ne yediğimizi bilmez, birçok zaman zehir yer olduk. Terziler yok oldu, plastikten üretilmiş fabrikasyon giysilerle, ne giydiğimizi de bilmez ve belki zehir giyer olduk.

Çernobil ertesinde SSCB çözüldü, birçok ufak devlete bölünüp küçüldü, çift kutupluluğun bitmesiyle tek kutuplu kapitalist dünya adeta kudurdu. Irak’a saldırdı, milyonlar öldü, arkasından Libya, Suriye, Ukrayna, Gazze, BOP, yarattıkları terör örgütleri, IŞİD, PKK, Boko Haram vb dahil bölgemiz kan gölüne döndü. İkiz Kulelerin yerle bir edilmesi neydi, kime hizmet etti, Kovid neydi, kime hizmet etti, dünya her çeşit korku, kaygı sarmalında huzursuz, dengesiz bir dünya oldu.

VAHŞİ KAPİTALİZMİN HEDİYESİ

İnsana, ahlak değerlerine, vicdana ait değil, paraya, büyük şirketlere, bir avuç en tepedeki insanın gözü doymayan kazancına değer veren bir sistem, aldı başını yürüdü. İnsana değer verilmemesinin sonucunda ABD’de obezite arttı, insanlar zor yürüyecek kilolarda, mutsuz, umutsuz, hepsi depresyonda, işini kaybeden birçoğu ise sokaklarda kartonların üzerinde yatan bir hale geldi. ABD’yi ve birçok ülkeyi başkanlar değil, el altından başkaları idare eder oldu. Bir de üstüne LGBT, trans ameliyatlar, okullarda çocuklara bu konuda anlatılan kafa karıştıran bilgilerin eklenmesiyle dünyanın çivisi çıktı.

Ulus devlet, aile düzeni, her şeye saldırdı bu düzen. Bolluk var, cep telefonları çocukların bile ellerinde, 24 saat elektrik, her şey var, o 1970’lerin yokluğu artık yok ama asıl yokluğu kim fark ediyor? Ahlaki değerlerin, insana sevgi ve dostluğun yokluğu, para için insanların dostluklarını hatta ailesini satması, elden düşmeyen cep telefonları ile çocuklarına ilgi, sevgi göstermeyen anne-babalar, ihmal edilen, duygusal boşlukta, duygusal yoklukta büyüyen çocuklar. Vahşi kapitalizmin hediyesi bunlar, yüreklerdeki yokluk…

Kapitalizm Türkiye