10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yüz yerinden yaralı toplum

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Çok sevdiğim ve yazanı belli olmayan bir halk şiiri diyor ki: Aşığım dağ gezerim/ Bülbülüm bağ gezerim /Yüz yerimden yaram var/ Sanırlar sağ gezerim Halk şairleri halkın özlemini dizelere döker ve onların dertlerini, acılarını dile getirirler. Şiirde sözü edilen aşığın nice dertler içinde yaşam kavgasını sürdürme çabası dile getirilmek istenmiş. Aşık dertler, acılar içindedir, binbir güçlükle yaşama tutunmak istemektedir. Onu görenler onun acılarının ayırdında değildir ve onu sağlam bir adam olarak görmekte ve öyle değerlendirmektedirler. Toplumlar da bazen şiirde sözü edilen aşığa benzerler. Dışarıdan bakıldığında ayakta duran diri bir topluma benzerler fakat iç dünyasında sırtından yüzlerce kez hançerlenmiş ve yok olmaya hazır gerçeklerle boğuştukları bilinmez.

TOPLUMUN GERÇEKLERİ

İçinde yaşadığımız toplumun çok ciddi sorunları vardır ve bu haliyle yüz yerinden yaralı aşıklara benzemektedir. Bu toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları onu çaresiz bir yalnızlığın içine, bir umutsuzluk girdabına doğru hızla sürüklemektedir. Siyasal ihtiraslar toplumları çıkmaz sokaklara doğru sürükleyebilir. Bir kişinin doymak bilmeyen ihtiraslarını tatmin için ülke demokratik düzene, hukukun üstünlüğüne veda etmek zorunda bırakılabilir. Siyasal zorbalar, menfaat avcıları akbabalar gibi o toplumun değerlerini, üstün güce yaranmak için, yok etme yarışına girebilir. Almanya 1930’larda bu süreci yaşadı. Siyasal terör timleri yurttaşların yüreğine korku salarak, parlâmentoyu yakarak sonsuz yetkilerle donatılmış tek adam döneminin kapılarını açtı ve önce Alman halkı sonra dünya bu gemlenemeyen siyasal ihtirasın bedelini çok ağır bir şekilde ödedi. Siyasal ihtiras dağ başından aşağıya yuvarlanan kar topuna benzer. Onu tepelerden yuvarladıktan sonra durduramazsın. O küçük kar topu aşağıya inerken büyürde büyür ve önüne çıkan her şeyi ezer.

YARALI TÜRKİYE’NİN SORUNLARI

Ülkemiz 420 milyar dolar borç altındadır. Türk parasının değeri hızla düşmekte ve buna bağlı olarak hayat inanılmaz derecede pahalılanmaktadır. İşsizler ordusu 6 milyona ulaşmıştır. 9 milyon insan kayıt dışında kölelik koşullarında çalıştırılmaktadır. Çalışanlar ekonomik kıskaç içindedir yetersiz ücretle pahalı yaşama karşı mücadele vermektedir. İşyerleri ard arda kapanmaktadır. Uluslararası kuruluşlar bu yıl 13 bin işyerinin iflas edeceğini beklemektedir. Çalışanlar plastik para ile (kredi kartları ile) yaşama çabasındadır. Çalışanların iş güvencesi yoktur. AKP kıdem tazminatını da kaldırarak, Zorunlu Arabuluculık Yasa Tasarısı hazırlayarak, bu güvence yokluğunu daha da pekiştirmek istemektedir. Hükümet özgür sendikacılığı yok etmek ve yandaş sendikalar yaratmak çabasındadır. Grev hakkı sözde vardır ama fiilen yoktur çünkü hükümet grev erteleme sevdalısı olmuştur. İş mahkemeleri öylesine yoğun ki davalar üç-dört yıl sürmekte hak aramanın hiçbir anlamı kalmamaktadır. Bütün bu çalışma yaşamı olumsuzluklarını işçi sendikaları, konfederasyonları doğal karşılamakta ve hiçbir konuda seslerini çıkaramamaktadır. Sendikaların çoğunluğu ve üç konfederasyon bu bozuk düzenle bütünleşmiştir. Sosyal yaşamda, ekonomik sorunları çözmesi gereken ama çözemeyen AKP cehaleti ayağa kaldırmak çabasında son derece başarılıdır. Fen liselerini kapatıp imam hatip okulları açmak, üniversitelerden bilim adamlarını kovup yerine ulema yetiştirmek peşindedir. Bir de sarık sarma mecburiyeti getirilirse ülke beyaz zambaklar yerine sarıklı imamlar ülkesine dönüşecektir. Yurt dışında katıldığım toplantılarda bana, “Quo Vadis Turkey?”( Türkiye nereye gidiyor?) diye soruyorlar. Cevap veremiyorum. Siz verebiliyor musunuz? Tünelin ucunda ışık görebiliyor musunuz? Eğer göremiyorsanız gerekeni bugün yapın, daha da karartılmak istenen odanızın perdelerini aralayarak aydınlıkla tanışmaya hazırlanın.