29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yüz yıllık parantez! -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

AKP Hükümeti’nin mevcut Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 1959 yılında Taşkent’te doğduğuna bakıp yanılgıya kapılabilir insan. Taşkent, Özbekistan’ın Taşkent’i değil, Konya’nın Taşkent’i. Aslına bakarsanız, Ahmet Davutoğlu’nun hal ve gidişine, izlediği “irredantist” politikaya bakıp doğum yeri Taşkent’i Özbekistan’a götürmek de mümkün.

Ancak onun “irredantist”liği Türkî değil İslâmî, Osmanî.

1990 yılında, Malezya İslam Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak başladığı akademik hayatı da, siyasal alandaki yükselişi de bana inandırıcı gelmiyor. Sanki bir yerlerden kayırılıyormuş, bir yerlerde dayısı, bir torpili varmış duygusu uyanıyor bende.

Ayrıca, hayallerle dolu, 2009 yılında 40. basımı yapılan “Stratejik Derinlik” (Küre Yayınları) adlı kitabının eski CIA ajanları ve strateji uzmanları tarafından kutsal kitap haline getirilmesi de son derece ilginç bir durum.

***

Ayrıca, bir başka ilginç durumu saptamak ve kabul etmek zorundayız: Ahmet Davutoğlu, Cumhuriyetin geleneksel dış politikasını elinin tersiyle itip “Stratejik Derinlik” adlı kitabında dile getirdiği kendi dış politika stratejisini uygulayan ilk dışişleri bakanı.

Bunun son örneğine, AKP Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı tarafından düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada tanık oluyoruz. Davutoğlu, Balkan Savaşı’nda kaybedilen Avrupa topraklarından, I. Dünya Savaşı’nda elden çıkan topraklardan masalsı bir dille söz ediyor:

“Biz bu toprakları terk etmedik. Geçen yüzyıl 1911’i Trablusgarp için alın 2011, 1912’yi Bulgar, Balkan muhacereti alın 2012, 1917’yi Kudüs’ten ayrılışımızı esas alın 2017 veya Orta Doğu’dan ayrılışımızı esas alın 2018’e, yüzyıl sonra bu parantezi kapatıyoruz. Geçen yüzyıl bizim için bir parantezdi. Bu parantezi kapatacağız... Hiç kimseyle savaşmadan, hiç kimseyi düşman ilan etmeden, hiçbir sınıra saygısızlık yapmadan, tekrar Saraybosna’yı Şam’a, Bingazi’yi Erzurum’a, Batum’a bağlayacağız. Bizim gücümüzün kaynağı bu. Şimdi apayrı ülkeler gibi gelebilir ama 110 yıl önce Yemen ile Üsküp aynı ülkenin parçalarıydılar. Ya da Erzurum ile Bingazi. Bunu dediğimizde, bize ‘Yeni Osmanlıcı’ diyorlar. Bütün Avrupa’yı birleştirenler, yeni Romacı olmuyor, Ortadoğu coğrafyasını birleştirenler Yeni Osmanlıcı oluyor. Osmanlı’yla, Selçuklu’yla, Artuklu’yla, Eyyubi ile anılmak şereftir, ama bizim hiçbir zaman hareketle hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmadı, olmayacak.” (Sol, Yurt, 04.03.13)

***

Konuşmanın konusundan habersiz bir dinleyici Dışişleri Bakanı’nın THY’nin yeni açılan uçuş hatlarından söz ettiğini sanabilir. THY bile ilgili tarafların iznini almadan, Yemen ile Makedonya (Üsküp) arasında bir uçuş hattı açacağını dünyaya ilan edemez. Ama Davutoğlu, Osmanlı’nın geçen yüzyılda terk ettiği, terk etmek zorunda kaldığı topraklara Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıl sonra geri döneceğini söylüyor. Sanki bir film festivalinde “Kara Murat’ın Dönüşü” filminin tanıtımını yapıyor. Ve tarih bilincinin gerekliliğinden söz eden Davutoğlu, bu bilinçten ne denli yoksun olduğunu kanıtlamış oluyor.

Konuşmasının ortasında, Avrupa Birliği’ni kuranlar neden Romacı olmuyor da “biz” Yeni Osmanlıcı oluyoruz diye kınamayla soruyor.

Ne yazık ki tam anlamıyla çocukça bir soru. Avrupa Birliği’nin temelleri, yanlış anımsamıyorsam, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın katılımıyla Roma’da atıldı. Sonra evrile evrile günümüze geldi. Yani tarafların ortak iradesiyle.

Peki, Ahmet Davutoğlu’nun (dolayısıyla AKP hükümetinin) Saraysosna’yı Şam’a bağlama niyetinden bu ülkelerin hükümetlerinin haberi var mı?

Davutoğlu’nun adını andığı ülkeler, isterlerse, AKP hükümetini emperyalist hevesleri olmakla suçlayıp protesto edebilirler; bu açıklamayı bir din ya da ırk dayanışması sayıp Türkiye Cumhuriyeti’ni “irredantist” olmakla suçlayabilirler. Ki bu da yayılmacılıktır.

***

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun sözünü ettiği ülke ve kentleri bilenler, ileri sürdüğü düşüncelerin ne denli içi boş olduğunu söyleyecektir. Sıkıysa Sofya’da, Tiran’da, Belgrat’ta 400-500 yıllık ortak tarihten söz et bakalım. Aynı şey Şam, Bağdat, Kahire, Sana (Yemen), Mekke ve Medine için de söz konusu. Adını yazdığım kent ve ülkelerde Osmanlı bir emperyalist işgalci ve sömürgecidir.

En kibarından, Araplar gibi, Osmanlı egemenliğin uygarlıklarına en büyük darbeyi vurduğunu, gelişmelerine engel olduğunu söyleyeceklerdir.

Örneğin, “Romalılar ayak bastıkları yeri imar etmişlerdir, yollar, köprüler, limanlar inşa etmişlerdir. Oysa Türkler, yönettikleri yerlerden sadece vergi toplamışlar, fakat buna karşın, bu yerlerin refahını ve kaynaklarını geliştirici hiçbir şey yapmamış, her şeyi ihmal etmiş, aldıklarına karşılık hiçbir şey vermemiştir” diye yazacaklardır. (İlhan Arsel, “Arap Milliyetçiliği ve Türkler”. İnkilap Kitabevi, s.187)

Vâni Mehmet Efendi ile Danişmend’in belirttikleri gibi, Arapların Hadislerde Türklerle ilgili zarif düşünceleri vardır:

“Türkler size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyin, çünkü sizi severlerse yerler, sevmezlerse öldürürler.” (Age. s.58)

Ama Araplar da Türkler’in “Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü” dediklerini biliyorlar.

***

Stephen Kinzer türünden ABD dış politikasının temsilciliğini yapan şakşakçı yazıcılar,

“Ezber Bozmak” (İletişim Yayınları) gibi sıradan ama iddialı kitaplarında, Davutoğlu’nun stratejik derinlik uygulamalarını, komşularla sıfır problem politikalarını 2010 yılında göklere çıkarırlar (s.217) ama üç yıl sonra bu stratejik derinlik kavramının fos çıktığına tanık olmuşlardır. İşin kötü yanı Davutoğlu’nun bu gerçeği görmemiş olmasıdır.