27 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yüzümüz duvara karşı

Feridun Andaç

Feridun Andaç

Eski Yazar

A+ A-

Zamane algısına dönüştü yaşadığımız körlük.

Alacakaranlık sarınca her yanı kötülüğün dili egemen oldu duygularımıza. Sözcükleri bununla kirletmenin hüner sayıldığı bir çağdayız. Çürüme hayatın her alanında. Ayakların baş olduğu bir zamandan geçiyoruz. Sık sık yinelerim, göç geri dönünce topallar önde gider. Eksiklik bir şeydir elbette, ama gelin görün ki bir toplumu eğer kötürümleştiriyorsanız; demek ki iyi gitmeyen bir şeyler var. Eğitimde, ailede, adalet sisteminde, gündelik hayatın akışında…

Sonrası feryat figan…

Peki neredeydiniz şu güne kadar?

Bakmıyoruz, görmüyoruz. Yaşadığımızın anlamını yerli yerine koyamıyoruz. Günü, zamanı bir saman alevi gibi tüketiyoruz.

Çoğu kez, uzağında duruyoruz hayatın. Gündelik bilgilerle yaşıyoruz. Ya kulak misafiri olarak öğreniyoruz ya da geçip televizyonun karşısına, gezinip duruyoruz sunulan dünyalar arasında. Oralardan devşirilenleri yaşama biçimi kılıyoruz.

Kendimize bakmayı sevmiyoruz! Görmeyi, anlamayı, keşfetmeyi, öğrenmeyi. Dik duruş nedir, ahlâk, vicdan ne demektir bihaberiz! Bir içkörlüktür yaşayıp ettiğimiz. Başkalarının hayatını gözlemenin sanrısı vardır içimizde ama kendimizi incelemeyiz.

Göz göze gelmekten ürkeriz, söz söze durmak en yabancısı olduğumuz şey. Birbirimize bakarak konuşmayı sevmeyiz.

Kuşların dilinden bihaberiz. Doğanın değişiminden, mevsimlerin renginden uzağız. Kışı özlemeyiz, yağmura lanet okuruz; baharı dertsiz olduğu, yazı tembellik getirdiği için bekleriz.

Sokakların ölümüne aldırmayız, unutmuşuzdur bir mahallede yaşamanın sıcaklığını. Marketler, alışveriş merkezleri bakışlarımızla erir... Sanal dünya gözbebeğimizdir.

Yüzümüz duvara karşı yaşarız, öyle de yazarız. Fetişleştirmede de üzerimize yoktur. Hayatı ıskaladığımızın farkında değilizdir.

Evlerimiz birer sığınak, işlerimiz/uğraşılarımız yabancılaşma arenası. Sevmeden başlarız güne, usançla tüketiriz. Gecenin dilini çözmeden teslim oluruz düşsüz uykulara...

Kapanırız kendi dünyamıza. Görmek istemeyiz ötesini. Dünyanın seyri film gibi gelir bize. Savaşlar, ölümler, acılar, yoksulluklar vb. çok ötemizdedir.

Yüzümüz duvara karşı, bakışsız bakarız.

Yaşadığımızı sanırız hayatı, bize sunulan günü. Ötemizdeki renklerin, uğuldayışın farkında olmayız sıklıkla. Üşeniriz pencereyi açmaya, gökyüzüne bakmaya. Göğü adımladığımızı sanırız bazen. Dalda tüneyen karganın zihninden geçenleri düşünmeyiz. Ondaki kavrama bilincine uzağızdır. Mavi gökte süzülen turna katarını leke gibi görürüz. Uzağızdır doğanın deviniminden.

Sevgisizlik çölünde bir derviş gibi sanırız kendimizi bazen. Bilmeden bilge, öğrenmeden öğretici kesiliriz. Ayağımızın altındaki yerin anlamını bilmeyiz, aidiyet duygusunun insanı var eden değer olduğuna kaparız bakışlarımızı.

Kitapsız, kedisiz, aşksız hayatı seçeriz çoğunlukla. Çabuk tüketiriz her şeyi, sevgileri tükettiğimiz gibi.

Engelsizliğin engeli oluruz kendimize, farkında olmayız. Yüzümüz duvara karşı hayatı ıskaladığımızı biri anlatır bir gün, küseriz ona. İzlediğimiz bir filmde görürüz kendimizi. Acırız haline o duruma gelenin.

Arayışın, bilmenin kaygıları çok uzağımızdadır. İmkânsızlığın duvarlarıyla etrafımızı ördüğümüzün farkında olmayız.

Umursamayız başkalarının gelip içimize alçı doldurmasına.

Gün gelir ölürüz, kimse sormaz adımızı. Yüzümüz duvara karşı...

Düşümde gördüklerimi yazıya geçerken, nelerin zamanla aramda durduğunu düşündüm. Bellek... Ah! O acımasız yolculuk, düşlerimin seranadıdır her dem. Kaçamayız ondan, aksine sığınırız.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları