Yüzyılın yolsuzlukları
Almanya mahkemesinde kayıtlı ismi “Deniz Feneri Derneği” olan kuruluş yöneticileri tarafından, muhtaçlara yardım amacıyla toplanan 41 Milyon Euro’nun büyük bir kısmı, gasp edildi. Frankfurt Mahkemesi Eylül 2008’deki kararında, ihtiyaç sahiplerine yardım amacıyla toplanan paranın 18 milyonuyla Almanya ve Viyana’da evler ve yat alındığını saptadı. Mahkeme, paranın 17 milyonunun Türkiye’ye gönderildiğini, bunun da 8 milyonunun Türkiye’deki Deniz Feneri’ne verildiğini, geri kalan 9 milyonun kimlere aktarıldığının ise belirlenemediğini açıkladı.
Suçlarını kabul ettikleri için, Deniz Feneri Derneği yöneticisi ve Kanal 7 Televizyonu Genel Müdürü Mehmet Gürhan, yardımcısı Firdevsi Ermiş ve mali müdür Mehmet Taşkan’a Frankfurt Mahkemesi toplam 10 yıl 5 ay hafifletilmiş ceza vermişti.
Alman mahkemesi gerekçeli kararında, esas suçluların Türkiye’de ve AKP hükümetiyle ilişkili olduğuna dikkat çekmişti. Almanya’da hapis cezası alan 3 dernek yöneticisinin dışında gerçek yönetim ve kontrolün Türkiye’den yapıldığına, Türkiye’de Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın, Zahid Akman, İsmail Karahan ve Harun Yoldaş’ın da bu yolsuzluktan sorumlu olduklarına vurgu yapıyordu mahkeme. Almanya ve dünya basınında geniş yankı bulan bu karar hakkında “artık paraların AKP’de parti işleri için kullanıldığının tartışılmaz” olduğunu yazıyordu Alman gazetesi TAZ.
TÜRKİYE´DE YARGIYA DİZAYN
Türkiye’de bu davaya uzun bir gecikmeden sonra Eylül 2008’de başlandı. Soruşturmaları Cumhuriyet Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yeren ve Mehmet Tamöz tarafından yapılan eski RTÜK başkanı Zahid Akman ile Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan, Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik ile Ali Solak, Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklandı.
Ne var ki soruşturmayı yürüten savcılar, bu davanın siyasilere kadar uzanan diğer boyutlarını da araştırmak istiyordu. Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararıyla görevlerinden alındılar. Hatta haklarında, görevlerini kötüye kullanma gerekçesiyle dava açıldı. Sonra da tutuklanan Zahid Akman ve arkadaşları serbest bırakıldı.
Böylece Frankfurt mahkemesi kararında yolsuzluğun AKP’ye kadar uzandığı kuşkusu daha da arttı. Almanya’da “Yüzyılın Yolsuzluk Davası” olarak büyük ilgiyle izlenen bu davada, Türkiye’de yargıya ne denli müdahale edildiği, Almanya medyasında büyük bir hayretle yankılandı. Eylül 2008’de Türkiye’de görülmesine başlanan 20 sanık hakkındaki Deniz Feneri davası, kabul edilmesi mümkün olmayan gerekçelerle 13 Mayıs 2015 tarihine değin uzatılarak, zaman aşımı nedeniyle de beraatla sonuçlandı.
DÜNYADA BENZERİ OLMAYAN YOLSUZLUKLAR
13 yıllık AKP döneminde Türkiye, dünyada benzeri olmayan büyük yolsuzlukları yaşayan ülke oldu. Deniz Feneri davasının büyük ilgi görmesi, “muhtaçlara yardım için” toplanan milyonların, gasp edilmesinin Almanya mahkemesinde görülmesi, dernek yetkililerinin suçlarını kabul etmeleri ve cezalandırılmaları oldu.
Ancak Yeşil Sermaye olarak da bilinen ve İslami Holding adı altında kurulan bir dizi şirket tarafından, yurt dışında yaşayan yüz binlerce insanımız yüksek gelir vaatleriyle aldatıldı. İslami holdinglerin yaklaşık 30 milyar düzeyinde para topladığı, bir süre sonra da iflas ettikleri gerekçesiyle, toplanan paralar artık geri verilmedi. Yaklaşık altı yüz bin kişinin, yurt dışında ağır koşullar altında yaptıkları tasarruflar, daha çok camilerde dini duygular da istismar edilerek gasp edildi. Bu olay birçok intihara neden oldu, büyük acılar yaşandı. “Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği”nin açıklamalarına göre, bu holdinglerin AKP’ye para transfer ettikleri, bu parti tarafından korundukları, bu nedenle de haklarında gerekli kovuşturmanın yapılmadığı önemle belirtilmektedir.
Hiç kuşkusuz, 17 ve 25 Aralık 2014 kovuşturmalarında 100 milyar Euro’yu aşan yolsuzlukların ve iddiaların onda biri, gerçek demokrasinin olduğu bir ülkede olsaydı, hükümet derhal istifa eder, sorumlular yargılanırdı. Yolsuzluklar ve yargıya yapılan müdahaleler, ne yazık ki Türkiye’nin itibarını derinden sarsmıştır.