23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zamanda geriye yolculuk yapıldı

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Size, teknolojik olmasa bile siyasal bir bilimkurgu yolculuğunu hatırlatalım. Dün, erken seçim isteyen Devlet Bahçeli, zaman tüneline girip 7 Temmuz 2002’ye uçtu.

O günlerde başımızda DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti vardı. Türkiye, 2001 ekonomik krizini yaşamış, belini doğrultmaya çabalıyordu. Ortaklardan Devlet Bahçeli birden bire, “3 Kasım 2002’de erken seçim olsun!” diye ortaya çıktı.

Ve o tarihte erken seçim yapıldı. Ekonomide daha olumlu sonuçlar ortaya çıkmadığından koalisyon partileri ve DYP baraj altında kaldı. Yeni kurulan AKP yüzde 34 oy alıp milletvekillerinin yüzde 66’sını kazanarak tek başına iktidar oldu.

Ve geldik bugüne...

Diyor ki Bay Bahçeli: “Türkiye’nin (normal seçim için) 3 Kasım 2019’a kadar dayanması kolay değildir. 3 Kasım 2019’a kadar ulaşmak her dakika zorlaşmaktadır.”

O yüzden de 26 Ağustos 2018 Pazar günü milletvekili ile cumhurbaşkanlığı seçiminin birlikte yapılmasını istiyor.

2002’deki erken seçim isteği ile AKP’yi iktidara getirtmişti.

Şimdi ise, çöken AKP’yi başta tutmak için erken seçim istiyor.

Dış güçler ona bu görevi verdiler; oda işini böyle yapıyor.

Bu iktidar döneminde yabancı para babalarına bu ülkenin tam 150 milyar dolar faiz ödediğini bilirseniz, AKP’nin neden başta tutulduğunu anlarsınız.

PKK VE IŞİD’E CAN SUYU

Batı sömürgecileri, 19. Yüzyıl’da Doğu’yu işgal ederken kullandığı temel propaganda sloganı şu idi: “Doğu’ya medeniyet götürüyoruz!”

21. Yüzyıl’da aynı sömürgeci Batı, işgal ve sömürüsünü şu slogan altında saklıyor: “Doğu’ya demokrasi ve insan hakları götürüyoruz!”

Önce Irak’ta sonra Suriye’de ortaya çıkan kanlı manzaranın yaratıcısı olan ABD ve bu ülkenin çakal ortakları İngiltere ile Fransa, bu gerekçe ile dünyayı aldatıyor.

Ve Suriye’ye geçen hafta sonu füze saldırısı da bu amaçla yapıldı.

Çünkü, Suriye yönetimi, 7 yıldır yürütülen terörist saldırıları artık yenmek üzereydi. IŞİD denilen kanlı katiller ordusu çökertiliyordu. PKK’nın Suriye kolu Afrin’den atılmıştı.

İşte Batılı sömürgeciler, İslam dünyasını parçalamak için kullandıkları bu CIA imalatı örgütleri korumak için Suriye rejimini bombaladılar. Saldırının başka amaçları da vardı ama asıl amaç, teröristleri ayakta tutarak Suriye’de devlet düzeninin geri gelmesini önlemekti.

Ne kadar kargaşa, o kadar sömürü.... Ve İsrail’e güvenlik...

ŞAM SARAYI DEĞİL ANKARA SARAYI

Doğu Akdeniz’e konuşlanan Haçlı ordusunun Suriye’yi vurmasına en çok bizim AKP’liler sevindiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım hazretleri, Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu Ahmet Efendi, “Çok iyi oldu!” anlamında açıklamalar yaptılar.

Ama biliniz ki o füzeler Şam Sarayı’nı değil Ankara’daki malum sarayı vurdu.

Neden mi?

AKP’ye oy veren kardeşlerimiz de dahil Türk ve Müslüman olan hiç kimse, sömürgeci Haçlı ordusuna alkış tutmaz; alkışlayanı da başında istemez.

Erken veya zamanında ne zaman yapılacaksa; o seçimlerde Amerikan füzelerinin Esad’ı değil Erdoğan’ı vurmuş olduğunu anlayacaksınız.

Facebook ve TC Ulaştırma Bakanlığı

Rakamlar gösteriyor ki Facebook, müşterilerinden iyi para kazanıyor ama onların sıkıntılarını çözmek için görevini tam yapmıyor. Facebook sayfam birilerinin eline geçti. 5 bin takipçili sayfama ulaşmam mümkün olmadı. Kimliğimi ispat etmek için Facebook’a nüfus cüzdanımın ve basın kartımın fotolarını ilettim, yardım istedim.

E-postama bir link yolladılar ve onu kullanarak hesabıma erişeceğimi bildirdiler.

Ama o link standart facebook linki idi ve işime yaramadı.

Özetle: Yaşadığınız bu türlü sıkıntıları facebook’a iletemiyorsunuz. Bir iletişim adresi bile yok.

Türkiye’de milyonlarca kullanıcısı olan bir işletme, üyelerini böyle yüzüstü bırakma hakkına sahip midir?

Üyelerini sadece rakamlardan ibaret gören bu anlayışı kınıyorum.

Ve facebook’u, üstünde fotoğrafımın bulunduğu, 2 yıldan fazladır kullandığım hesabımı bana geri vermeye çağırıyorum.

İyi niyetle duyuruyorum: Sayfamı geri vermez ise facebook’u ben mahkemeye vereceğim.

***

Bir uyarım da Ulaştırma Bakanı Sayın Ahmet Arslan’a...

Sayın Bakan! Bu kadar geniş bir kitleyi müşteri haline getirmiş olan bir şirketin Türkiye’de belli bir iletişim adresi ve yeterli hizmet birimi olması gerekmez mi?

TC Ulaştırma Bakanlığı, meyvesini yediği ağaca hiç bakmayan bu facebook’u acilen hizmet alanını genişletmeye zorlamalıdır.

Bu uluslararası tekelleri, bizleri gönüllü köleler gibi görmesine dayanamıyorum.