23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zeliş

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

Necati Cumalı’yı, TDK kurultaylarında tanımıştım. Yakınlaşmamıza, dostluğumuza ilk öykü kitabım Çürük Kapı vesile olmuştu. 1979 yılında Lions Öykü Ödülünü almıştım, seçici kurulda Oktay Akbal, Behçet Necatigil gibi edebiyatçılarla birlikte Necati Cumalı da vardı. Bu yarışmadan sonra karşılaştığımızda, “Sana küçük bir harçlık gönderdik, aldın mı?” demişti. Daha sonraki karşılaşmalarımızda, bir baba gibi; “Hani nerde yeni öyküler, nerde yeni öyküler?” derdi. Bilimle yazmak arasında gidip geldiğim, epeyce de bocaladığım o günlerde bana asıl yapacağım işi ne güzel hatırlatırdı.

Necati Cumalı; Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt gibi yazarlardan hemen sonra ya da aynı yıllarda okuduğum yazarlardan. Adını andığım bu yazarlar Anadolu coğrafyasının farklı bölgelerini edebiyata getiren, genellikle de köylüleri konu alan romancılarımızın başında yer alırlar. Anadolu’yu, köyüyle, kasabasıyla bölge bölge edebiyata sokan bu yazarlar kuşağı içinde özgün bir yeri vardır Necati Cumalı’nın. Şairliğini duyumsatır romanlarında da öykülerinde de, kendine özgü bir sıcaklık bulurum yapıtlarında.

Necati Cumalı’nın büyüyüp yetiştiği Urla çevresindeki tütün üreten köylüleri anlattığı romanlarının genel başlığı “Tütün Zamanı” adını taşır. 1959 yılında ilkin Yağmurlar ve Topraklar adıyla yayımlanan Zeliş bu dizininin ilk romanıdır. Benim elimdeki nüshası 1981 yılında (8.baskı) Tekin yayınevince yapılmış. Her bölüme öykü gibi ayrı bir ad vermiş yazar. Kolay okunan, sıcak, akıcı bir roman... Olaylar bir aşk öyküsü etrafında gelişir.

Köy yaşamı, üretim içindeki köylüler, çalışmalarını bazen eğlenceye, yarışmaya dönüştüren tütün üreticileri, onların kavgaları, çekişmeleri güzel anlatılır romanda.

Zeliş ve Cemal bağ komşusu iki ailenin çocukları. İpini koparıp kaçan keçiyi yakalamak isterlerken başlayan bir yakınlaşma olur aralarında. İpi tutmak isterlerken birbirine dokunan iki el, iki gencin bedenlerini değiştiriverir: “Burnunun dibinde saçlarının bir tuhaf kokusunu, dirseklerinin gerisinde dik göğüslerinin kendisini şaşırtan sertliğini, diriliğini duydu. İkisi de bütün vücutlarını, sırtlarını, saçlarının dibini, baldırlarının gerisini yakalayıp, yüreklerinin hızını arttıran, sonra gene başladığı yere, ellerine dönen bir ürpermeyle sarsıldılar.” (s. 21)

Zeliş’teki değişiklik evdekilerin de gözünden kaçmaz…

İki genç kuyu başında buluşurlar bazen, konuşacak şey bulamazlar. Dilleri tutulur.

Babası Recep, birazcık kahveyle, bir paket şekerle tavlanacak kadar yoksul bir köylüdür. Mal satar gibi kızını Bekir’e satma hesapları içindedir. Kızın aklını çelmek için araya bohçacı kadınlar da girer. Gönlü Cemal’dedir Zeliş’in, “Üç arşın basmaya satılacak gönül yok bende” diye Bekir’in aracı koyduğu kadını uzaklaştırır kendinden.

İki gencin aşkı zorluklarla sınanacaktır.

Zeliş’ten yüz bulamayan, parayla pulla istediğini elde edemeyen Bekir, it kopuk takımından üç kişiyi yanına alıp Zeliş’i kaçırma planları yapar. Başına gelecekleri önceden anlayan Zeliş, Cemal ile kaçar, böylece karşı tarafın palanı da bozulur.

Olayın kahvedeki yankısına, konuşmalara bakınca, kız kaçırma olaylarının çevrede çok yaygın olduğunu anlıyoruz. Herkes avukat, yargıç kesilir, mahkemenin vereceği cezaya kadar bilinir, tahminler yürütülür.

Jandarmanın aradığı genç âşıklar bazen terk edilmiş ören bir yerde, bazen merhametli bir tanıdığın evinde geçirirler günlerini. Kaçak yaşamın gecesi bir başka, gündüzü bir başka zordur, ama hiç sarsılmayan, eksilmeyen, paraya pula, baskıya boyun eğmeyen bir aşkla bağlanırlar birbirlerine.

Necati Cumalı, köylüler gibi adli makamları, kolluk güçlerini de başarılı gözlemlerle anlatır. Onların hangi koşullarda, hangi duygularla, hangi hesaplarla çalıştıklarını bir avukat olarak iyi bilir.

Sonunda üstün gelen gençlerin sevgisi olur. Adli makamlardan kendilerini kurtarırlar, İzmir otobüsüne binerler; iki genç âşık hayata birlikte ilk adamlarını atarlarken, ellerinde küçük bir bohça vardır. Bütün varlıkları sevgileri ve bu küçük bohçadır.

Kitap önerisi: Can yayınevinden iki kitap: 1. Ramazan Güngör, Gökçukuru (öykü). 2. Halil Cibran, Meczup (deneme).