27 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zerrin'le 30. Yılımızda

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

I

Bir başka uzun yürüyüş bizimkisi, uzun

Yol boyu doğan çocuklar ve doğamayanlar,

Süt bulan çocuklar ve bulamayanlar.

Oradaki evden gelirdi sesi: Çarpan kapı bizim.

Söyle bana sevgilim, otuz yıllık yeni gelin:

Kimse bilmiyor, hiç kimse bilmiyor niçin,

Yumurta cam sesiyle kırılıyor ve çatlayıp

Kana karışan son istek, yoksa yeni bir şey mi?

Ne peki? Bırak beni! Hayır sen! Hayır!

Evimiz her zaman kalabalık, konuk çok,

Kovulmuş emekçiler, topraksız köylü çocukları.

İpten indirilenin naaşı pencere önünde,

Bir de ulusal mesele doldurmuş salonu...

Afedersiniz, Erdal'ın boynundaki yara iyileşti.

Yer yatağında uyuyor büyük arzumuz, iddiamız.

Hayat soğudu, biraz türkü söyleyelim mi?

Evin camları üzümlü, yatak yaprak içinde,

Evimiz gezip duruyor bir Kurtuluş'ta, bir Cennet'te.

Tepeler yağmurlu, evimizin ovası boş,

Evimiz gezip duruyor bir Ramallah'ta, bir Cenin'de.

Boş topraklar, çocuksuz kadın gibi ağlarmış,

Bu yıl ayçiçeği ekelim güneyli, güneşli.

Bol ışık alsın yeter, bakır tepsileri biz taşırız;

Hasat zamanı arkadaşlar çoğalır, yürek ısınır,

Ürünle birlikte yüze vurur güzellik, cömertlik.

Buralara kadar nasıl geldik, bu savaş alanına?

Söyle bana sevgilim, otuz yıllık yeni gelin:

Hangi gönül enerjisi yakıtımız oldu da,

Karatoprak ve su ve hava ve ateşle yoğrulmuş

İlk kıpırtının, çamur içinde kafa tutuşu...

Peki biz, boyun mu eğecektik azgın tehtide?

Afedersiniz, ayaklandık diyecektim...

Biz değil miydik rüzgarın kalbi ve boşalan selin?

Kristal vazoyu ortasından çatlatan ne çiçeğidir?

Üç zambak kara, kızıl ve ağ... Hadi canım,

Buna kim inanır, kim ağartır ömrünü yaşlanmayla?

Özel bir hayat istemedik biz, niçin bu tehdit?

Yaşamak istedik sade yaşamak; ama değil suyun

Gölde uyuyan hali, buz hali de değil, asla.

Biz kaynayan su gibi kaynayıp coştuk,

O buharla döndürdük yerin çarkını ve sonra

Hesabını vere vere, milimiyle havaya karışmak,

Hücrelerimize kadar, zaferin yasasıyla.

Not: Devrimlerin annesi, aydınlık yüzlü kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.