03 Aralık 2024 Salı
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zeyneb ve Atatürk’ün denge politikaları

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Önceki ‘Adım Zeyneb’ yazımızı şu paragrafla tamamlamıştık: Zeynep isminin hakkını veren hayat hikâyesi, güzelliği, cesareti, dirayeti, sabrı, bilgeliği, kahramanlığı, halkının hürriyeti ve egemenliği için sevdası, hülyaları, kadınlar, çocuklar, mazlumlar için verdiği adalet savaşı, ticaret, siyaset ve askeri dehası, yaşadığı ihanetler kıssadan hisse bu tarihi kadının hayatı üniversitelerde, askeri okullarda, siyaset-diplomasi ilminde, stratejiye giden yolda taktik sanatında okutulmalıdır. Yaşamı, doğduğu ve devlet başkanlığı yaptığı Tedmor (Palmira) kentinin yükseliş ve batış hikâyesi, Türkiye ve Suriye’nin içinde bulunduğu günümüz durumunu anlamak için derslerle doludur.

Zeyneb’in (Zenubia) kadim Suriye’deki lakabı Bit Zabbay (Bint Rabbit Elhasıb) Bereket Tanrıçasının Kızı demektir. Çocuk iken kendisine Zbayda (habibe, cömert, bereketli demek) denilirdi. Atatürk’ün annesi Zubayda (Zübeyde Hanım) ismi de buradan gelir. Abbasi Halifesi Harun Reşid’in (Türkçemizde Reşit) annesinin ismi de Zubeyde (Türkçemizde Zübeyde).

Atatürk’ün Tedmor Melikesi-Kraliçesi annesinin ismine ilham kaynağı olan Zeyneb’i yakinen incelediği hakkında kesin bir bilgiye henüz sahip değilim. Ancak kadim tarihe çok ilgili olan ve coğrafyamızın bu muazzam devlet başkanı kadını ve idaresini bilmiyor olması düşünülemez. Zeyneb’in babası Tedmorlu meşhur ve etkili ticaret erbabı Amro Bin Dareb Bin Hassan, Arabistan ve Suriye’nin en köklü, en güçlü ve en medeni Arabi aşiretine mensuptu. Zeyneb’in babası Tedmor şehrinin Emniyet Genel Müdürü (Polis Şefi), Tedmor Senato Üyesi ve ticaret kafilelerin korunmasından sorumlu güvenlik şefiydi.

SIRLAR SAHİFELERİ

Zeyneb hayatını esaret altındayken veya Roma’da sürgündeyken kaleme aldığı ‘Sırlar Sahifeleri’ eserinde detaylı olarak anlatmaktadır. Biyografyası İtalya ve geniş bir coğrafyada derin etkiler bıraktı. Esareti duyulur duyulmaz Anadolu, Suriye, Kuzey Afrika (Batı Arabi coğrafyası) ve Arabistan’da Roma’ya karşı isyan ateşini yaktı. İtalya’da tanrıça mertebesine çıktı. Bu güçlü, sağlam karakterli, dirayetli, güzel, bilge ve bağımsızlık aşkıyla savaşan kadına aşık oldular.

Ailesini, siyasi evliliğini, gerçekte aşık olduğu kişiyi, oğlunu, suikast sonucu öldürülen Tedmor Meliki-Kralı kocasını, kocasının ilk eşi ve oğullarını, aralarındaki rekabeti, çocuk yaştaki oğlunu tahta nasıl çıkardığını, Tedmor Melikesi olarak siyasi, ekonomik, askeri, kültürel idaresini, Roma ile iyi ilişkilerini, bu ilişkilerin neden bozulduğunu, Roma’ya neden isyan ettiğini detaylı anlatır.

Antakya’nın neden önemli ve özel olduğunu, Mısır (İskenderiye) ile olan ilişkilerini, Suriye merkezi devletini neden yeniden inşa etmek istediğini, başkent Antakya, Mısır ve Anadolu ticaret ve finans muktedirlerin (burjuvazisinin) Roma’ya karşı kendisini neden desteklediklerini, sonrasında kendisine neden ihanet ettiklerini, özel çıkarları için tasarımında olan 'Tedmor-Palmira merkezli Büyük Suriye Devleti'ni' neden kuramadığını, Sasanilerle (Farisilerle) münasebetlerini, Roma-Sasani (Farisi) rekabeti ve çatışmalarından nasıl faydalandığını, bunun ilk dönemlerde işe yaradığını ancak güçlü ve etkili olmaya başlayan Zeyneb’den her iki tarafın neden korktuğunu, Roma ile en son savaşında Sasani (Farisi) Kralı tarafından neden terk edildiğini, Suriye, Mısır ve Anadolu sermayedarlarının tek vatan, tek devlet, tek bayrak projesini çıkarları uğruna nasıl katlettiklerini, Tedmor’un gizli dehlizler bilgisini Roma’ya kimlerin sattığını, nasıl esir alındığını ve sürgündeki hayatını anlatan ‘Sırlar Sahifeleri’ derslerle dolu bir yapıt.

MOSKOVA İLE İŞBİRLİĞİ YILLARI

Türkiye Cumhuriyetini kuran lider Mustafa Kemal Atatürk’ün temel prensiplerini ve ölümünden sonraki kısa siyasi dönemi, ülkenin selameti için Batı ve Doğu arasında denge politikaları dönemi olarak tespit ediyoruz. Kurtuluş savaşı öncesi, esnası ve sonrasındaki dönemi, etkili ve yükselen bir güç olan, Rusya Çarlık nizamını yıkan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile yakın sempati, dayanışma ve işbirliği siyaseti içinde değerlendirebiliriz. Mustafa Kemal’in, başta devrimin lideri Lenin olmak üzere Moskova yönetimi ile dostluk irtibatı hâkimdi.

Ankara-Moskova arasındaki iyi münasebetleri gösteren, Kurtuluş Savaşı esnasında Moskova’nın Türk devrimine sağlamış olduğu silah, altın, askeri dayanışma, kültür ve sanat alanındaki ilişkilerin en bariz sembolü Taksim alanındaki Cumhuriyet anıtıdır. İtalyan Mimar Pietro Canonica tarafından yapılmış ve 8 Ağustos 1928’de resmi törenle açılmıştır. Sovyet General Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov'un heykelleri de Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye'ye yapılan Sovyet yardımına duyulan minnettarlığı simgeler.

Ama ve lakin Moskova ile kurulan yakın münasebetlere rağmen Mustafa Kemal'in, Sovyet Rusya Komünizmini benimsemediğini tespit ediyoruz. Avrupa devletleri ve hatta ABD ile ülkemizin çıkarları çerçevesinde yakın ilişkiler içindeydi. O vakitler uzak bir coğrafyanın devleti olan ABD’nin emperyalist yüzü net görülmüyordu ve yayılmacı sömürge tamahları Doğu'nun yeryüzü ile semalarını henüz lekelememişti.

Ancak ‘çok önemli ve anlamlı bir felsefe olan ‘bağımsızlık benim karakterimdir’ kimlik siyasetini özümsemiş olan Atatürk’ün, Avrupa devletlerine karşı Türkiye’nin tercihini ‘ABD mandasından’ yana kullanmalı itikadında olan Halide Edip Adıvar ile İsmet İnönü’yü bu düşüncelerinden dolayı ağır eleştirmiştir. Bununla birlikte, Avrupa’nın başta sanayi devrimi olmak üzere birçok alanda Doğu’ya kıyasla daha ileri olduğunu görmüş, pozitif değerlerinden yararlanmayı benimsemişti.

Ancak Batı kapitalist sistemin eseri olan Birinci Dünya Savaşı'nı tetikleyen sömürge zihniyetine, başka coğrafyalardaki ham maddelere barut ve kanla sahip olma tamahına, hastalıklarına ve tehlikelerine de müdrikti. C harfinin G olduğunu ve bu harfin K ve S olarak da telaffuz edildiğini biliyoruz. Ataları Galti, Gaul, Galtic, Celtik, Celtic (bu isim ve sıfatı Batı'nın yamyamları, barbarlara veren Suriyeliler-Süryanilerdir), Calti kelimesinden gelir. Manası ve telaffuzu Yunanca ve Latinceye olduğu gibi geçmiştir. Manası harami, yağmacı, talancı, kanunsuz ve yıkıcı demektir. Halen günümüz Arapçasında sizi bıktıran, had bilmez kimsenin davranışları için ‘Calatani’ yani beni krize soktu, kalp krizime neden olacak, bünyemi allak bullak etti halini anlatmak için kullanılır. Calti ve Caltiyun; Galti, Galtion, Galata, Galya ve Galyalılar terimlerinin de esasıdır. Caltilerin (Galyalıların) en vahşi barbarları Fran kabilesiydi. Arapça-Süryanicede Fran ‘şer, obur, çekirge misali tüketen’ demektir.

TERAZİNİN BİR KEFESİ TERS YÜZ EDİLDİ

Frank, Frang, Frange, Frans, French kelimelerinin kökenidir. Cinsel yolla bulaşan Frengi (Frenci) hastalığı, bu barbar kavimlerin ve torunları taharet, asalet ve aile terbiyesinden yoksun Cermen-Frenk Haçlıların sembolüdür. Atatürk, Arapça ve Süryanice (Aramice, Finike’ce, Farsça) dili ve tarihine günümüzde uzman geçinenlerden çok daha fazla vakıftı. Yunan, Roma, Anadolu Kent uygarlıkların, Bizantin (Bizans) ve merkez coğrafya kadim Suriye’nin başına bela olan bu yamyamların Doğu'nun nuruyla medenileştiklerini gayet iyi biliyordu. Doğunun nurunu söndürenleri de iyi tanıyordu. Türkiye’nin jeostratejik konumuna müdrikti. Denge terazisinin her iki kefesini eşit ağırlıkta tutmanın önemini biliyordu. Zor bir sanattı ama başardı. Dönemin uluslararası koşulları da uygundu. Çatışma ve rekabet halinde olan tüm taraflar siyasetlerini Türkiye’yi kazanmak üzerine kurmuştu.

Gövde olan Anadolu’nun selameti ve muhafazası için baş olarak telakki ettiği Trakya’nın güvenliği için Balkan Paktı'nı (Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya-Şubat 1934), Anadolu’nun sırtını korumak için Saadabat Paktı'nı (Türkiye, İran, Irak ve Afganistan- 8 Temmuz 1937) kabul ve inşa etti.

Hayati ve Stratejik önemdeki Antakya ve İskenderun Körfezi coğrafyasının düşman Fransız işgalinden kurtulması, Suriye ve Irak’ın bağımsız olması ve ana savunma hattı ve tarihi merkez Suriye, Irak ve Türkiye arasında birlik, dayanışma ve güç birliği için (gerekirse Konfederasyon) çok istekliydi. Bu hülyasını İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında zuhur eden uluslararası yeni koşullar, ABD’nin dünya hegemonyasının İngiltere ve Fransa’dan koparması ve bölgemize çok güçlü müdahale etmesi, ülkemizin basiretsiz ve çıkarlarını müstevli ile tevhit etmeyi arzulayan mahalli sermayedarlar ve tamahkârlar Atatürk’ün denge politikaları ve medeniyet projesini rafa kaldırdı.

Tercihlerini ABD, NATO ve savaştan sonra Amerika'nın inşa ettiği Avrupa-İsrail cephesinden yana kullandılar. Dengeyi, teraziyi ve bir kefesini ters yüz ettiler. Bugün uluslararası koşullar ve Batı'ya karşı yükselen Doğu, Türkiye’yi yeniden bir seçime zorlamaktadır.

Zeyneb: Türkiye ve Suriye’nin Çıkış Yolu ile devam edeceğiz.

Atatürk Hz. Muhammed Suriye Antakya Anadolu