‘Zeytindağı’-Filistin-Suriye
Falih Rıfkı Atay’ın kitabına adını veren Zeytindağı Kudüs’te Mescid- i Aksa’nın karşısına düşer. Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen tepenin adıdır. Hristiyanlar Hazreti İsa’nın burada çarmıha gerildiğine, Yahudiler bu tepeye defnedilenlerin kıyamet günü cennete gideceğine, Müslümanlar da kıyamet gününde insanların hükmünün bu tepede verileceğine inanırlar.
Tarihin garip bir tecellisidir ki I. Dünya Savaşı’nda, Suriye-Filistin cephesinin kumandanı, İttihat ve Terakki’nin liderlerinden Cemal Paşa’nın karargâhı bu tepeye kurulur. Falih Rıfkı da yedek subay olarak onun yanına gönderilir. Yazar, Zeytindağı’ndan coğrafyaya bakarken üç dinin kutsal topraklarını yüzlerce yıl elinde tutan Osmanlı’nın devri, feryat ü figan içinde kapanmaktadır.
“Zeytindağı’nın tepesindeyim. Lut Denizi’ne ve gerek dağlarına bakıyordum. Daha ötede Kızıldeniz’in bütün sol kıyısı Hicaz ve Yemen var. Başımı çevirdiğim zaman Kamame’nin kubbesi gözüme çarpıyor. Burası Filistin’dir. Daha aşağıda Lübnan ve Suriye var. Bir yandan Süveyş Kanalı’na öbür yandan Basra Körfezi’ne kadar çöller, şehirler ve hepsinin üstünde bayrağımız! Ben, bu büyük imparatorluğun çocuğuyum.” Emperyalizm Orta Doğu’ya top tüfekten önce ajanlarıyla; ayrıştırıcı, kışkırtıcı politikalarıyla çoktan girmiştir. Gertrude Belller, Lawrencelar Arap çöllerinde uzun zamandır cirit atmaktadır. Bölge tarihinin bugün dahi kimsenin ne zaman biteceğini kestiremediği dramatik günleri yeni başlamaktadır.
Zeytindağı (1932), Falih Rıfkı’nın hatıratıdır. Yazar, Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı’nın Suriye, Filistin, Hicaz’daki son yıllarını anlatır:
“Büyük Harp’te Suriye idaresi için hiçbir satır yazamamıştım. Çünkü yalnız beğendiğim şeylerden bahsetmek lazımdı. Mütarekede ise yalnız beğenmediğim şeyleri yazabileceğim için Suriye hatıralarını yine bir yana bıraktım. Bugün, her ikisini de söylemek mümkün olduğundan Zeytindağı’nı bastırıyorum.”
İttihat ve Terakki’nin Devlet Yönetimini Eleştiren Falih Rıfkı, Kollektif Hafızada Bir Yön Belirleyicidir. Artık o, Cumhuriyet Çocuğudur. Osmanlı ise “Öteki” Olmuştur!
İttihat ve Terakki’nin liderleri arasındaki çekişmelere dikkat çeker. Osmanlı’nın eski düzeninin yok olmak zorunda olduğunun altını çizer. Anadolu’dan gönderilen askerlerin çilelerini, Arap çöllerindeki savaşın İstanbul’daki yansımalarını anlatır. Arapların ihanetinin bedelini yalnız ordu değil, evladını kaybeden bir “ana” metaforuyla vatan da ödemektedir.
Bugün İsrail aracılığıyla ABD’nin sömürgesi haline getirilmeye çalışılan Filistin- Suriye’de “Ama Osmanlı da emperyalistti! Arapları sömürgeleştirdi.” diyenlere Falih Rıfkı’nın hatıratı tokat gibidir.
“Biz Kudüs’te kirada oturuyoruz. Halep’ten bu tarafa geçmeyen şey, yalnız Türk kâğıdı değil ne Türkçe ne de Türk geçiyor. Floransa ne kadar bizden değilse. Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda seyyahlar gibi dolaşıyoruz…”
“Suriye, Filistin ve Hicaz’da:
⋅ Türk müsünüz? sorusunun birçok defalar cevabı:
⋅ Estağfurullah! idi.
Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş ne de vatanlaştırmıştık. Osmanlı İmparatorluğu, buralarda ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi.”
“Bizim emperyalizm, Osmanlı emperyalizmi, şu ana kadar fikir üstünde kurulmuş bir hayal idi: Türk Milleti kendi başına devlet yapamaz.”
“İmparatorlukların sanatı, sömürge ve milliyet işlemektir. Osmanlı İmparatorluğu ise Trakya’dan Erzurum’a doğru koca gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve (diğer) milletlerin ağzına teslim etmiş, sütü ile kanı emilen bir sağmal idi.” Falih Rıfkı, Arap coğrafyası ile olan bağın dinden başka bir şey olmadığını da bunlara ekler.
Osmanlı’nın yüzlerce yıldır devam edebilmesinin en büyük sırrı hakimiyeti altındaki milletlerin kültürlerine, dinlerine, yaşayışlarına karışmamasıdır. Yazar Arapların ticaretine, mal mülk, para ile ilgili işlerine karışılmadığını da anlatır. Hatta ona göre Türkler Araplaşmıştır. Arapları Osmanlılaştırmak ancak topraklar, ellerinden çıkarken akıllarına gelmiştir. Cemal Paşa, Suriye’yi Osmanlılaştırmak için Suriye’de Halide Edip’le modern okullar açmıştır.
Falih Rıfkı Bugün Neler Söylerdi Acaba?
Savaşta yorgun düşen şehirler, ölümle yaşam arasında savrulup giden, yok olan insanlar içi neler yazardı? Nasıl konumlandırırdı Türkiye’yi? Falih Rıfkı, bugün kimin yanında olurdu?
“… Musa oğulları Kudüs kelimesi, Hristiyanlığı hatıra getirir. Fakat ne Kudüs’te ne de Filistin’de Hristiyanlık diye bir mesele yoktur. Kudüs’ün Hristiyanlığı, Ortodoks Petersburg, Protestan Berlin, dinsiz Paris, Roma ve Anglikan Londra’nın politika meselesidir. Kudüs’ün yerli meselesi Yahudi-Arap meselesidir. Bir avuç Yahudi, altı yüz bin Arap…”
Falih Rıfkı Zeytindağı’nda Arapların Yahudilerin hizmetçisi konumunda olduklarını yazar. “Üzümü Arap gündelikçi sıkar, şarabını semiz Yahudi içer.”
Bu mesele I. Dünya Savaşı ile başlayan fiili süreçte artık ne Yahudi ne de Arap meselesidir. Ne Kudüs ne Suriye meselesi! ABD, Avrupa hatta Avrasya; yine bizim de meselemiz. İstikrarsız politikalarla burnumuzun dibine kadar getirilmiş “tek dişi kalmış canavar” çürük dişlerini çıkarmış, zayıf anımızı kollamakta… Buna rağmen birileri Şam’da şükür namazı kılmakta!
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.