23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zeytine Güzelleme

Onur Caymaz

Onur Caymaz

Eski Yazar

A+ A-

Evvela kızımın gözleri zeytin; ışıklı, şaşarak bakar dünyaya. Yakın dostu tüm simitlerin. Kaşarın yanında çıraktı eskiden; yakıştırıyor kendini, âşıktı sarışın patronuna. Beyaz peynir kan kardeşi, köyünden dedesinin. Domatesi hiç söyleme, neşelenir zeytin, kekik denen o genç kız da varsa hele! Poğaçası, açması, ezmesi; hangisini öveyim, kolonyasını bile gördüm; dinle.
Adem’in yeryüzüne düştükten sonra tattığı ilk şey. Eski Romalı, bunun ağacına vivax oliva dermiş yani yedi canlı zeytin; yeni Romalı yiyor sadece. Dalları barışı imler. Barış derken, çokların dilinden düşmeyen alacalı barıştan söz etmiyorum; benimki Ritsos’un barışı: “ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından / cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi; / barış budur işte.”
Tevrat’ta Nuh, tufanın bitip bitmediğini anlamak için karaya gemiden bir güvercin uçurur, kuş ağzında zeytin dalıyla geri döner. Sonra peygamber kıyıya çıkıp zeytin ağacı diker. Denir ki olea prima magnum perdidi est; zeytin, var edilmiş ağaçların ilki.
Hecelesene: Zey - tin! Zey, Osmanlıca meydana çıkma. Tin ise ruh demek... Felsefede tin, daha derin: Her şeyin özünde bulunan, hayatın yaratıcı, itici gücü ve amacı olan gizli varlık. Tin diye sure var zaten Kuran’da; ilk ayeti şu: “And olsun incire ve zeytine.” İncir ve zeytin için yemin veriyor İslam’ın tanrısı düşün. Yalnız dikkat isterim, zeytine Ortadoğu’da çok zarif bakılmış demek. (İncir de belli, yazılacak.)
Zarafet sürmüş. 1502’de, 2. Bayezid günümüzde Türk Standartları Enstitüsü’nün babası sayılacak Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’da (evet çok barbar bizler, “standart” konusunda da hassasmışız, bugünkü durumla karşılaştırılmalı) zeytinden de söz ediyor: “Karaburun zeytini (sanırım salamura edilmeden, direk dalından koparılan zeytin bu) ve çekişte zeytininin (kırma diyor yani) iki yüz dirhemi bir akçaya olacak. Yalı zeytininin bir okkası bir akçaya olacak.” Fiyatlarda bir hiza belirlemişiz, o zaman dolar falan da yok!
Sadece bizimkiler değil, Yunan da âşıkmış bu esmere! Atina kurulmadan öncedir, şehrin adı yok... Savaş, barış ve bilgelik tanrıçası Athena ve deniz tanrısı Poseidon tartışmakta. Poseidon, mızrağını vurup denizdeki kayalardan at çıkarır. Taştan nasıl at çıkar sorma, nelere inanıyorsun ey okur, buna mı inanmadın? Alın ahali der, bu at savaş için, yıkıp dökün, zengin olun; Amerika da yok henüz! Derken Athena da gücünü kullanıp zeytin ağacını hediye eder insana. Al anam der, yıkan yağıyla, meyvesini ye, ısın çekirdeğini yakıp (kulakları çınlasın Kenan babanın, o pirinalar, Ayvalık) gölgesinde dinlen, bak bin yıl yaşar bu meret, yaşa, nefes al ey insan! Halk atı bırakıp zeytini seçer de Athena’dan ilhamla Atina olur şehrin adı.
Zeytin diyorum, boş değil. Homeros çok söyler; bunun yağıyla yıkanırmış Yunan (sabununa bayılırım). Antik olimpiyatlarda oyundan önce sporcular zeytinyağıyla sıvanır ince kumla temizlenirmiş, böylece vücut ısılarını düzenler, güneşten korunurlarmış. Günün birinde o kutsal yağı keşfedince ateş yakıp aydınlanmış insan (İskenderiye Feneri nasıl yanıyordu düşün, elektrik yok bir şey yok). Gece eve kapanmaz artık. Sokağa, ardından uzun yola revan olmuş ve denize... Böylece bu esmerim biçim biçim, uygarlığın basamağı olmuş. Binbir Gece Masalları’nda Ali Baba’nın hayatını kurtarmış; 3. Ramses’in, tanrı Ra için yaptırdığı tapınağı sonsuza dek aydınlatacak ve bir çocuktur nihayet, binlerce yıl yaşayacak.
Tarihi, dili yaratanlardan iki kişi: Homeros tamam da Dante, bir çiçek bulutu içinde, başında “zeytin” dalı, yüzünde beyaz tül, diyor İlahi Komedya’da, cennette Beatrice’yi gördüğü dizelerde. Yine zeytin. Dante diye zeytinyağı var bugün ama kader, ne yapalım olsun! Nâzım da “içeri düştüğünden beri” yazdığı şiirde söyler bu esmeri. Bedri Rahmi, Sitem’de yârini zeytin ağaçlarıyla anar, “canımın çekirdeğinde sitem, gözümün bebeğinde diken var,” der, sitem sevgiliye... Sezar’ın, adına bastırdığı sikkede de durur dalı, takma kafana imparatorları, salata bugün Sezar!
Zeytini yazmayı denedim. Kırk iki yaşımın ilk yazısı: Ara sıra korkmadım desem yalan olur ama ölüme meydan okumanın en iyi yolu zeytinin gölgesi değil mi! Bu arada geçen haftaki yazıda Eco’nun kitabının adı Edebiyata Dair olacaktı, Edebiyat Nedir Sartre’ın. Olsun, o daha iyi!

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları