Zihni sömürgecilikten kurtarmak
Geçen hafta Güney Afrika’nın kışını arkamda bırakıp Türkiye’ye yaz tatiline geldim.
Bazı tanıştığım meslektaşlar “hocam yurt dışında ders verdiğiniz yeter, biraz da burada öğrenci yetiştirin, sömürge tarihini Türk evlatlarına öğretin” dediler. On beş yıla aşkın yaşadığımız Güney Afrika’da edindiğimiz deneyimi Türkiye’de öğrencilere aktarmak güzel bir hizmet olabilir. Fakat sömürgeciliğin kıtadaki tesirini anlamak için öncelikle dil ve din aracılığıyla yerel kültürlere karşı tahribini idrak etmek icap eder. Bunun halen anlaşılmamış olduğu, ülkemizde çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Şehirleri İngilizce tabelaların istila etmesi gibi merhum Oktay Sinanoğlu’nun dediği üzere günlük konuşmalarda okey, bye bye, mersi ve benzeri sömürgeci Batı dillerinden kelimeleri bilinçsizce günlük hayatımızda kullanmak, emperyalist düzene baştan yenik düşmek demektir.
TARZANCA TÜRKÇE
Hakikaten Türkiye’de son zamanlarda Tarzanca Türkçeyle iletişim kuran, hatta sosyal medyada paylaşım yapan bir sözde aydın kesimi türedi. İçlerinde -ilmiyle olmasa da- türlü cambazlıklarıyla meşhur profesörler, yazarlar, sanatçılar dahi bulunmaktadır. Halbuki uyanan Afrika’nın bu duruşu kınayan bugün pek bilinçli alim ve aydınları mevcuttur.
Mesela “Dünyanın tüm dillerini biliyor fakat ana dilinizi doğru düzgün konuşamıyorsanız bu zihnen köleliktir.
Anadilinizi biliyorsanız ve ona dünyanın tüm dillerini de eklerseniz, işte bu güçtür” diyor Kenya Edebiyatının yaşayan efsane ismi Ngugi wa Thiong’o…
Ngugi yerel Afrika dillerinin güçlü bir savunucusu olarak altmıştan fazla dilin bulunduğu Kenya'da konuşulan bir Bantu dili olan Gikuyu lisanında romanlar yazmıştır.
Kendisiyle 2016 yılında Cape Town Üniversitesi’nde bir programda tanıştığımızda bizlere Batı’nın Afrika’da öldürdüğü “Ubuntu”yu anlatmıştı.
Dilsel sömürgeciliğin ortadan kaldırılmasını savunan “Decolonization of Mind” adlı kitabı, Ngugi'nin en tanınmış ve en çok alıntı yapılan yayınlarından biridir ve onun sömürgecilik sonrası çalışmalarda dil tartışmasını teorileştiren önde gelen bir ses olarak güçlendirilmesine yardımcı olmuştur.
SÖMÜRGECİLİK VE İRLANDA DİLİ ÖRNEĞİ
Ngugi, İrlanda da dahil olmak üzere birçok yerde Avrupalı güçlerin sömürgecilik süreçlerinin meydana geldiğine dikkat çekmektedir. Hakikaten 16. yüzyılın sonuna gelindiğinde İngilizlerin İrlanda'yı işgal edemediklerinde bu duruma çözüm bulmak için yerel adlandırma sisteminin yıkılması ve İrlanda dilinin bastırılmasıyla İrlandalılara "kim olduklarının unutturma” politikası güttüler.
Bu noktada daha sonra Afrika’da olduğu gibi İngilizcenin İrlanda’yı istila ettiği dönem başlamış oldu.
Ngugi’ye göre dil, onu konuşan insanların tarihinin taşıyıcısı görevi görmektedir. Fakat sömürge dili, ulusunun kültürünü ve ekonomik çıkarlarını taşımaktadır. Mesela Amerika'da yaşayan göçmenler asimilasyonlarına rağmen ana dillerini kullanmayı asla bırakmamışlardır.
Sömürgeci halkının dilini yok ederek yerli kültürü sürekli olarak öldürmeye çalıştığından bir siyasi argüman olarak sömürgeleştirme alanı olmuştur.
Bu nedenle Afrikalı yazarlar, gelecek nesillerin öğrenmesi için bilinçli olarak kendi ana dillerinde yazmayı tercih etmişlerdir.
EMPERYALİZMLE MÜCADELE İÇİN SÖMÜRGE ÖNCESİNE DÖNME
Ngugui Wa Thiong'o, İngilizceye karşı açık direnişiyle tanınan ilk yazar olarak İngilizce yerine ana dili olan Gikuyu ile yazarlık kariyerine başlamıştı. Ngugi, dilin halklar arasında bir bağlantı görevi gördüğünü eserlerinde vurgulamaktadır. Onun çocukluğunda neredeyse Afrika’nın yarısı İngiliz egemenliği altında İngilizce konuşmaya zorlanmıştı. Afrika dilleri ikinci sınıf kabul edilirken anadil bu okullarda öğretilmiyordu. Kültürel kimliklerini öldürmek için sadece İngilizce empoze ediliyordu. Halbuki o, Afrikalı yazarların gerçek yerli hikayelerini atalarının dilinde anlatmanın, gelecek nesillerin bunu öğrenmesi ve uygulaması için bir görev olduğunu iddia etmişti. İngilizce zalimin lisanıdır ve Ngugi buna dil emperyalizmi adı vermektedir.
İşte bu sebeple Afrikalıların kendi özgün kimliklerini yaratabilmeleri için sömürge öncesi kültürlerine dönmeleri kültür emperyalizmi ile mücadele etmek adına elzemdir.
Bundan sonra ancak “dolarisazyon” ya da “McDonaldization” ile savaşmak mümkün olacaktır.
Bu noktada ülkemizde de Karamanoğlu Mehmet Bey’in gelmesini beklemek sükût-ı hayal olur. Olup olmadık yere okey (ok) yada bye bye demek yerine peki (pk) yada hoşça kal demek gayet yerinde ve pekâlâ bizdendir. Evvela buradan başlayalım, ondan sonra sömürgeciliğin tahribatını konuşalım derim…