Zorla güzellik olmaz
Fransa Cumhurbaşkanı Macron dikkat çeken bir açıklama yaptı. Türkiye’ye hedefi AB’ye tam üyelik olmayan stratejik ortaklık teklif etti. "Türkiye ve Rusya ile stratejik ortaklık kurulduğu takdirde bunun AB’ye güvenlik anlamında olumlu yansımaları olacağını" ifade etti. Ve ilave etti: "Bu konuda ikiyüzlülüğü bırakmalıyız. Pozisyonumuza uygun, daha etkili bir çözüm için katılım olmayan, stratejik ortaklık oluşturmalıyız." Bunun gerekçesini de, "güvenlik politikalarında ABD’ye karşı denge oluşturmak" olarak açıkladı.
BAĞIMSIZ TÜRKİYE ANKARA’DAN YÖNETİLİR
Türkiye’de kıyamet koptu. Dışişleri Bakanlığı, devlet yetkilileri, siyasi partiler, ABD’yi savunan basın, çeşitli ekonomi kuruluşları Macron’a tepki gösterdi. Macron ya bilgisizliğinden ya da kendi siyaseti doğrultusunda, "Atatürk Türkiye’sinin olmadığını, pan-İslamist eğilimlerin güçlendiğini" vurguluyor. Bir bahane bulmak istiyor. Meselenin özü jeopolitiktir. Bir konuyu düzeltelim. Atatürk Türkiye’sinin karakteri tam bağımsızlıktır. Kendi iradesini asla Brüksel’e teslim etmez. Atatürk Türkiye’si Ankara’dan yönetilir. Atatürk ile AB arasında hiçbir bağ yoktur. Medeniyet projesi ve benzer lafları edenler günümüzün modern mandacılarıdır.
MERKEL NE DEMİŞTİ?
Türkiye’de 3 gün geçtikten sonra her şeyin unutulduğunu bildiğimiz için bir hatırlatma yapalım. Almanya’da 24 Eylül günü genel seçimler yapıldı. Hıristiyan Demokrat Parti’nin Genel Başkanı ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile Sosyal Demokrat Parti’nin Genel Başkanı Martin Schulz 23 Eylül günü kameralar önünde kozlarını paylaştı. Ancak Almanya’dan daha çok Türkiye’yi konuştular! Merkel şunu dedi: "Ben hiçbir zaman üyelikten yana olmadım. Üyeliğe hazırlık yardımlarının dondurulmasında hemen varım. Türkiye’nin AB üyesi olamayacağı gayet açık! Ama benim içerideki vatandaşlarımı kurtarmak için görüşmeleri kesmemem gerekir!"
TÜRKİYE TAM ÜYE OLDUĞUNDA AB DAĞILIR
AB’nin özeti Almanya ve Fransa’dır. İki ülkenin lideri de Türkiye’nin AB’ye tam üye olamayacağını açık açık söylüyor. Macron aslında dürüst davranıyor. "Türkiye’ye ikiyüzlülük yapmayalım!" diyor. Her zaman yazıp söylediğimi tekrar edeyim: "Jeopolitik nedenlerle Türkiye asla AB’ye tam üye olamaz. Türkiye tam üye olduğu gün AB dağılır." AB, Türkiye’nin bütün stratejik çıkar alanlarına saldırmaktadır. AB’nin yıllık Türkiye İlerleme Raporları birer düşmanlık belgesidir. AB’nin Türkiye’yi desteklediği tek bir ulusal çıkar alanı gösteremezsiniz! Dünyanın hiçbir döneminde ve hiçbir yerinde istenmediği bir topluluğa girmek için adeta yalvaran, taviz üstüne taviz veren ikinci bir ülke olamamıştır ve muhtemelen gelecekte de olmayacaktır. Bunun sorumlusu onur ve gurur duygusu yüksek olan Türk milleti değil, ekonomik çıkar grupları, bunları temsil eden TBMM’deki partiler ve onların denetimindeki bürokrasidir.
SAADET ZİNCİRİ
Bir saadet zinciri kurulmuştur. AB ile gümrük birliğine dayanan ekonomik anlaşma, Türkiye masada olmadığından bir sömürge anlaşması niteliğindedir. Türkiye büyük zararlara uğramakta ve cari açık giderek şişmektedir. Bu çarpık ilişkiden menfaati olan çıkar grupları siyaseti yönlendirmekte ve AB’ci partileri Meclis’e göndermektedir. Bu gruplar aynı zamanda basını yönlendirmekte ve içeriye AB masalları pompalamaktadır. Aslında oyunu kuranlar Türkiye’nin hiçbir koşulda AB’ye tam üye olmayacağını hepimizden daha iyi bilmektedir. Olağan koşullarda dürüstlüğü nedeniyle teşekkür etmeleri gerekirken, toplu olarak saldırmalarının nedeni, Macron’un kurulan tezgâhı deşifre etmesidir. Korku ve endişelerinin nedeni Türk milletinin gerçekleri görmesidir. Açıkça, Macron, Merkel gibi liderlerin de bu oyuna ortak olmasını istemektedirler.
Türkiye’nin ABD saldırılarına karşı başta AB olmak üzere Almanya, Fransa ve İngiltere ile dayanışma içinde olması gerçekçi bir siyasettir. Son kerte isabetlidir. Ama bağımsızlığını kaybeden Türkiye, ABD’ye karşı sadece Avrupa’nın çıkarlarını savunur. Her türlü ilişkinin başlangıç noktası tam bağımsız olmaktır.