21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Louis Aragon’un aşkı

Ethem Gönenç

Ethem Gönenç

Eski Yazar

A+ A-

“Mutlu Aşk Yoktur,” diyen, dünya ozanlarının en önemlilerinden birini anlatacağım bu hafta. Louis Aragon 3 Ekim 1897’de Paris’te doğar. Annesinin ısrarıyla 19 yaşındayken girdiği Tıp Fakültesi’nde beş yıl okuduktan sonra okulu bırakır. Birinci Dünya Savaşı’nda orduya çağırılır ve aldığı tıp eğitimi sayesinde yardımcı doktorluk yapar. Savaştan döndükten sonra kendini birden edebiyat çevresinin içinde bulur. Aragon artık rengârenk kravatları, nükteli ve küstah konuşmalarıyla dönemin tipik züppelerinden biri olmuştur. Kendisi gibi olan arkadaşlarıyla bohem bir hayat sürmektedir... Bu nedenle, çok istemesine rağmen Fransız Komünist Partisi’ne kabul edilmez. Ancak yıllar sonra, ünü sayesinde arkadaşlarıyla birlikte komünist partiye üye olurlar.

Aragon yüzyılın en önemli şiir akımı olan “sürrealizm”in kurucularından biridir. Bugüne değin şiir, roman, eleştiri, deneme, çeviri olarak altmışın üstünde kitabı yayınlanmıştır. Bunların arasında “Le Paysan de Paris” adlı romanı, gerçeküstücülüğün en güzel örneklerinden biri olarak gösterilir. Bu dönemde sevgilisi olan Nancy Cunard’ın bir caz piyanisti yüzünden kendisini terk etmesi nedeniyle, aşırı dozda ilaç içerek intihar etmeye kalkar, ama başaramaz.

Nihayet 1928 yılında hayatı boyunca hep onun için şiirler yazacağı Rus yazar Elsa Triolet ile tanışır ve evlenirler. İkinci Dünya Savaşı’nda, 42 yaşında, şairlerden oluşan bir grupla cepheye gider. Almanlara esir düşer, ancak kaçmayı başarır, Fransa’ya gelir ve kahramanlık madalyasıyla ödüllendirilir.

Savaş sonrası şiirleri artık tüm dünyada elden ele dolaşır. Elsa için yazdığı şiirler neredeyse bütün dünyada şiir severlerce ezbere okunur, böylece adeta bir efsaneye dönüşmüş olan aşkları da ölümsüzleşir. Herkes Aragon ile Elsa’nın mutlu aşkı temsil ettiklerini düşünmektedir.

ACI GERÇEKLER

42 yıl evli kaldıktan sonra, 16 Haziran 1970 günü Elsa kalp krizinden ölür. Aragon eşinin masasının çekmecelerini boşaltırken bir liste bulur. O da ne, listede Elsa’ya âşık olan erkeklerin adları yazmaktadır. Ya da belki de Elsa’nın birlikte olduğu erkeklerin adlarıdır bunlar, kim bilir? Ama Elsa’nın günlüğünde yazan “Herkes beni sevsin, bütün erkekler bana hayran olsun istiyorum”, cümlesi Aragon’da müthiş bir şüphe yaratır. O usta şair, cesur yürek adam, o andan itibaren hayatının sonuna kadar Elsa’nın kendisini aldattığına inanarak yaşar.

Eğer şiirlerindeki gibi mutlu bir aşk yaşamış olsalardı, Aragon o listeyi bulduğunda yıkılmaz, aksine güler geçerdi. Doğruları soramadığı ölen birinin arkasından, kafasında soru işaretleriyle kalakalmak öyle zordu ki... Aragon bunlardan kaçmak için saçlarını uzattı, gösterişli kıyafetler ve göz alıcı trençkotlar giydi, kovboy şapkasını andıran şapkalar taktı. Artık yepyeni biri olmuş, cinsel tercihlerini de değiştirmişti.

Elsa’dan 12 yıl sonra Aragon da 85 yaşında hayata veda etti. İki âşık, sevdikleri bahçelerinde yan yana yatmaktadırlar artık...

Haydi, ışıklar yoldaşınız olsun Elsa ve Aragon, rastgele size!