22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Macaristan’da Viktor Orban

Birgül Ayman Güler

Birgül Ayman Güler

Eski Yazar

A+ A-

Macaristan’da seçim oldu. Viktor Orban üçüncü kez başbakan seçildi. Viktor Orban’a, kendi dillerince olumsuz anlam yükleyip “Avrupa’nın Chavez”i diyenler, küresel liberalliğe karşı çıkan Orban’a, önceleri demokrat + diktatör bileşiminden ürettikleri demokratör unvanını yapıştırıyorlardı; sonra ve şimdi diktatör demeye başladılar. Atlantik medyasının takipçisi yerli köşe yazarlarımız, malum ‘saygın’ Atlantik medyasından alıntılar yapıp, bize Macaristan’da ne fena şeyler olduğunu anlatıp duruyorlar.
Avrupa Birliği’nin kapalı kutu dar tepe yönetimi ve Avrupa Parlamentosu’ndaki liberaller, yeşiller, sosyalistler kampı bas bas bağırıyorlar. Soros Tabanlı Kuruluşlar, STK temsilcileri, seçim sonrasında Orban’ı kim kutladıysa, kutlama yapanı kınıyorlar.
Orban’ı Soros’a karşı mücadelesi nedeniyle anti-semitizm yapmakla; medyayı sınırlandırmakla; kadın ve LBGT bireylerin eşitliğine karşı çıkmakla, temel hak ve özgürlükleri tanımamakla suçluyor, böyle birinin nasıl kutlanabildiği hesabı soruyorlar. Bizdeki çevirmen-köşe yazarlar ise bunlardan çok, herhalde bizde daha çok para edeceğini düşündüklerinden, Orban’ın “göçmen (Müslüman) düşmanlığı”nı öne çıkarmayı uygun görüyorlar.
***
Macaristan Başbakanı Orban’a dönük bu saldırganlık yeni değil. Durum 2011 yılından bu yana devam ediyor. Atlantik cenahı için asıl mesele, her zaman olduğu gibi, demokrasi ve insan hakları laflarının ardında “tamamen duygusal”!
Orban’a karşı saldırgan tutumun başında, Macaristan’da ulusal yatırım gücünün tasfiyesine, ülke ekonomisine yabancı mali gruplar tarafından el koyulmasına, ülkenin altından kalkılamayacak ölçülerde borçlandırılmasına karşı ayak diremesi geliyor. Bu ayak direme, 2012 yılında yapılan yeni anayasa süreciyle birlikte gün yüzüne çıkmıştı.
Yeni Anayasa’ya, liberal demokrasinin ülkeye kabul ettirdiği “Merkez Bankası’nın Bağımsızlığı” düzeneğinin kırılacağını gösteren hükümler girmişti. Merkez Bankası’nın Bağımsızlığı,liberal demokratların küresel dünya düzeninin selameti ve tek tek ülkeleri boyunduruk altında tutabilmeleri için öylesine kritik bir siyaset idi ki, liberal demokratlar işte o zaman derhal harekete geçmişlerdi. Bizim 2018’de borç ilişkimizi nihayet sona erdirdiğimiz Uluslararası Para Fonu (IMF) ve bizzat Avrupa Birliği, kredi musluklarını kestiler. Fitch adlı sözde uluslararası mali denetim kuruluşu Macaristan’ın notunu anında düşürmüştü. Üstelik o zaman Macaristan’ın ödeme vadesi gelmiş 5 milyar avroluk borcu da kapıdaydı.
Tabii, her zaman olduğu gibi, meselenin yalnızca “para sistemi” olduğunu örtbas etmek üzere, Macaristan bir türlü kanıtlamasa da temel hak ve özgürlükleri ihlal edip durmakla suçlanmaya başlandı. Bu hakların savunucusu Soros idi; en önde o yürüyordu. Dolayısıyla AB eline Lizbon Anlaşması’nı almış ve “temel hak ve özgürlükleri sınırlandırırsan, ben de senin AB’deki karar hakkına el koyarım” tehditlerini savurmaya başlamıştı.
***
Atlantikçi baskı, hep ve yalnızca bu temel sorun etrafında örülmüştü. Viktor Orban, işte bu baskıya karşı kimi zaman geri çekilmelerle yürüyen bir siyasetçi. 2018 seçiminde yüksek katılım oranlı seçimde oyların yüzde 50’sini alması, besbelli ki militan liberal demokratları şaşkına çevirdi.
Polonya’nın Macaristan seçim sonuçlarını ilk kutlayan ülkelerden biri olması, şaşkınlığı sinir bozukluğuna çevirmiş görünüyor.
Şimdi “demokrasi demek seçimde zafer kazanmak değildir” diye yazıp çizenler var. Liberal demokratlar, dünyanın farklı ülkelerinde kendi iradelerine karşı “direnen sandık” gerçeğiyle burun buruna gelmiş durumdalar. Bunlar temsili demokrasiyi kontrol gücünü yitirdikçe “sandık”tan iyice soğudular.
***
Macaristan’da yalnızca siyasi önderlerin değil, aslında halkın tümünün karalanmasına varan hadsiz saldırganlıklar, açık ve seçik olarak, kendi bencil iktidarlarının çıkarlarına odaklı kesimlerden kaynaşıp çıkıyor. Bu kesimlerin sözde medyalarından ve stk’larından yayılan propaganda ürünü sözde bilgilere karşı uyanık olmakta büyük yarar var. Seçimler, Macaristan halkına ve Avrupa’ya hayırlı olsun.